XI. asırdan itibaren Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında, Orta-Asya ve Horasan’dan gelen Türkmen Erenlerinin önemli bir yeri vardır. Hoca Ahmet Yesevi’nin yönlendirmesiyle bir kandil gibi Fatihanların önünde ilerleyen bu Türkmen babaları, dedeleri, şeyhleri ve dervişlerinin geliş menkıbeleri, Anadolu ve Rumeli’ni yurt edinme öyküleriyle ilgili kerametler, mühür vurdukları yerlerde halâ canlılığını korumakta…
Saygı, güç, koruyuculuk anlamında kullanılan Baba ve Dedelerin yanı sıra; Zâybegler (Zeybekler), Ahiler, Gaziler, Bacılar da Anadolu ve Rumeli’ye Türk mührünün vurulmasında büyük rol oynadılar. Türkistan ve Horasan Erenlerinin anayurtlarından getirdikleri dil, din, töre, tüze, gelenek ve görenek anlayışlarıyla Gök-Tapınakları’na benzer zaviyeleri Anadolu’da açarak çevresinde köyler kurdular. Bir esnaf örgütü olan, gerçekte şövalye ruhlu Ahilerin önderliğinde; imece usulû köyler inşa ederek; birlik ve beraberlik, eşitlik ve dayanışma, ortak üretim ve adil üleşim, dirlik ve düzenlik sağlayarak yeni bir yaşam biçimi oluşturdular.
Erenler/Abdallar öncü olarak ilk keşifleri yaparken, Gaziler vurucu güç olarak fethi gerçekleştirdiler. Ardlarında Ahiler ve Bacılar yerleşme, toplumsal ilişkileri güçlendirme, güvenlikten konuk ağırlamaya kadar düzeni sağladılar. Zâybegler güvenlik ve kültüre giysi ve müzikle estetik kattılar.
Malazgirt Zaferi’nden on yıl sonra Türkler Adalar Denizi kıyısındaydılar. Ege Bölgesi’nde Çaka Bey İlk Türk Derya Beyliğini kurup, D.Roma başkentini ele geçirme hayalleri kurarken; Türkleri Anadolu’dan atmak ve Doğu’nun zenginliklerine konmak için Avrupalılar Haçlı Seferleri düzenlediler. 1096’da Türkleri kılıçtan geçiren Haçlılar, Batı Anadolu’yu Rumlara verdiler.
XIII. asır ortalarından itibaren Moğol istilası nedeniyle Batı Anadolu’ya yönelen Türkler, adım adım bölgeyi fethedip, Beylikler halinde 150 yıl hasretiyle yandıkları Adalar Denizi’ne tekrar kavuştular. Konumuza esas olan, yeni fetihte kandil işlevi gören Erenler o dönemden kalmadır. İzmir ile özdeşleşen Seyyid Mükerremedin Emir Sultan’ı daha önce yazmıştık. Aydınoğulları Beylerinden Mehmet Bey ve oğlu Gazi Umur Bey dönemi fetihlerine katılarak hem savaşçı, hem de din adamı kisvesiyle önemli rol oynadı. Ruhu şad olsun…
Batı Anadolu’nun Gizli Tarihi’nde birer kandil olan Horasan Erenlerine hemen hemen her yerde rastlamak mümkün… Balaban Baba (Ödemiş Balabanlı köyü,1308-1368), Hamza Baba (Kemalpaşa), Şeyh Cüneyd (Bozdağ), Kızıl Deli Sultan, Kurt Baba, Karaca Ahmet Sultan, Hızır Sultan, Kara Dede, Hacı İlyas(Akçakocaoğlu), Malkoç Bey, Hasan Baba, Gazi Arslan Bey, Rüstem Bey, Şeyh Timurhan, Kara Ece Yakup (Rumeliye ilk geçenlerden), Şeyh Ahmet Dede, Turhan Bey, Kara Hayrettin Paşa, Emir Karaoğlan, Ferişteoğlu Abdülmecid, İsmail Bey, Halife Sultan, Şeyh Çokam Baba, Kızana-Ana, Saat Baba Sultan’ın adları halâ yaşıyor.
O dönemin havasını solumak isteyenler, Aydınoğulları Beyliği’nin merkezi Birgi’ye gitmeli. Zamanın durduğu eski başkentte, özellikle Ulu Cami’nin karşısındaki Çınaraltı meydan kahvesinde oturup, koruk veya kaynak suyunu yudumlarken benliğini geçmişe salmalı… Bu zaman yolculuğu Kemalpaşa’daki Hamza Baba, Ödemiş’teki Balaban Baba ve Ödemiş Müzesinde de yaşanabilir. Medrese eğitiminden geçen şeyhlerin dingin oturmuş kişiliklerinin aksine; cezbeli ruhları, renkli giysileriyle Fetih ateşini sürekli körükleyen, bilinmez uzak yerlere ordu ve halkı birer kandil gibi sürükleyen Baba ve Dedelerin ruhları şad olsun…
YENİDEN FETHETSEK ANADOLU’YU
Mevlâna hoşgörüsü, Yunus’un aşkıyla/
Yeniden fethetsek Anadolu’yu./
Hacı Bektaş öğretisi, Ahi ruhuyla/
Kalkındırıp, gönendirsek Anadolu’yu./
Harmanlayıp Atatürk hedefleriyle/
Yurtta, Dünya’da sağlasak sulhu./
Büyük Türkiye ülküsüyle
Kardeşçe yüceltsek cennet yurdu./
Atatürk’ün hedefinde Misak-ı Millî sınırının olduğunu unutmadan; sürekli akan kültürel nehrimiz ahilik ruhunu diriltmek, yaymak ve Anadolu’muzu birlik içinde yeniden fethetmek dileğiyle…