Mükemmeliyetçi Beslenme Çıkmazı


  • Oluşturulma Tarihi : 17.03.2025 08:51
  • Güncelleme Tarihi : 17.03.2025 08:51

Sağlıklı beslenmek, son yıllarda yalnızca bir tercih değil, adeta bir zorunluluk haline geldi. “Temiz ve sağlıklı” besinleri seçmek, işlenmiş gıdalardan kaçınmak, her öğünde mükemmel dengeyi yakalamak… “Doğru beslenme” kavramı etrafında şekillenen diyet trendleri, organik ve katkısız gıdalara yönelik artan ilgi, bireyleri farkında olmadan katı kurallara sürükleyebiliyor ancak bu çaba, bazen sağlıklı yaşamdan çok, kontrol ve kaygı merkezli bir davranış biçimine dönüşerek kişinin psikolojik ve sosyal yaşamını olumsuz etkileyebiliyor. Sağlıklı beslenmenin takıntıya döndüğü noktada Ortoreksiya Nervoza kavramından bahsetmek mümkün. Ortoreksiya, ne yediğimizi kontrol etmeye çalışırken, aslında yemeğin bizi kontrol etmeye başlaması demek. “Doğru” ve “yanlış” yiyecekler listesi yapmak, işlenmiş gıdalardan tamamen kaçınmak, restoran menülerini didik didik incelemek derken, bir bakmışız ki yemek yemek bir ihtiyaç olmaktan çıkıp, hayatımızı yöneten bir ritüele dönüşmüş. 

Son yıllarda literatürde kendine daha fazla yer bulan Ortoreksiya Nervoza, sağlıklı beslenme konusundaki aşırı hassasiyetin patolojik bir hale gelmesini tanımlayan bir kavram olarak karşımıza çıkıyor. Fast food kültürünün yaygınlaşması ve sağlıksız beslenme oranlarının artışı, bireyleri bilinçli beslenmeye yönlendirirken, bazıları için bu süreç bir obsesyona dönüşebiliyor. Kişi, besinlerin içeriğine, üretim yöntemlerine, hazırlanış biçimine fazlasıyla odaklanarak, ne yediği konusunda katı kurallar koymaya ve bu kuralları ihlal ettiğinde suçluluk hissetmeye başlıyor. Zamanla yemek yemek yalnızca bir ihtiyaç olmaktan çıkıyor ve kişinin hayatına hükmeden bir ritüele dönüşüyor. Bu takıntının temelinde mükemmeliyetçi düşünce yapısı yer alıyor. Kişi, “temiz” ve “doğru” beslenme arzusuyla yiyecekleri iyi ve kötü olarak ayırmaya, sağlıksız kabul ettiği gıdalardan tamamen kaçınmaya başlıyor. Ancak bu durum yalnızca beslenme alışkanlıklarını değil, sosyal yaşamı da etkiliyor. Yemek seçimi konusunda aşırı titiz olmak, bireyin dışarıda yemek yemekten kaçınmasına, arkadaşlarıyla ya da ailesiyle yemek etkinliklerine katılmamasına ve zamanla yalnızlaşmasına neden olabiliyor.

Bireylerin beslenme konusunda bilinçli olması elbette önemli, ancak bu bilincin katı kurallara dönüşmesi psikolojik sağlığı tehdit edebiliyor. Beslenme bir kontrol mekanizması değil, bedenin ihtiyaçlarına uyum sağlayan bir denge olmalıdır. Yeme davranışlarını yönetirken sağlığı korumak kadar, zihinsel rahatlığı da gözetmek gerekiyor.

Peki bu çaba, gerçekten sağlıklı mı? Sağlıklı beslenmek, hayatı kısıtlamak değil; esneklik, denge ve keyif almak demek. Eğer bir dilim kek yemek, bütün gününüzü mahvediyorsa ya da dışarıda yemek yemek stres yaratıyorsa, belki de sağlıklı beslenme yolculuğunuz sizi biraz fazla sıkı kurallara sürüklemiş olabilir. Yemek yemek, hem bedeni hem de ruhu beslemeli. Mükemmel olmaya çalışmak yerine, iyi hissettiren, sürdürülebilir ve keyif veren bir beslenme alışkanlığı kazanmak çok daha değerlidir. 

Mükemmeliyetçi Beslenme Çıkmazı
Aleyna Kurt
Yazarımız Kim ?

Aleyna Kurt