Sayfa Yükleniyor...
III. Milenyum denilen 2000 yılına girildiğinde, Dünya hegemonyasında tek kalan BATI Dünyası(AB), Demokrasi havarisi kesilen ABD ile yüzyıl önceki hesapları yine tezgaha koydu. Çünkü Batılı Tarihçi ve Stratejistler 21 asrın ortasında yeni Türk Çağı’nın başlayacağını dillendirmişlerdi. 1991’de bağımsızlıklarına kavuşan Türkî Devletler, Türkiye ile Balkanlara kadar el ele tutuşmuş bir görüntü arz ediyordu. Bu gücün birleşerek büyümesi, İslâm ülkeleriyle kaynaşması, Dünya siyasetinde etkin olması demekti. Bu durum tabii ki, Dünyayı keyfince yöneten Batılı sömürücülerin işine gelmezdi. Her yönden Dünyanın merkezi sayılan, enerji deposu Orta Doğu’yu “Diktatörlerden kurtarma” bahanesiyle, gerçekte yağmalamak ve İslâm Dünyasını parçalayıp, güçlenmesini önlemek amacıyla başlatılan ‘BOP/Arap Baharı Projesi’ ile kısa sürede amaçlanan hedefe ulaşıldı. Orta Doğu’da İsrail için tehdit oluşturan devletler savaş, darbe, abluka ile zayıflatılırken; Erdoğan yönetiminde palazlanan ve söz dinlemeyen müttefikleri Türkiye’nin ‘İslâm ve Türk Dünyası ile bağını koparmak’ için, Akdeniz’den Ermenistan’a kadar uzanan ‘Kürt Koridoru’nu kurmak için hazırlıklar yapıldı.
Yalan haberlerle Dünya kamuoyu kandırılarak önce Irak’a saldırı hazırlığı başlatıldı. Başarı Türkiye’den kestirmeden yapılacak saldırı ile kısa sürede sağlanabilirdi. 1 Mart 2003’te TBMM’nde yapılan oylamada salt çoğunluk sağlanamayınca, kıyılarımıza kadar gelen ABD kuvvetleri ayrılmak zorunda kaldı. Güney kıyılarından Irak’a yapılan saldırı başarısızlıkla sonuçlanınca, Kürt ve Şiilerin yardımıyla insanlık onuruyla bağdaşmayan vahşetle Irak tarumar edilip, üçe bölündü. ABD kuvvetlerini kıyılarımızdan geri dönmesi, Irak’taki askerî kayıpların ağır faturası Türkiye’ye ödetilmeye başlandı. 4.VII.2003’te Irak-Süleymaniye’de görevli Türk subaylarının başına çuval geçirilerek, Orduya gözdağı verildi.
Tehlikeyi sezen Erdoğan yönetimindeki AK Parti ile Devlet Bahçeli yönetimindeki MHP, komşu ve Osmanlı sınırında kurulan Devletlerle dostluğu perçinlemeye çalışırken, 1980’den beri bukalemun gibi devletin her kademesine sızan Humeyni özentisi devşirme bir din adamı yönetimindeki, casusluk örgütü yapısına göre örgütlenmiş Paralel Devlet yapılanması (PDY) aracılığıyla, Balyoz-Ergenekon kumpaslarıyla güçlü Türk Ordusunu darmadağın edip, Türkiye’nin kozmik sırlarına ulaştılar. Özgüveni sarsılan Ordu ile AK Parti Hükûmeti karşı karşıya getirilirken; tezvirat dolu haberler, dinleme böcekleri, kasetler, kalkışmalar, darbelerle ülkenin siyasî, sosyal ve ekonomik yapısını çökertmeye, bölücüleri kuvvetlendirmeye çalıştılar. Türkiye’nin Doğu-Güney Doğusu karıştırılırken, İç Savaşla kavrulan Suriye’nin kuzeyinde taşıma savaşçılarla Kantonlar oluşturdular.
Tuzak fark edildiğinden Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti anında tedbirler alarak, tehlikeyi savuştursa da; diğer kurumlarda olduğu gibi Ordunun üst kademelerinin de büyük kısmının Liseden itibaren -kul hakkı yiyerek- yetiştirilen FETÖ mensubu komutanların eline geçtiği geç anlaşıldı. Türklerin, diğerlerinin aksine millî iradesini kolay çiğnetmeyeceğini, dış saldırılara karşı kenetleneceğini bilen Batı’nın güdümünde “Devlet içinde devlet” gibi davranan mankurtlar; eylem-söylemleriyle, tek hedefin Erdoğan olduğunu her vesileyle dillendirdi. 27 Nisan 2007 e-muhtırası, 2013’te Dershanelerin kapatılmasına canhıraş şekilde karşı çıkmaları, 17/24 Aralık 2013 yolsuzluk ve rüşvet operasyonları, ekonomide kurlarla oynanarak yapılan darbeler, 19.I.2014 MİT Tırlarını durdurma girişimleri, Türkiye’nin dostluk kurduğu enerji partneri Rusya’nın uçağı düşürülerek aralarının açılması, hep bu amaca yönelikti. Başka liderlerin kolaylıkla saf dışı olacağı bu girişimleri, Erdoğan güçlü liderliği, ORDU MİLLET, MİT ve Bahçeli’nin desteğiyle aştı…
Cumhurbaşkanımızın on beş yıl boyunca her konuda özgüven aşıladığı, IMF kıskacından kurtararak ekonomik bağımsızlığa kavuşturduğu Türk halkı; 15 Temmuz gecesi darbesine karşı 251’İ aşkın şehit, binlerce Gazi vererek Başkomutan’ın “Direnin!” buyruğunu yerine getirdi. Türk halkı kendi parası ile beslenen ve donatılan Ordu’daki silahları kendisine çeviren bukalemun devşirme darbecileri hizaya sokarak, millî iradesine artık kimseyi karıştırmayacağını bütün Dünyaya gösterdi. Türkiye ve Dünya Tarihi’nde önemli bir kırılma noktası oluşturan 15 Temmuz gecesi yalnız biz değil; kardeş, komşu, dost, düşman ülkeler, kısacası tüm Dünya uyumadı… 16 Temmuz gecesinden itibaren bir ay boyunca tutulan Demokrasi Nöbetleri ve Yenikapı Ruhuyla kenetlenen halkımız; Darbeler konusunda ma’kus talihin yenilebileceğini, Dünyanın darbelere boyun eğen kafasına yerleştirdi.
6. yılını birlik ruhuyla kutladığımız 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günümüz, Cumhuriyet’imizin 99. yıldönümünde 5.Kol faaliyetleri ile demokraside saltanat kurmaya çalışan liyakatsiz aymazların tehdidi altında… Bunlara karşı teyakkuzda olmak, işbirlikçilerin planlarını bozmak, tamahkârları saf dışı bırakarak hadlerini bildirmek, bütün kurum ve siyasî partilerde liyakatli vatanseverleri göreve getirmek hepimizin ortak hedefi olmalı… O zaman verilen mücadele amacına ulaşır, Türkiye lâyık olduğu konuma yücelir.
İnsanlıkla yaşıt, Dünya Tarihi’ne her dönemde yön veren asil milletimiz; bağımsız ruhu ve yönetici vasfıyla, ebed müddet var olsun. Birlik içinde nice Demokrasi ve Milli Birlik Gününe Türkiyem…