Merhaba sevgili anneler. Bugün paylaşma konusunu ele aldım. Özellikle kardeşi olmayan çocuklar paylaşma konusunda daha zor bir süreç yaşarlar sahip olduklarını paylaşmak istemezler bu durum da onları kıskanç, geçimsiz ve uyumsuz bir çocukluk süreci geçirmelerine sebep olmaktadır. Burada iş biz annelere düşmektedir. Şefkatli yol göstericilikle, çocuğunuz sahip olduğu her şeyi paylaşma zevkine varacaktır. Çocuklar benmerkezcidir. Ve her şey onundur.
Çocuğunuz, başka küçük çocuklarla bir aradayken bütün oyuncaklara el koyuşunu ya da bir arkadaşınızın çocuğu oynamak için eve geldiğinde, “kendisinin” olan şeylerin başında olmasıyla karşılaşabilirsiniz. Bu durumu yavaş yavaş küçük etkinliklerle aşabilirsiniz. Çocuğunuzu alıp vermek ve paylaşmak düşüncesine alıştırmak için, nöbetleşe yapılan ve bir şey rolü üstlenilen oyunlar oynatabilirsiniz.
Mesela parkta tahterevalliye binme iki kişiyle oynanır. Çocuk bu sayede küçükte olsa paylaşmanın keyfine varır.
Arkadaşıyla yüksek olmayan bir basamakta yere atlama. Sırayla atlamak kuralına göre oynayacağı için yine olumlu etkiler görürsünüz.
Dört tekerlekli oyuncak araba -itmek ve itilmek. Evcilikte çay sofrası ev sahipleri ile konuklar. Top oyunları atma ve yuvarlama.
Çocuğunuzun mülkiyetçi davranışını anlamanın anahtarı, bunu geçici bir durum, gelişmesinin doğal bir parçası olarak kabul etmenizdir. 2.5 yaşındaki çocukların büyük çoğunluğunun, oynamakta oldukları, oynadıkları ve oynayabilecekleri her şeyi bütünüyle kendi mülkiyetleri altına almak istediklerini ve istekleri engellenirse bir öfke nöbeti geçirmeleri olasıdır.
Paylaşma duygusu küçük yaşta öğretilir. Çocuklar tam anlamı ile paylaşmaya 3. yaşından sonra başlar. Ebeveynler için zorlu geçecek bu süreçte onları anlamaya çalışmak, doğru kurabilecekleri iletişimin gelişimleri için çok önemli olduğu bilincine varmalarını sağlamalıdırlar. Paylaşmayı öğrenmenin en doğru yolu oynayarak öğrenme. Daha “mülkiyetçi” bir çocuksa -genellikle de küçük çocukların çoğu öyledir- bir bakıma kendini tehdit altında hisseder ve şiddetle oyuncaklarını kapıp aldığı ve ağlamasına yol açtığı için paylamak, cezalandırmak yerine, ona kendisinin “özel biri” olduğunu hissettirmeye çalışın. Elinizden geldiği kadar onunla baş başa kalmaya daha çok zaman ayırın.
Çocuğunuz sizinle kolayca paylaşabilir; ama başkalarıyla paylaşması, olanaksız değilse bile, güçtür. Küçük çocuğunuz ile oynamaya gelecek arkadaşı için ortalığa oyuncaklar dökerek bunları paylaşmalarını beklemenin, hiçbir yararı yoktur. Aynı şeyleri yapıyor olsalar bile, onlara kendi oyuncaklarını, oyun gereçlerini verin ve oynayacakları yeri ayırın. Her birinin eline bir resim kâğıdı ve birer kutu boya kalemi verip, birini masanın bir ucuna, öbürünü öbür ucuna oturtmak, kavgaları en aza indirir. Gene de biri yerinden kalkıp öbürünün elindekini kapmaya uğraşıyorsa, ona başka bir oyuncak verin. Çocuğunuz almanın ve vermenin bir arada gittiğini keşfederken, siz de, o ve arkadaşları için, otobüs şoförcülüğü ve yolculuk oynama, dört tekerlekli bir oyuncak arabaya sırayla binme ve birbirini sırayla itme, birbirine top atma gibi paylaşma ve sırasını bekleme çevresinde gelişen oyunlar yaratın.
Çocukların çoğunun üç yaşlarında kreşe başlatılmaları, rastlantı değildir. Bu yaş, çocukların birlikte oynamayı, yan yana ama ayrı ayrı oynamaktan daha eğlenceli bulmaya başladıkları yaştır. Böylelikle çocuğunuz sosyal deneyim elde edecektir. Çocuğunuz merkez olduğu ve tüm ilgiyi, sevgiyi paylaştığı, bir düzen içinde grup halinde hareket ettiği, beklemeyi sabretmeyi ve paylaşmayı öğrenecektir. Şimdilik bu kadar. Sevgiyle kalın.