Sayfa Yükleniyor...
Bazı şeylerin hasreti, ondan uzaklaşınca buram buram tüter. Sıla hasreti hepsinden baskındır. Bülbülü altın kafese koymuşlar, “ah yuvam!” demiş misali; en güzel yerlerde yaşasak bile, doğup büyüdüğümüz yerin havasını, suyunu, yemeklerini, kültürünü hasretle anarız. Bu hasretin temelinde; gerçekte bir daha yaşanması imkânsız kaybolan yıllar ve ana-baba sevgisiyle yoğrulmuş, insanın anayurdu sayılan çocukluğa duyulan hasret yatar.
İzmir’de yaşayan Mardinliler arasında günlerdir süren yazışmaların özünü, Karşıyaka Bostanlı Pazar yerinde 4-7 Mart Cuma-Pazartesi günleri arasında yapılacak Mardin Tanıtım Günleri oluşturmaktadır. Her kanaldan birbirimize haber veriyor, orada buluşmak üzere sözleşiyoruz. Sık sık gitmesek de, demografisi, dokusu değişse de ruhumuz orada o daracık sokaklarda, abbaralarda, okullarda, mesire yerlerinde dolanıp, evlerin avlularında tahtlarda dinlenir, gözlerimiz sonsuz dalgalar halinde uzanan erguvanî yeşil Mezopotamya/Beriye ovasına dalar, anılar denizinde kulaç atar.
“Mardin anlatılmaz yaşanır” diyenlere hak vermek gerekir. Ne kadar anlatırsak anlatalım, Mardin’i Mardin yapan hoşgörüye dayalı Artuklu Ruhu’nu, çağları deviren kalenin havasını solumadan; şiirsel bir anlatımla duyguların oya gibi taşa işlendiği yüksek tavanlı manzaralarında uyumadan, üç kıta arasında bir sentez oluşturan asil müziğini dinlemeden, farklı aromalara sahip ürünleri ve yemeklerini tatmadan Mardin anlatılamaz…
Bostanlı’daki standları gezerken, sıradan bir şehrin değil, 12.000 yıllık(Dargeçit-Boncuklu Tarla kazısında tesbit edildi) ırkları hoşgörüyle kaynaştıran kadim, ilklerin şehrinde doğup büyüyen, gönlü-eli açık, dost canlısı insanlarla karşılaşacak, mayasını ikram edilen, satılan ürünlerde bulacaksınız. Her şeyiyle özgün, altın-gümüşten taşa yansıyan zarif Mardin Kültürünü yerinde görme arzusuna kapılacak, tatilde gidilecek yerlerin başına Masal Şehir Mardin’i koyacaksınız.
Değerli İzmirli kardeşlerimizi Bostanlı Pazar yerine bekleriz… Ünlü ımlebbes(bademşekeri) ve leblebisini, sağlıklı naturel çeşit çeşit sabunlarını, sucuk denilen cevizli lokumunu, Lokman Hekimin kullandığı her derde deva baharatlarını, ince işçiliğe dayalı göz nuru telkari takılarını, lezzetli Süryani şarabını, taze peynirden yapılmış helvasını, ipek gibi akan pekmezini, yanık yoğurdunu(leben ımşavvat), tel şehriyeli bulgurunu, en güzel mahlota çorbasının yapıldığı mercimeğini, kurutulsa da aromasını koruyan sebzelerini, hatun parmağı kuru üzümünü(asabi’il hatun) almayı unutmayınız.
İLKLERİN ŞEHRİ MARDİN
Dünyada 12.000 yıllık tapınağın Mardin Dargeçit-Boncuklu tarlada bulunduğunu,
Dünyada altın ve Gümüş işlemeciliğinin ilk kez Mardin´de MÖ. 4500-3500 yılları arasında sityaniler döneminde görüldüğünü,
Dünyada ilk kumaş dokumacılığının iplik boyama ve keçeciliğin Mardin´de başladığını,
Dünyada ilk dericilik sanatının debbağlık adıyla Mardin´de başladığını,
Tarihte iki güçlü devlet arasında ilk Tampon devletin Mardin ve çevresinde kurulan Mitanniler olduğunu,
Artuklu Beyliği’ne adı verilen Artuk Bey ve oğullarının Kudüs Valisi olduğunu,
İslâm Dünyasında Haçlıları ilk kez Artukluların yendiğini,
12.yy´dan 15.yy´a kadar Mardin´in Artuklu beyliğinin başkenti olduğunu ve 18 hükümdar gördüğünü,
Osmanlılardan sonra Anadolu’da en uzun süre yaşayan Beyliğin Artuklular olduğunu,
Karakoyunluların lideri Cihan şahın 1405’te Mardin´de doğduğunu,
Anadolu’da ilk rasathanenin Mardin-Dunaysır(Kızıltepe)’da Artuk Arslan tarafından 13.yy’da kurulduğunu,
İlk karma dilin Artuklular döneminde Arapça-Türkçe-Süryaniceden oluşturulduğu, daha sonra Osmanlıcaya devrettiğini,
Dünyada ilk helva üretiminin Mardin´de yapıldığını,
Dünyada en fazla kavim ve medeniyete ev sahipliği yapan ilin Mardin olduğunu,
Mardin´de Müslüman ve Hristiyan annelerin bir birinin bebeklerini emzirdiğini,
1932 yılına kadar bütün Süryanilerin dini merkezinin Mardin olduğunu,
Süryani Katolik merkezinin 1853-1910 Mardin´de olduğunu,
Dünya´da ilk diş tedavisinin Mardin´de yapıldığını,
İlk İncil´in Mardin´de Deyrulzafaran Manastırında olduğunu,
Dünya’da ilk üniversitenin Mardin-Nusaybin’de Mor Yakup Manastırında kurulduğunu,
Dünyanın en büyük Din alimlerinin Mardin´de yetiştiğini ,
Hz.Ömer´in Süryanilere zarar verilmemesi yönündeki emirlerini içeren ahidnamesinin Mardin´de Deyrulzafaran´da olduğunu,
Peygamberimizin postası Şeyh Çevük/Çabuk´un kabrinin Mardin´de olduğunu,
Dünya´nın en güçlü hamallarının Mardin´de olduğunu,
Dünya´da ilk altın madenlerinin Mardin´de bulunduğunu,
Mardin´de bozulmasın diye yiyeceklerin kuyulara sarkıtıldığını,
Doğu ve Güneydoğu Anadolu´daki ilk matbaanın Mardin´de kurulduğunu,
Mardinli İlim ve Bilim adamlarının Amerika, Mısır ve dünyanın birçok ülkesinde Ordinaryüs Profesörlük yaptıklarını.
Mardin´in UNESCO tarafından Venedik ve Küdüs´le birlikte Dünya Mirasına aday kent olduğunu,
2015 Nobel Kimya Ödülü´nün sahibi Mardinli olduğunu,
Biliyor muydunuz?
SENDE GEÇİYOR RÜYALARIM
Bulutlara değiyor taçlı başın
Oymalı nakışlı a l t ı n taşın
T a h t t a sayılır yıldızların
Sende geçiyor r ü y a l a r ı m
Sende geçiyor rü y a l a r ı m
(Uzun Hava)
Altından bir şelâle dökülür zümrüt ovaya
Bir doğu masalında dondurmuş zamanı
Yaşatır bağrında binlerce yıllık uygarlıkları
Büyülü bozkır havası kaplar her yanı
Taa yürekten vurur, sarar insanı
Ö z l e r i m Kabale, Zınnarı’nı
Solurum D e y r’ i n havasını
Gözlerim Ferdos’un ufuklarını
Sende geçiyor r ü y a l a r ı m
Sende geçiyor rü y a l a r ı m
(Uzun hava)
Hoşgörü harmanlı gerdanlık, kalenin boynunda
Yarışır yıldızlarla, aydınlatır çıplak dağı
Uyumaz! Her dil, dinden insanların çileli anası
Bekler, onu yüceltecek vefalı çocukları
Durma! Git Mardin’e, yaşa tarihî masalı
Sıladan ayrılmak pek yaman
Hasretin yakıyor aman aman
Gözümde t ü t t ü ğ ü n zaman
Sende geçiyor r ü y a l a r ı m
ZAMANIN BEŞİĞİ MARDİN
Zamanı ezelden almış koynuna
Sallar durur sonsuz uykusuna
Her renk safran, ikindi vakti
Ezan, çan, hazan söyler ninni
Süryani, Mervani sürmüş ilk hükmü
Süslemiş her yeri Artuklu m ü h r ü
Önünden geçen nice kavmi üzmüş
Anlı, şanlı krallar boyun bükmüş
Dicle Zaza’ca sokulur kıyısına
Hasrettir çağlarca Kral Kızına
Biri yerin altında, biri yüzeyde
Rüzgârın dilinde birer söylence
Onların ahından sevdalar yanık
Kavuşmayanlara çaresizlik tanık
Kale gururlu, suskun hep ağlasa da
Zamanı ezelden beri sallar koynunda
Daşi, Kurmanci, Sorani ovayı işler
Toprak kokulu, güneş yanığı yüzler
Yaşatır dört mevsimlik ş e n l i ğ i
Ezan, çan, hazan söyler b i r l i ğ i
Ayten Başabaş Dirier