Sayfa Yükleniyor...
Savaşı’mızın 103, güzel İzmir’in kurtuluşunun 100. yıldönümünü; uyanış, diriliş ve kurtuluşu simgeleyen Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız kutlu olsun.
I. Dünya Savaşı’ndan sonra mağlupların hiçbiri direniş gösteremedi. 19 Mayıs 1919’da Türk Milleti “Ya istiklâl, ya ölüm!” parolasıyla topyekün direnişe başlayarak, 150 yıldır kendisine “Hasta Adam” muamelesi yapan, topraklarını parça parça ele geçiren dost-düşman Batılılara karşı direnişe geçerek, varlığını, vatanını, bağımsızlığını korudu.
İzmir’in işgalinde Hasan Tahsin, karşı koymama emri alan Askerlik Şube Başkanı Albay Süleyman Fethi Bey, subay ve erlerin şehit edilmeleri yurtta nefretle karşılandı. Her tarafta mitingler yapıldı. Halide Edip, Sultanahmet mitinginde şöyle haykırıyordu: “Türk ve Müslüman bugün en kara gününü yaşıyor. Gece, karanlık bir gece… Ama insanın hayatında sabahı olmayan geceyoktur. Yarın bu korkunç geceyi yırtıp, parıldayan bir s a b a h yaratacağız. Bugün elimizde top, tüfenk, cephane yok. Fakat ondan büyük, ondan güçlü bir silahımız var: Hak ve Tanrı…”
Kurtuluş Savaşı’nın başlangıcı sayılan İzmir’in işgali Kuvayı Millîye ruhunu tutuşturdu. Denizli’de başlayan mitingler yurda yayıldı. Çeteler, dernekler kuruldu. Kongreler yapılarak, Türk milleti varlığını korumaya, haksızlığı Dünyaya duyurmaya çalıştı. İzmir’in işgaline en büyük tepki, Doğu’da oldu. Çünkü toprakları Ermenilere vaat edildiğinden onları da aynı akıbet bekliyordu. Doğu tutuşmaya hazır bir barut fıçısına dönerken, İzmir’in acısını yazar, şair, ozanlar dile getirip, direniş ruhunu uyandırdılar. Yıllar önce vatanı çiğneyen düşman karşısında;
“Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini,
Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini.”
Diye haykıran vatan şairi Namık Kemal’e, Çanakkale Kahramanı Mustafa Kemal Paşa şöyle cevap veriyordu:
“Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini,
Bulunur elbette kurtaracak bahtı kara maderini…”
İzmir Yunan çizmeleri altında çiğnenirken 16 Mayıs günü İstanbul limanından Bandırma Vapuru ayrılıyordu. Ama içindeki yolcu, tüten duman, Karadeniz’in dalgaları coşku içinde bir başkaydı o gün… Çünkü; “O Geliyor”du. Herkes umutsuzluk içinde çırpınırken, Mustafa Kemal Paşa her şeyin bitip kaybolduğunu kabul edemiyordu. Görünürde Doğu Karadeniz Bölgesinde Türklerden şikayetçi olan Pontusçu Rumların güvenliğini sağlamak için, 9. Ordu Müfettişliğine geniş yetkilerle atanmıştı. Ama asıl amacı çağlardır hür yaşamış Türk Milletini düşmana karşı uyandırmak, direnişe geçirmekti.
19 Mayıs günü Samsun’dan yükselen ses dalga dalga kutsal vatanın yüzeyine yayıldı: “Türk’ün haysiyet, şeref ve yeteneği çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet tutsak yaşamaktansa mahvolsun, daha iyidir. O halde YA İSTİKLÂL, YA ÖLÜM!.. İşte gerçek kurtuluşu isteyenlerin parolası bu olacaktır.”
19 Mayıs 1919’da tam bağımsız, millî egemenliğine sahip yeni Türkiye idealiyle yola çıkan Mustafa Kemal Paşa ve 18 arkadaşı, milletle birlikte giriştikleri Kurtuluşu Savaşı’nı zaferle sonuçlandırdılar. Mazlum milletlere örnek olan şehit ve gazilerimiz; Türklük yaşadıkça ufkumuzu aydınlatan meş’ale olacaklar, ruhları şad olsun…
Günümüzde 100 yıl önce İngilizlerin çevirdikleri tezgahlara, ABD ve İsrail de katıldı. Yurdumuzun yer altı ve üstü kaynaklarına göz diken, parçalamaya çalışan emperyalistlere karşı örtülü bir savaş içinde olduğumuzun kanıtı, yüreğimizi dağlayan şehitlerimizin cenazeleri… Etrafımızın Rusya-Ukrayna savaşıyla ateş çemberine dönüştüğü bu günlerde, Atalarımızın “Ya istiklâl, ya ölüm!” parolası, her zaman her durumda geçerlidir…
19 Mayıs’ın bayram olarak armağan edildiği gençlik; dirilik ve umut demek… Gençlerimizin emanetlerini ebed müddet korumaları, vatanın çıkarlarını her şeyin üstünde tutmaları dileğiyle, birlik, dirlik, gönenç içinde nice bayramlara…