Sayfa Yükleniyor...
Dağılma Döneminde Osmanlı İmparatorluğu’nu kurtarmak için birçok akım ve görüş çare olarak öne sürülmüş, düşüncelerin çatışmasıyla gerçeğe ulaşma yolu aranmış, aydınlar toplumu şekillendirecek “ideal kahraman” ve “yeni nesil”lerin nasıl olması gerektiğini de eserlerinde işlemişlerdi. Tevfik Fikret oğlu Halûk’un, Mehmet Akif Asım’ın kişiliğinde ideal neslin nasıl olması gerektiğini işlemişlerdi. Hedefleri aynı olduğu halde, bu aydınların arasındaki fark, diğer sosyal ve insanî değerlere verdikleri önemdedir.
Mehmet Akif’in “İslam inancına bağlı modernleşme düşüncesini” Asım’ın şahsında ebedileştirirken; tam karşısında yer alan Tevfik Fikret ise, şahsında yarının aydın gençliğini sembolleştirdiği ve bu amaçla yetiştirdiği oğlu Halûk’a “Avrupa’ya gitmesini ve orada ne bulursa almasını” tembihliyordu. Ferdanın (yarınların) ümidi olarak gördüğü kuzusu güzel huylu Halûk’u, Türk gelenek ve göreneklerini iyice özümsemeden kurtların önüne attığının farkına vardığında iş işten geçmiş, oğlu Papaz olmuştu.
Aslında hayatının bir döneminde tevhitler yazan, Sabah Ezanı, Ramazan gibi şiirlerinde İslAmî esaslara uygun Allah inancını anlatan mısralarıyla dikkatleri çeken, Yasin okuyup, namazlarını kılan; edebî tarzıyla Mehmet Akif, Mustafa Kemal de dahil olmak üzere, döneminin bütün şairleri ve gençlerini etkileyen Tevfik Fikret; acı kaybı, kayınpederinin derin üzüntüsü, ülkenin içinde bulunduğu deprem ruhunda fırtınalar estirmiş ve son şiirini bu duygularla yazmıştı: Sancağ-ı Şerif Huzurunda… Hayata gözlerini kapadığı 19 Ağustos 1915 tarihinde Türk Ordusu Çanakkale’de kara savaşlarının en kanlısını yapıyor, düşmana geçit vermiyordu. Yaşasaydı, kuşkusuz Akif gibi millî ruhu şahlandıracak şiirler yazacaktı… M. Akif; başlangıçta dağılmanın önüne ancak din yoluyla geçilebileceğini savunan İslamcıların arasına katıldı. Başlangıçta eserlerini ümmetçi anlayışla ele aldı. Bu nedenle Türkçü ve hümanist akımlara karşı çıktı. Balkan Savaşları’nda, önceki şiirlerinde hemen hemen hiç yer vermediği yurt, diyar, vatan, millet gibi kelimeleri kullanmaya başladı. Kurtuluş Savaşı ve sonrasında ise, milliyetçi ve insancıl yanı ağır basan şiirler yazdı.
Akif babasının öğrencisi Köse İmamın oğlu Asım’ı manevî oğlu sayıp, hedeflerini ve yetiştirmek istediği nesli onunla sembolleştirdi. Asım’ın nesli derken; iman, irfan, fazilet ve bilgi ile donanmış; karakterli, ahlaklı, kişilikli, vatanına, milletine ve dinine sahip çıkan, dahası bunları yüceltmek için tüm imkânlarını seferber eden bir gençliğin hayalini kurdu… I. Dünya Savaşı başladığında Avrupa’daki eğitimini bırakıp, geri dönen Asım ve arkadaşlarına, önce eğitimlerini tamamlamalarını telkin etti. Asım’ın nesli, Çanakkale Savaşları ile Kurtuluş Savaşı’nda, onun hayallerine ve güvenine layık olduğunu kanıtladı.
Millî Mücadele yıllarına kadar tamamen İslamcı bir şair olarak tanınan Mehmet Akif, o yıllarda ümmetçi görüşünü, Millî Mücadele’nin etkisiyle milliyetçi bir karaktere dönüştürdü. Sebilürreşad dergisinde yazdığı şiir ve makalelerle Millî Mücadele’ye katkıda bulunup, milliyetçi duyguları doruğa çıkardı. Milletin başına gelen felaketlerin cehaletten kaynaklandığını, geçmişte olduğu gibi İslam medeniyetinin nicedir tek bir bilim adamı yetiştirmediğinden yakındı. Bu yıkımdan kurtulmak için önce çok çalışılması, Avrupa’nın ilmi ve teknolojik gelişmelerinin izlenmesi, eğitime önem verilmesi ve kendi değerlerimizden de asla vazgeçilmemesini önerdi.
Ciddi bir eleştiri yaptığı “Asım’ın nesli” dizelerinde gençlere sonsuz güvendiğini dillendirdi. “Sanatı toplum için” kullandığı yazılarını topladığı yedi ciltlik Safahat adlı eserinde; ülke sorunlarını isabetli görüş ve düşüncelerle dile getirdi. Sorunları bu kadar canlı anlatan; bunlar için çareler, çözümler üreten başka bir şair yoktur. Kendi devrinin yanı sıra geleceğin sorunlarına da ayna tutan Safahat, güncelliğini her zaman koruyacak; Akif’in sesi Türklük yaşadıkça vatan ufuklarında yankılanacak…
Mehmet Akif’in Millî Mücadele sürecinde yaşadıklarını detaylı olarak Mehmet Akif, Türk Kurtuluş Savaşı, sahne eseri olarak İstiklal Yolunda Üç Destan kitaplarımda okuyabilirsiniz.
Vatan uğruna şehit olanlar ile vatanın destanını yazanların ruhu şad, mekânı cennet olsun.