Çocuğun Uzun Süre Kreşte Kalması Doğru mu?
AYSUN ARSLAN AYDİN
İnsanın sevgiye en çok ihtiyaç duyduğu dönem çocukluk dönemidir. Bir kişi, çocukluk yıllarını ne kadar annesinin kucağında ve babasının omuzlarında geçirmişse ruhen o kadar dingin olur. Bu yüzden bir çocuğun ilk yıllarını annesinin yanında geçirmesi çok önemlidir. Ama günümüz şartlarında bunu her zaman yapamayabiliyoruz. Bugünde buradan yola çıkarak uzun süre kreşte kalan çocuklarımızı ve neler yapabileceğimizi ele aldım.
Sevgi sunan hiç kimse anne kucağı kadar sıcağını sunamaz çocuklara. Özellikle erken çocukluk döneminde bir çocuğu annesinden uzun süre ayrı kalması onun duygusal gelişimini olumsuz etkiler, bazen ciddi hasarlara sebep olabilir. Zira çocukluk döneminde bir duygusal yakına güvenli bağlanamayan kişiler yetişkinlik döneminde güvensiz bir hayat sürer. Hem küçüklükleri hırçınlık ve söz dinlemezlik içinde geçer, hem de yetişkinlik yılları problemli olur. Bu konuyu daha önceki yazılarımda uzun uzun ele almıştım.
Annesine güvenle bağlanamayan kişi, Ne olur ne olmaz, dünyanın bin bir türlü hali var diyerek en yakınlarından bile kendini korumaya çalışır. Ve hayatın bir savaş üzerine kurulu olduğunu her fırsatta dile getirir, kendi hayatını da o anlayışla kurgular. Böylesi kişiler hayatlarında başarılı olsa da ruhen hep bir tükenmişlik içindedir. Tahammül güçleri zayıftır, her an patlayacak bir bomba gibidirler.
Çocukluğunda güven duygusunu doyasıya tadamamış çocuklar büyüyüp yetişkin olduklarında kullandıkları en belirgin söz babana bile güvenmeyeceksin olur. Belki kalabalıklar içinde çok neşelidir bu kişiler. Girdikleri ortamların cıvıl cıvıl şenlendiricisidirler. Ama geceleri aynanın karşısında yüzlerindeki maskeyi çıkardıklarında altındaki mutsuz asık suratlarını kendileri bile görmeye tahammül edemez. Dolayısıyla çoğu defa kendileri ile baş başa kalmayı hiç sevmezler.
Bugün toplum olarak, ruhunda böylesi acılar barındıran kişilerin sorunları ile boğuşuyoruz. Annesiz büyüyen çocukların sorunlarını konuşuyoruz. Annesi olduğu halde anne sevgisine doyamamış veya annesi yanında olmadan büyüyen çocukların oluşturduğu toplumun sıkıntısıdır çektiğimiz. Günümüz çalışma hayatı ise kadına karşı çok acımasız; Bu kadının bir çocuğu var, işten erken çıksın da çocuğu ile buluşsun demiyor. Aksine, kadın, erkek ile eşittir diyerek erkek gibi çalıştırıyor anneleri.
Günümüz sanayi toplumunda kadın önce bir iş gücüdür, anne değil. Ama gidin bakın kreşlere, çocuklar çiftlik civcivleri gibi işten çıkıp kendisini alacak annelerini bekliyor geç saatlere kadar. Bir öğretmen 15-20 çocuğa yetemeyeceği için çocuk uzun saatler yalnız kalır. İster işveren olun, ister bu ülkeyi yöneten bir makam sahibi; saat 07.00de kreşe bırakılıp 19.00da alınan çocuklardan oluşacak bir toplumda güvenli ve huzurlu insanlar beklemeniz doğru olmaz. Peki, ama mecburuz diyorsanız. En azından çocuğunuzu kreşten aldığınızda kalan zamanı kaliteli geçirin. Nasıl mı? Çocuk bu sürede anne ile sarmaş dolaş olmalı. Çocuk sevgi, şefkat özlemini doya doya yaşamalı. Sevildiğini, özlendiğini hissetmeli. Anne sevgisi bir çocuğun duygusal ve sosyal gelişiminin temelini oluşturuyor. Sosyal iletişim becerileri, empati kurabilme yeteneği ve hatta ileride karşı cinsle yaşanacak romantik bir ilişkinin niteliği bile bu ilişkiye göre şekilleniyor. Anne baba olarak bunları aklımızda bulundurarak mümkünse çocuğumuzu çok uzun saatler kreşte ya da bakıcıda bırakmayalım. Mümkün değilse de beraber geçireceğimiz zamanı dolu dolu geçirelim. Geçen zamanın telafisi yok. Bunu unutmayalım. Şimdilik bu kadar. Sevgiyle, aşkla kalın