Aşırı Koruyucu Anne Baba Tutumları
AYSUN ARSLAN AYDİN
Merhaba sevgili ebeveynler. Bugün aşırı korumacı anne-babaların çocuklarına verdikleri zararları ele alacağım. Aşırı istenilen, geç kavuşulan, tek çocuk, ilk çocuk, tek erkek veya kız çocuk, en küçük çocuk gibi çocuklar genellikle abartılmış sevginin odak noktası olurlar. El bebek gül bebek büyütülürler. Aile tarafından çocuğun her çağrısına cevap verilir. Her dediği hiç istisnasız anında yerine getirilmeye çalışılır. Ağlamasın, üşümesin, terlemesin hasta olmasın, yorulup incinmesin, mikrop kapmasın diye aile üyeleri ellerinden gelen tüm gayreti gösterir. Adeta çocuk bir cam fanus içinde büyütülür.
Anne babanın çocuğu aşırı koruması, çocuğa gerektiğinden fazla kontrol ve özen göstermesi anlamına gelir. Bunun sonucu çocuk diğer kimselere aşırı bağımlı, kendine güveni olmayan, duygusal kırıklıkları olan bir kişi olabilir. Çocuğun yaşamı boyunca sürebilen bu bağımlılık, psiko-sosyal olgunluğu olumsuz açıdan etkiler ve çocuğun kendi kendine yetmesine olanak vermez. Ana babanın aşırı koruyuculuğu çocuğun okul başarısını ve okula uyumunu da etkiler.
Büyümesine izin verilmeyen bu aşırı koruyucu ortamda, çocuğun toplumsal gelişimi engellenmiş olur. Bu da onun arkadaş ilişkilerini olumsuz etkileyebilir ve arkadaşları tarafından dışlanmasına neden olabilir. Gözlemlerimiz aşırı korumacı annenin evliliğinde bulamadığı doyumu, çocuklarıyla olan ilişkilerinde aramakta olduğunu göstermektedir. Bu gereksiz ve sağlıksız özverinin faturası, ilerideki yıllarda annenin yüksek beklenti içine girmesiyle, yine çocuğa kesilmektedir.
Anne babanın aşırı koruyuculuğu birkaç şekilde gelişmektedir. Anne-babanın ilk çocuklarının ölümü veya uzun zaman hiç çocuklarının olmaması bu nedenlerden biridir. Diğer bir neden annenin kendi çocukluğundaki etmenlerdir. Annenin sevgi ve sıcaklıktan yoksun bir ailede büyümüş olması, böylece kendi çocukluklarında yoksun kaldıkları şeyleri vermek isterken aşırı davranmaları buna neden olmaktadır. Yine annenin evlilik yaşamında çok az yer alan kocalarının olması, böylece baba ile anne arasında birlikte paylaşılan sosyal yaşam azlığı diğer bir etkendir.
Aşırı korunan çocuklar fazlaca bağımlı olur ve her şeylerini anneden istemeye yönelirler, kendi başına karar vermekten aciz, sormadan, danışmadan bir şey yapmayan, girişim yeteneklerinden yoksun olurlar. İstediklerini ağlayarak ister, verilmezse verilene kadar ağlar, inatçı olurlar. Kendini korumayı öğrenemediği için savunmasız, çabuk uyum gösteren, utangaç, çekingen bir kimlik geliştirmeye yönelirler. Veya aşırı otoriter, etrafını kullanan, sorumsuz ve şımarık kişilikler yetiştirebilirler. Aşırı korunan çocukların ruhsal gelişmeleri de engellenmiş olduğundan, büyüdüklerinde çocuksu, her şeyi bekleyen, talep eden olmazsa aşırı kızıp sinirlenen kişilikler geliştirebilirler.
Aşırı koruyucu ve abartılmış sevgi ile büyütülen çocuklar hayata ve sosyal yaşama gereğince hazırlanamazlar. Hayattan edinmeleri gereken deneyimleri edinmeden hayatla karşı karşıya kaldıklarında uyum sağlamakta güçlük çekmektedirler.
Atılım ve başarma gücünden, kendilerini kabul ettirme istek ve yeteneğinden yoksundurlar. İçlerindeki cevher kolay kolay su yüzüne çıkmaz. Çoğunlukla başarısız ve mutsuz olurlar. Toplumsal yaşam bir kavga ve bir güç yarışıdır. Çocuk bu yarışta baştan yenilgiyi kabul eder. Çocukta yarışma isteği dahi görülmez. Aileden uzak yaşamak çocuk için oldukça acıdır.
Ailenin aşırı hoşgörüsü ve çocuğa olan düşkünlüğü çocuğu bencil yapar. Çocuk dünyanın merkezi olarak kendisini görür. Daima dikkat çekmeye ve etrafındaki kişileri kendi emri altında tutup, hizmet ettirmeye çalışır. Çok zayıf bir sosyal uyumu vardır.
Çocuklar hayatları boyunca kendi ayakları üzerinde kendileri durabilmelidirler. Anne baba olarak bizim görevimiz çocuklarımıza iyi örnek olarak rehberlik etmek ve kendi başlarına sağlıklı, mutlu bir hayat sürmeleri için gerekli imkanları sağlamak ve eğitimi verebilmektir. Şimdilik bu kadar. Sevgiyle mutlu kalın