Sayfa Yükleniyor...
Mısır, Mezopotamya ve Grek Medeniyeti arasında bir köprü oluşturan Anadolu Kültür ve Medeniyeti genelde bunların gölgesinde kalmış, Anadolu’da yetişen değerler Grek/Yunan Medeniyeti’ne mal edilmiştir. Oysa Grek Kültür ve Medeniyeti’nin gelişmesinde, Mısır ve Mezopotamya’dan beslenen Anadolu önemli bir kaynak oluşturmuş, günümüzde Yunan diye tanıtılan bilginlerin büyük bir kısmı Ege/Adalar Denizi’ne kıyısı olan verimli bölge ve adalarda doğup yetişmiş, daha sonra ünlenince Batı’ya geçmişlerdir. Bilim Anadolu’daki iki kaynaktan beslenmiştir.
1-İYONYA
Batı Anadolu’nun Gediz ve B.Menderes nehirleri arasında kalan kıyı kesimindeki on iki şehir devletinden oluşan İyonya (MÖ.1200-745) Anadolu Medeniyetleri içinde verimli toprakları ve ticaret sayesinde çok zenginleşmişti. Bugünkü Yunanlıların atası olan Dorların istilâsı üzerine, yerli halk Akalar adalar üzerinden Anadolu’ya göç ettiler. Nehirlerin ağızlarında kurdukları Polis denilen şehir devletleri liman özelliğine sahipti. Miletos, Efes, Myus, Priene, Sisam, Kolophon, Lebedos, Teos, Erythrai, Knios, Klozomenia ve Phokia şehirlerine daha sonradan bir Aiolis kenti olarak kurulan Smyrna (İzmir) de katıldı. MÖ. 7. yüzyılda bu kentler İon konfederasyonu oluşturdular. Her şehri bir Tiran yönetiyordu. Deniz ve Kara Ticaret yolları arasında merkezi bir konumda olduklarından ticaret ve kolonicilikte çok ileriydiler. Bu durum zenginliğin yanı sıra çeşitli uygarlıklardan beslenmelerine yol açmıştı. Merkezi yönetimin olmayışı demokrasi ve düşünce özgürlüğüne yol açmış, bu durum fikir hayatı (felsefe) sanat ve bilimin (tıp) gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Diyojen, Tales, Anaksimenes, ve Anaksimandros felsefe, matematik ve astronomi bilimlerinin temellerini attılar. Matematikte Pisagor, Coğrafya’da Ksenefon, Tıpta Hipokrat, Felsefe’de Heraklit ve Diojen, Şiirde Homeros ve Tarihte Heredot İyonyalıların en tanınmış bilginleridir. Tıp biliminin babası olarak anılan Hipokrat MÖ.460 yılında İyonya’da doğuncaya kadar hastaların iyileşmesi için büyüler yapılıyor, tapınaklara götürülüyordu. Hekim babası tarafından yetiştirilen Hipokrat ise; her hastalığın bir nedeni olduğunu, bunu bulabilmek için insan vücudunun bilinmesi gerektiğini ve ona göre tedavi yapılmasını ileri sürerek modern tıp biliminin kurucusu olmuştur. Başta kuzey illeri olmak üzere Anadolu’nun birçok yerinde çalıştıktan sonra, Anadolu’nun doğal uzantısı İstanköy adasına geçmiş, öldüğü MÖ.370 yılına kadar orada yaşamıştır. İyonlar, Fenike Alfabesinden yararlanarak kendi alfabelerini oluşturdular. İyon alfabesi ile şair ve yazarları tarafından kaleme alınan trajedi, komedi ve dramlar günümüze kadar önemlerini korudular. Edebiyatta Homeros destanları önemlidir. İyon tarzı denilen tapınaklar (Artemis), açık hava tiyatroları yaptılar.
MÖ.7.asırda yerlerini alan Lidyalılar, nehirlerinde akan altın, icat ettikleri para ve Kral Yolu sayesinde sayesinde Batı Anadolu’nun en zengin ve en görkemli devleti olarak, kültür ve medeniyetin gelişmesinde önemli katkıda bulundular. Bu zenginlik önce İran’daki Persler’in, daha sonra Makedonyalı İskender’in dikkatini çekerek, toprakları istilâ edildi. Anadolu’ya MÖ.334 yılında giren B. İskender, bir yıl içinde iki meydan savaşını kazanarak, Persleri Anadolu’dan kovdu. On yıl içinde kurduğu, Batı ve Doğu Medeniyetini kaynaştırdığı Hellenistik İmparatorluk, MÖ.323’te ölümü üzerine parçalandı.
2-BERGAMA
Üç yüz yıl süren Helenistik Çağ’da Batı Anadolu’da kurulan Bergama Krallığı döneminde bilim açısından pek çok buluş ve anıt eser yapıldı. Kralların kültür ve sanata verdikleri önem, bilim, mimarlık ve heykeltıraşlık açısından önemli eserlerin ortaya çıkmasını sağladı. Kral III. Attalos’un vasiyetnamesiyle Roma İmparatorluğu’na bırakmasının (MÖ.133) ardından bu kent Roma’nın Asya Eyaleti’nin başkenti oldu. Deriye yazı yazmayı bulan Bergama Krallığı papirüsten sonra daha kullanışlı bir kâğıdı bulup, “Bergama kâğıdı” anlamına gelen parşömen adını verdiler. Bu sayede yazılan bilgiler, sonraki kuşaklara bozulmadan taşındı. Sanatta yapılan eserler “Dünyanın 7 Harikası” arasında yer aldı. B. İskender’in doğduğu gece yanan Efes Artemis Tapınağı daha görkemli olarak yapıldı. Didim Apollon Tapınağı, Menderes Manisa’sındaki Artemis Tapınağı ile Teos’taki Dionysos Tapınağı da dahi mimar Hermogenes’in eseridir. Ölçü ve oran kuralına önem veren sanat, mimaride de kusursuz güzelliği aradı. Sanat Hellenistik Döneme damgasını basarken, bilimde de önemli gelişmeler oldu. İskenderiye’de Mısır Tıbbından yararlanılarak Anatomi üzerinde yapılan çalışmalarla yeni bir döneme girildi. Vücuttaki kan dolaşımı incelenerek atar ve toplardamarların ayrı olduğu ortaya kondu. Bitkilerden ilaç yapımı başlamış, ölüler ve idam mahkumları üzerinde yapılan çalışmalar sayesinde cerrahi çok gelişmiştir.
İnsan sağlığı açısından bu dönemin en önemli eseri Asklepion Tapınağı ilkin MÖ. IV. asrın ortasında Bergama’da yapıldı, ardından Anadolu’ya yayıldı. Bergama Asklepion’u Antikçağ’da çok önemli bir sağlık tedavi merkezi idi. Asklepios Tapınağı; galerili avlusu, 3500 kişilik tiyatro yapısı, kütüphanesi ile sonraki Roma Dönemi’nde oldukça önemli bir sağlık merkeziydi. Güney kesiminde Hellenistik Dönemden kalma üç küçük tapınak ile uyku odaları, kutsal kaynak ve havuzlar bulunmaktadır. Kutsal kaynak yanında burada tedavi gören hastaların soğuk ve sıcak havadan korunmasını sağlamak amacıyla uzun bir yer altı tüneli yapılmıştır. Bu yer altı tünelinin hemen kuzeyinde yuvarlak planlı Asklepios Tapınağı yer alır. Bu tapınak Roma’daki Pantheon örnek alınarak M.S. 150 yıllarında Konsül L.C Rufinus tarafından yaptırılmıştır. Burada genellikle telkin ve fizik tedavinin bugün halen kullanılmakta olan çeşitli şekilleri uygulanmaktaydı. Kutsal sudan içilmesi, su-çamur banyoları, açlık-susuzluk kürleri, şifalı otlar, kremlerle yağlanma başlıca tedavi yöntemleriydi.
Allianoi:
Allianoi, “Sağlık Tanrısı Asklepois”in yurdu olarak biliniyor. Asklepios Antik mitolojide hasta insanlara şifa dağıtan, hekimliğin ve tıp biliminin tanrısıydı. Apolion oğlu Asklepiosu yarı at yarı insan olan Khiron’a emanet etti. Khiron ona okuma, yazma ve önemli hastalıkların tedavisinde kullanılan ilaçların formüllerini öğretti. Asklepios’un ünü kısa sürede yayıldı. Asklepios ölüleri de diriltiyordu. Zeus buna kızdığı için Asklepios’u öldürttü. Halk Asklepios’un adını yaşatmak amacı ile aynı isimle sağlık merkezleri yaptılar. Allianoi de bunlardan birisidir. Topraklarından 45 derece kükürtlü su çıkan şifa merkezi Allianoi, bu özelliğiyle dünyanın dört büyük sağlık merkezinden birisidir. Pergamon Krallığı’nın sayfiye yeri olan bölge, yıllarca Hydroterapi (suyla tedavi) merkezi olarak hizmet vermiş. Batı Anadolu’nun kültür ve medeniyette en görkemli dönemini yaşadığı bu dönemde doğan ve alt birikimle donanımlı olarak yetişen Bergamalı Galen/os, Tıp alanındaki çok yönlü çalışmalarıyla Lokman Hekim ünvanlını aldı.
Gelecek bölüm: Orta Doğu