Sayfa Yükleniyor...
I-Yeni Anayasa Gerekliliği
Toplumun sosyal, ahlaki ve ekonomik gelişmelerine paralel olarak ortaya çıkan ve zamanla gelişen “hukuk devleti” ilkeleri; vatandaşlara ait haklara karşı, otoriteyi sınırlama ve kendi koyduğu kurallara uydurma çabasındadır. Devlet yönetiminde etkin olan Yasama, Yürütme, Yargı erkleri; tarihi gelişime paralel olarak “hukuk devleti” ilkelerini diri tutmak için değişime önem vermelidir. Yeni milenyumda, öncekinden çok farklı gelişmelere gebe 21.asırda Türkiye’nin de “Hukuk Devleti” niteliklerini diri tutmak, gelişmelere ayak uydurmak için yeni bir anayasaya ihtiyacı var…
2011 yılından beri Türkiye anayasa değişikliği ile yatıp kalkmakta, ama bir türlü uzlaşma sağlanamamaktadır. Anayasada değiştirilemeyecek ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddelerin çokluğu da uzlaşma çabalarını güçleştirmektedir. Bir kesim öncelikle uzlaşılan maddelerin değiştirilmesini önerirken, onlara karşı çıkanlar olaya teknik açıdan farklı bakıyor. 1982 Anayasası 12 Eylül müdahalesinin olağanüstü şartlarında tamamen otoriter, yasakçı, vesayetçi bir yönetim modeli kurmak için hazırlanmış bir anayasa olduğundan, kısmi değişikliklerle düzelemeyeceği, değişiklikler kısmi iyileştirme sağlasa da, diğer hükümlerle birleştikleri zaman teknik sorunlara yol açacağı ileri sürülüyor.
Bu kısır döngüden kurtulmak için dış telkinlere(AB-D) aldırmadan, toplumsal kaynaşma sağlanıp; liderliğe hızla yol alan Türkiye’ye lâyık yeni bir anayasa yapılmalıdır. Bu çabalarda kimse milliyetçilik konusunda kendini üstün görüp, engellemelere kalkışmasın! Milliyetçilik kavramı günümüzde farklı bir niteliğe bürünmüştür: Demokrasi ve hukuk devleti ilkelerini özümsemiş, halkının refah içinde olduğu bir ülke için çalışan, kültürel zenginliğine ve bütün vatandaşlarına güvenen, mal üretip-satarak ekonomiyi güçlendirenler, nüfusu arttıranlar gerçek milliyetçidir. Toplumun huzur ve refahı her şeyin üstünde tutulmalıdır. Unutulmasın ki, ekonomisi güçlü devletlerin huzuru kolay kolay bozulmaz.
Yeni Anayasa hazırlanırken dikkat edilecek hususlar:
*Kimlik yönünden; 1924 Anayasası örnek alınmalı. Anayasa, bir devletin kimliğini yansıtır. Yeni Anayasa hazırlanırken, özgün Anayasalarımız örnek alınarak,Türk kimliği vurgulanmalı, Türk milletinin bu topraklar üzerinde yaşayanlardan oluştuğu belirtilmeli.
Türkler, Tarihe yön vermiş, büyük medeniyetler kurmuş, Kur’an-ı Kerim’de kurtarıcı olarak müjdelenmiş en eski millettir. Türkiye adı, “Türklere ait” anlamında bin yıldır kullanılıyor. Yeni bulunan eserler ve metinlerde, Anadolu’da Türk adının on bin yıl öncesinde de var olduğu kanıtlandı. Art niyetlileri memnun etmek için Türk adı Anayasadan çıkarılmamalı…
*Teknik yönden; 1921 Anayasası örnek alınarak, “çerçeve anayasa” hazırlanmalı. Son anayasamız 1982’de hazırlanırken; “çerçeve anayasa” yerine, “düzenleyici anayasa” esas alındı. Oysa ayrıntılara inen bir anayasa, toplumdaki gelişmelere ayak uyduramaz, toplumsal bunalımlara neden olabilir.
*İçerik yönünden;
-“İnsan merkezli” olması, insan haklarına dayanan devlet anlayışıyla insan onurunun koruma altına alınmasını sağlayacak kuralların net şekilde belirtilmesi.
-Demokratik, Anayasal sivil devlet modelinin benimsenmesi. 1924 Anayasası dışındaki
anayasalarımız tüm hukuki özelliklerine karşın sivil özelliği taşımaz. Anayasa, toplumsal uzlaşmayla egemenliğin kaynağı halk tarafından seçilen temsilciler tarafından hazırlanıp, halk tarafından kabul edilirse Sivil Anayasa/Toplumsal Sözleşme özelliğini kazanır. Yeni anayasa salt hazırlık aşamalarıyla değil, içeriğiyle de sivil olmalı.
-Tek resmi dil, başkent, bayrak ve marşı; demokratik, lâik, sosyal ve hukuk devleti ilkeleri değiştirilmez olmalı.
-Vatandaşların siyasal, sosyal, dinsel, düşünsel, ahlâki tercih ve temsil hakkının güven altına alınması.
-Ana metnin kısa, maddelerin açık, anlaşılır bir dilde yazılması.
-Anayasa’nın tüm halkı temsil eden Kurucu Meclis benzeri Anayasa Uzlaşma Komisyonu tarafından hazırlanıp, TBMM’nde onaylanmalı. Referandumla benimsenenler her zaman yararlı olmayabilir. 1921, 1924 Anayasaları TBMM tarafından kabul edildi ve ikincisi uzun süre uygulandı. 1961 Anayasası yüzde 62, 1982 Anayasası yüzde 98 oyla referandumda kabul edildikleri halde, en çok eleştirilenlerdi.
Tarihi gerçekleri çarpıtarak taleplerde bulunanların önerdiği federasyon, eyalet gibi bölünmeye temel oluşturan kavramlardan kaçınılmalı. Osmanlı İmparatorluğu’nun genişleme döneminde gerekli olan Eyalet Yönetimi’nin XIX. asırda etnik bölünmelere yol açtığı görülünce, 1864’te kaldırılıp Vilayet Yönetimine geçildiği, her ıslahat ve anayasal hareketin ardında bir yer yitirildiği; yakın zamanda çevremizdeki federasyonların (Sırp, Sovyet) da nasıl parçalandığı unutulmamalı…
Birlik ve beraberliği pekiştiren, çağa ve Türkiye’nin dinamizmine uygun yeni bir anayasa hepimizin beklentisi…
*
Eğer kuvveti hak, itaati de görev haline getirmeyi bilmiyorsa, toplumda en kuvvetli olan dahi sürekli olarak üstünlük sağlayabilmek için yeterince kuvvetli değildir. J.J.Rousseau