Her yıl 26 Eylül’de kutlanan Dil Bayramı, Türkçenin zenginliğini, köklü geçmişini ve ulusal kimliğimizdeki önemini hatırlatan özel bir gündür. 1932 yılında Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde toplanan Birinci Türk Dil Kurultayı’nın yıl dönümü olan bu tarih, Türk diline duyulan sevgi ve bağlılığın simgesi olarak kabul edilir. Dil Bayramı, yalnızca bir anma günü değil, aynı zamanda Türkçenin doğru, etkili ve özenli kullanılmasına yönelik bir bilinçlenme çağrısıdır.
Dil, milletlerin kimliğini oluşturan en önemli unsurlardan biridir. Ortak bir dil, bireyleri bir araya getirir, geçmişle bugün arasında köprü kurar ve kültürel değerlerin nesilden nesile aktarılmasını sağlar. Türkçe, dünyanın en köklü dillerinden biri olarak tarih boyunca farklı coğrafyalarda milyonlarca insanın iletişim aracı olmuştur. Bugün de yaklaşık 85 milyon insanın anadili olan Türkçe, edebiyat, bilim, sanat ve teknoloji alanlarında varlığını sürdürmektedir. Dil Bayramı, bu büyük mirası koruma ve geliştirme sorumluluğunu hatırlatır.
26 Eylül Dil Bayramı, aynı zamanda Atatürk’ün dil konusundaki vizyonunu da gözler önüne serer. Atatürk, Türkçenin yabancı dillerin etkisinden arındırılarak özüne dönmesini ve bilim dili olarak gelişmesini hedeflemiştir. Türk Dil Kurumu’nun kuruluşu ve Dil Kurultayları, bu hedef doğrultusunda atılmış en önemli adımlar olmuştur. Atatürk’ün “Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir” sözü, dilin milli birliğimizdeki rolünü en açık şekilde ifade eder.
Dil Bayramı, Türkçenin yalnızca korunması değil, aynı zamanda geliştirilmesi gerektiğini de hatırlatır. Günümüzde yabancı kelimelerin yoğun olarak kullanılması, sosyal medyanın dili olumsuz etkilemesi ve dil bilgisi kurallarına özen gösterilmemesi gibi sorunlar, Türkçenin karşılaştığı en önemli tehditlerdendir. Bu noktada bireylere, eğitim kurumlarına ve medyaya büyük sorumluluk düşmektedir. Türkçeyi doğru kullanmak, yazım kurallarına dikkat etmek ve yabancı kelimeler yerine Türkçe karşılıklarını tercih etmek, dilimize olan saygımızın göstergesidir.