Sayfa Yükleniyor...
XXI. asırda insanlık başka bir rotayı izlemeye başlarken; değişmeyen tek gerçek, amacı için her kötülüğü yapma güdüsüdür. Bunun için kadim zamandan beri uygulanan, Moğollarla sistemli hale getirilen ve en güçlü devletleri bile yıpratan 5. kol faaliyetleridir.
5.kol bukalemun gibi topluma sızar ve hedefe ulaşır. İçten olursa başarısı daha yüksektir. Bu sistemi Moğollar geliştirdi, İngilizler başarıyla kullandı. Araplar arasında Gertrude Bell, Lawrence ve Sara Aaranson’u başarıyla kullanıp, koca Osmanlı İmparatorluğunu parçaladı. Afganlar ve Hintliler arasında devşirdiklerini kullandı, halen öyle yapıyor. Afganistan Türk Kurtuluş Savaşı’nı destekleyip, modernleşen Türkiye’yi izlemeye başlayınca hemen devşirdikleri Topal Molla devreye sokuldu.
TOPAL MOLLA
1920 yılında Topal Molla lakabıyla tanınan bir zat, Afganistan’da tekke kurdu. Müritleri üç yıl içinde 200 bine ulaştı. Müritlerin sayısı 1925’te 300 bini aşan Topal Molla, Londra’dan işareti alınca krala karşı ayaklanma başlattı. Bir yıl boyunca Afganistan’daki iç savaşta kan gövdeyi götürdü.
O yıllarda Afgan kralı olan Emanullah Han, ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Emanullah Han, Kurtuluş Savaşı’mızda Türkiye’ye büyük maddi yardımda bulundu. O’nun teşviki ile Afgan kadınlar da altın takılarını gönderdi. Emanullah Han Atatürk hayranıydı ve O’nu örnek alıyordu. Bu durum İngilizleri rahatsız etti ve meşhur İngiliz dalaverelerinden oluşan 5.Kol faaliyetleri başladı. Sonuç olarak İngiliz ajanına İslâmî darbe yaptırıldı. Emanullah Han ülkesinden ayrılırken Afgan sınırına geldiğinde yanına bir adam sokulup, çok güzel konuştuğu Urduca’sıyla sordu:
“Beni tanıdın mı? Ben meşhur Topal Mollayım. Afganistan’daki görevim bitti, İngiltere’ye dönüyorum.”
“Seni tanıdım!” der Emanullah Han; “Ben senin İngiliz casusu olduğunu biliyordum. Fakat halkıma o kadar çok tesir etmiştin ki, senin casus olduğuna onları bir türlü ikna edemedim ve inandıramadım.” Sarıklı ve sakallı Topal Molla sakalını kesip, başında silindir şapkasıyla İngiltere yolunu tuttu.
İngilizlerin bu oyunu her zaman geçerli oldu ve başarıyla uygulandı. Günümüzde ABD de başarıyla uyguluyor. Çünkü kültürün her dalında seçerek aldıkları değerleri ustaca devşirip, amaçları için kullanıyorlar. En son Kazakistan olayları görünüşte Rusya’ya yaradı, ama Türk Birliği kimin işini bozuyorsa, Ukrayna meselesinde Rusya’yı sıkıştırmak isteyenler asıl tezgahı kurdu
Ülkemizde de her zaman Topal Molla’lar oldu, olacaktır. Kurtuluş Savaşı’nda yakalananlar asıldı. Günümüzde de kimisi siyasetçi, kimisi din adamı, kimisi de bilim adamı olarak kendisini tanıtır ve toplumu o göreviyle zehirleyerek birlik ve beraberliği bozar. Her şeyin bir fitneden ibaret olduğunu ve aslında O’nun zehirli biri, bir hain olduğunu anlatılsa da; ya anlayan çıkmaz, ya kimse anlamak istemez, ya da anlasalar bile uyaranı hain ilan ederek, linç girişiminde bulunurlar. Sosyal medyada birbirlerini destekleyen bu hainler, uyaran gerçek vatanseverlere karşı ustaca çamur atmaktan çekinmezler. Salt doğruları söylediği için dışlananlar, yalnız kalsa da, görevini yerine getirmenin iç huzuruyla yaşantılarını sürdürürler.
5.kolun tuzağına düşünen, sorgulayan, eleştiri gücü bulunanlar kolay düşmezler. 1960, 1980 öncesi tezgahlara kanan Türk gençleri, artık kanıksadıkları tuzaklara kolay düşmüyorlar. Topal Mollalar da onlara yaklaşmayıp, dışlar pozunda hareket ediyorlar. Geçmişi bilmeyen, ders almayanlar ise; Batı’nın sadece kendine lâyık gördüğü demokrasi, insan hakları, adalet, eşitlik, kardeşlik kavramları ile medyanın her alanı ve internetle değerlere yaptığı saldırılar karşısında kolayca yem olurlar.
Beş yıl önce bestelenmiş bir şarkının sözlerini çarpıtanlar, “Dinden çıktım, içmeye gidiyorum” diyenler, Atatürk’ü tavaf anında Kâbe’ye oturtanlar ve onu kötüleyenler, millî ve manevî değerlerimize küfredenler farklı kişiler değil, hepsi aynı merkezden yönlendirilen ve Türkiye’yi bir iç savaşa sürüklemeye çalışan 5.kol devşirmeleridir. Kim oldukları araştırıldığında eğitimleri ve yaşantılarında mutlaka Batılı bir devletin izi görülür. Bunların oyunlarını bozmak hepimizin görevidir. Kurtuluş Savaşımızın 100. Yılda Atatürk’ün dediği gibi;
“Türkiye muvaffak, muzaffer ve müreffeh olacaktır.”