Merhaba sevgili anneler. Bugün Ramazan ayının güzelliklerini çocuklarımıza nasıl anlatabiliriz konusunu ele alacağım. Ramazan ayı, günlük hayat akışımızın değiştiği bir aydır. Bu ayda kullandığımız kelimelere yenileri eklenir. Bizim için değişen hayat akışı ve gündemden çocuklarımız da oldukça etkilenirler. Bu ayda çocuklarımız farklı yaşam tazı ve yeni kavramlar nedeniyle bir bilinmezlik içine düşerler. Bu nedenle onlara önce Ramazanı anlatmalı, sonra da bu ayı yaşatmalıyız.
Çocuklarımız Ramazan ayındaki ilk zorluğu Ramazan, iftar gibi kelimeleri anlamakta ve anlamlandırmakta yaşarlar. Ramazan nedir?, İftar, sahur nedir? Oruç neye denir? soruları çocuklarımızın zihnini kurcalar. Anne-baba olarak ilk görevimiz bu kelime ve kavramları çocuğumuzun anlayabileceği bir şekilde açıklamaktır. Bu kavramları açıklarken kavramları somutlaştırmak gerekir. Çünkü çocuklar soyut kavramları anlamakta güçlük çekerler.
İftarı anlatırken okunan ezanı ve yemek sofrasını göstermek bir çeşit somutlaştırmadır. Her ne kadar biz bu kavramları açıklasak ve somutlaştırsak da çocuklarımız bu kavramları kendi dünyalarında yeniden anlamlandıracaktır. Çocuklarımıza orucu akşam ezanı okunana kadar yemek yememek ve su içmemek olarak tarif edebiliriz. Ezan ile birlikte yediğimiz akşam yemeğini iftar olarak anlatabiliriz. Ramazan ayını, çocuklarımıza oruç tuttuğumuz günler olarak anlatabiliriz. Bu gün ben oruçluyum ya, işte oruç tuttuğumuz bu günlere Ramazan diyoruz gibi sözlerle anlatabiliriz. Ancak çocuklarımız ay, gün, oruç gibi soyut kavramları pek bilemeyeceğinden Ramazanı muhtemelen anlamakta zorluk çekeceklerdir. Tüm bu kavramları anlatırken yapabileceğimiz en güzel davranış ise çocuklarımıza minik bir Ramazan günü yaşatmaktır. Nasıl mı? Özelikle 4 yaş ve üzeri çocuklarımıza bu ayın kavramlarını anlatmak için onları bir günlüğüne de olsa sahura kaldıralım. Bu esnada sahuru gece yemeği olarak anlatalım. Yarın ezan okunana kadar yemek yemeyip oruç tutacağını söyleyelim. Sabah kalktığına ilk defa karnının acıktığını söylediğinde ona oruç olduğunu hatırlatalım. Çocuğumuzun orucu en fazla öğle ezanına kadar olsun. Eğer çocuğumuz öğle ezanından önce çok acıkırsa, ona özel istediği yemeklerden oluşan iftar sofrasını kurduktan sonra ezan sesi açıp, iftar yapmasını sağlayalım. Tüm bunları yaparken yemeğe ezanla başlamaya, yemekten önce dua etmeye, sofrada hurma bulundurmaya dikkat edelim.
Yapacağımız bu küçük uygulama hem çocuklarımızın bu ayın kavramlarını anlamasına yardımcı olur hem de onların dünyasına renk katar. Burada önemli olan nokta oruç tutturmak için çocuklarımızı ve onların bünyelerini zorlamamaktır. Acıkan çocuğumuzu illa da akşam ya da öğle ezanına kadar bekletmek doğru değildir. Onlara Ramazanın güzelliklerini bir nebze de olsa da hissettirmek yeterlidir.
Bunların dışında çocuğumuza Ramazanı yaşatma yöntemlerini ise şöyle özetleyebiliriz:
Çocuğumuzun odasını ve evimizin duvarlarını Ramazan ayını çağrıştıran resimlerle süsleyebiliriz. Cami, minare, karagöz-hacıvat, ramazan davulcusu, iftar sofrası, dua resimlerini evimizin birçok yerine asabiliriz. Tabi ki bunu yaparken kesme ve yapıştırma işlemini çocuğumuzla yapmak daha güzel olacaktır. Ramazan ayı çerçevesinde düzenlenen etkinliklere çocuklarımızla birlikte katılabiliriz. Bu etkinlikte çocuklarımıza Ramazanı anlatan bir kitap alabiliriz. Bir teravihe çocuğumuzu da götürebiliriz.
Çocuklarımıza Ramazan ile ilgili hikâyeler anlatabiliriz. Bir gün iftarımızı çocuğumuzla birlikte iftar çadırında açmak onların dünyasını zenginleştirecektir. Ramazan ayı boyunca Ramazan ilahileri, manileri ve salâvatlarını çocuklarımıza dinletebiliriz. Basit bir maniyi beraberce ezberleyebiliriz. Ay boyunca iftar sahur, teravih ve fuarlarda çektiğiniz fotoğraflardan bir Ramazan albümü yapabiliriz.
Çocuğumuzla beraber abdest alıp onu kucağımıza alarak Kurandan bir bölümü sesli olarak okuyabiliriz. Sonrasında beraberce dua edebiliriz. Şimdilik bu kadar. Sevgiyle huzurla kalın