Merhaba sevgili anneler. En son yazımda güvenli bağlanma ile çocuğumuz ailesine karşı aidiyet hissi kazanmış, topluma ve insanlığa güvenle bakabilen pozitif bir insan olacaktır. Peki, bu bağı devam ettirmek ve kaybetmemek için nelere dikkat etmeliyiz? Sorusu üzerinden devam edeceğimi belirtmiştim.
Güvenli bağlanma yaşayamayan bireyler, çocukluk yıllarını güven duygusu ile geçirememiş kişilerdir. Bunlar evlenip çoluk çocuk sahibi olsalar bile eşlerine kendilerini bırakamazlar. Ne olur ne olmaz diyerek hep bir yanlarını tutarlar. Aslında hayatımıza baktığımızda bir bebeğin anneye nasıl bağlı olduğunu görebiliriz. Bebek iki yaşın sonuna kadar anne ile bir bağlanma dönemi içindedir. Bu dönemi güvenli ve sağlıklı geçirirsek sonraki ayrılma dönemi bizim için kolay olur. Bu sebepten biz annelere büyük görev düşmektedir.
Çocuk kendine yeterince bağlanamayan anneyi hissettiğinde tepki gösterir küser, emmeyi reddeder, uykudan irkilerek uyanır. Bu çocuğun annesine verdiği karşı bir tepkidir. Çocukluk döneminde temeli atılan ancak yaşamın her döneminde karşılaştığımız bağlanmaları üç başlık üzerinden ele alabiliriz. Bağlanabilme, ayrılabilme ve bağlanmaya karşı direnebilme. Çocuğumuzla aramızda inşa edeceğimiz bağ, onu sigara alkol gibi bağımlılık yapan maddelere bağlanmaya direnme kazanımı elde etmesini sağlar.
Anne çocuğuyla kendi arasında hiçbir mesafe bırakmadığında güvenli bağlanma başlar. Bebeğin anneyi emmesi bir fırsattır aslında. Emzirme süresince kendimizi bırakmalı gözlerinin içine bakmalı ki bu arada güvenli bir bağlanma gerçekleşmesine olanak sağlanmalı.
Bir başka önemli nokta ise bebeğin annesi ile bol bol sarılması, annesinin kucağında uzun süreli uykulara dalması. Az biraz da annesi ile uyuması gerekir. Anne ile bebeğin birlikte uyuması tensel bir temas oluşturduğu için bebeğe emniyet hissi verir. Birlikte uyumanın aynı zamanda bilimsel araştırmalar sonucunda bazı yararları ispatlanmıştır. Bebeğin acıyı hissettiği anda ateşlenme gibi annesini yanında hissetmesi anne ile çocuğun bağını artırır.
Gelelim işin en zor kısmına. Bebeğimiz bizden ayrılırken ne yapmalı da güvenli bağlanmayı zedelememeliyiz?
Çocuğumuzun ilk iki yıl boyunca bağlandığı anne göğsünden tiksindirerek, korkutarak ayırmamalıyız. 24 ayın sonunda emme refleksi yavaş yavaş kaybolur. Anne kademe kademe bu işi yapmalıdır. Gündüz ve gece diye ayırmalı, gündüz emzirme sıklığını yarı yarıya azaltmalıdır.
Çocuğumuz tuvalet eğitimi için duygusal ve fiziksel anlamda hazırsa, yani çocuğumuz tuvaletini gözümüzün içine bakarak yapıyorsa fiziksel olarak hazırdır. Çocuğu rahatlama eyleminde irade kazanabilmişse bu da duygusal olarak hazır demektir.
Çocuk ilk 24 ayını problemsiz geçirmişse yataktan ayrılma dönemi çok kolay olacaktır. Bu süreçte yani 24 ay sonrası çocuklarda benlik oluşur. Eşyasına sahip çıkar, her şeyin kendine ait olmasını ister. Bu dönemde çocuk, senin yatağın kavramına sorunsuzca sahip çıkar. Güvenli bağlanmışsa anneyi yatakta istemez. Çünkü kaygısızdır. Annesi onu hiç bırakmamıştır.
Güven duygusu için çocuğun mizacını bozmamalıyız. Çocuğun mizacını yontmamalı, nasıl bir mizaca sahipse onu sergilemesini keyifle izlemeliyiz. Çocuğu kısıtlamamalıyız. Güvenli bağlanma için çocuğumuzun yanlış olan davranışlarını Kızım sana söylüyorum gelinim sen anla şeklinde belirtmeli ve çocuğumuzun yanlışını yüzüne vurmamalıyız. Ebeveyn olarak çocuğa küsmek, güven duygusunu zedeler. Ne olursa olsun Sen beni sevmesen de ben seni çok seviyorum demeliyiz. Çocuklarımıza karşı şeffaf olmalıyız.
İnşallah tüm bu bağlanma sonucu çocuğumuz, ailesine karşı aidiyet hissi kazanmış, topluma ve insanlığa güvenle bakabilen pozitif bir insan olacaktır.
Bu bağı devam ettirmek için çocuğumuzu anne-baba olarak hayal kırıklığına uğramamalıyız. Çocuğumuza davranış kazandırmak için zorlamamalıyız. Şimdilik bu kadar. Mutlu, sağlıklı, keyifli günleriniz olsun