Sayfa Yükleniyor...
Benim güzel ülkemin en büyük sorunlarından biri ÇÖP.
Elbette ülkemiz dünyanın en güzel ülkesi, dört mevsimi doya doya yaşayabildiğimiz her bir şehri bir birinden güzel.
Ama… Evet ama. Yaz tatili geldi. Okullar tatil oldu. Aileler, gençler, vatandaşlarımız akın akın özellikle sahillere tatil için gitmeye başladılar.
Kısmen ağaçlık, ormanlık alanları ve tarihi mekanları tercih edenler de var.
Fakat ülkemizin birçok yerinde halen yerlere çöp atmamayı öğrenemedik.
Arkadaş, her yaz birçok orman bölgesi yanıyor. İnşallah bir daha olmaz ama bu sadece dua ile olmuyor, dikkatli davranmakla olur.
Özellikle araç içinde sigaralarını içenler, camın açıp dışarı sigara izmaritini ATMAYIN. Attığı izmariti söndürme zahmetinde bulunmayanlar var. Onlara buradan bir hayvan benzetmesi yapmak istemiyorum. Çünkü hayvanlar inanın temizliklerine titiz davranıyorlar.
Tekrar sesleniyorum. Araç içinde sigara için vatandaşlarımız, lütfen sigara izmaritinizi söndürün ve
23 Haziran 2019 Pazar günü, İptal edilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimleri tamamlandı. Kazanan Millet İttifakı’nın adayı Sayın Ekrem İMAMOĞLU oldu. Kendisi halkın oyu ile seçilmiş bir belediye başkanıdır. Kendisini öncelikle Tebrik ediyorum. Başarılı bir seçim sürece sonunda İstanbul halkının büyük bir kesiminin oyu ile Büyükşehir Belediye Başkanı seçildi. Tebrikler Başkan.
Bu seçime katılım oranının %84.44 olduğunu gördük. Büyük bir oranda katılım sağlanması demokrasi adına çok güzel bir adım.
Sayın İmamoğlu, %54.21 oranında toplam 4.741.870 oy, Sayın Yıldırım ise %44.99 oranında toplam 3.935,444 oy almıştır.
İstanbul seçmeni yüksek oranda oy ile yaklaşık %9 oy farkı ile istediği belediye başkanını seçmiştir.
Bundan sonra vatandaşlara, siyasi partilere, TV yorumcularına ve biz gazetecilere düşün, seçimin galibi Sayın İmamoğlu’ nu tebrik etmektir. Halkın verdiği karara herkes saygı duymalı, demokrasinin işlemesine, gelişmesinde katkı sunmalıdır.
Her siyasi parti bu seçim sonuçlarında kendilerine bir ders çıkaracaktır. Kaybeden kazanan olarak değerlendirmeyip, nerede hata yaptıklarını, nerede başarılı bir davranış sergilediklerini, ne yaparlarsa halkı kazanabileceklerini tek tek inceleyecekler, kendilerine bir ders çıkaracaklar ve bu derslerine iyi çalışmak zorunda kalacaklar. Tabi ki ileride yapılacak olan seçimler sonunda bu
Haziran ayının gelmesi ile sıcaklıklar arttı. Herkes tatil havasına büründü. Ama okulların kapanması ile tatil heyecanından daha büyük bir heyecan fırtınası devam ediyor. Mezuniyet törenleri, mezuniyet baloları. Özellikle lise mezuniyetleri heyecan içinde yapılıyor. Gençler üniversite hayalleri ile birlikte biraz düşünceli olsalar da, mezuniyetlerini kutlamak, bir gün de olsa arkadaşları ile eğlenmek istiyorlar ve eğleniyorlar. Aynı heyecanı öğrenciler kadar yakınları da, büyükleri de yaşamaktalar. Umarım yapılan sınavlardan istedikleri başarılara ulaşırlar. İstedikleri eğitimi alma şansını hepsi yakalar.
Bu törenleri yakından takip ediyorum. Aynı heyecanı ben de hissediyorum. Yakın Doğu Üniversitesi Psikoloji Bölümünde mezun olan kızım Melek Durmaz, bu gün aynı okulda tamamladığı Klinik Yüksek Lisansını tamamladı. Uzman Klinik Psikolog olan kızımı yürekten tebrik ediyorum. SENİ SEVİYORUM TATLIM. Allah bahtını ve şansını açık etsin. Mesleğinde istediği kariyeri yapmasını ama öncelikle mutlu ve huzurlu yaşamasını temenni ediyorum. Ülkemize hizmet etmek için azimle çalışacağına, mesleğinin gereklerini en iyi şekilde yapacağına inancım tam. Üniversitelerin tüm bölümlerinden mezun olan gençlerimize seslenmek istiyorum. Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik zorluklar nedeni ile işsizlik oranı yüksek. Bu sizlerin çalışma azminizi kırmasın. Herkes inşallah aldığı eğitimin karşılığını alabilecek, aldığı eğitim karşılığı bir iş bularak, hem kendisini, hem ailesini mutlu edecek, hem
16 Haziran 2019 Pazar günü büyük buluşma sağlanacak. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayları, Sayın Binali Yıldırım ile Sayın Ekrem İmamoğlu televizyon önünde projelerini açıklayacaklar.
Aslında ülkemizde demokrasinin varlığından söz edilebilmenin benim için en önemli unsurlarından birinin, siyasi parti adaylarının ve siyasi parti genel başkanlarının televizyon programlarına birlikte katılarak, ülke ve millet için ne düşündüklerini birlikte tartışma ortamında ifade etmeleridir.
Şimdi bunun bir örneğini pazar günü göreceğiz. Benim yazılarımı takip edenler görecekler ki, ben halkın sağduyulu davranmasından yanayım. Belediye başkan adaylarının televizyon önünde yaptıkları açıklamaları sağduyu bir şekilde izlemeleri ve kendi düşünceleri ile birleştirerek hangi adaya oy vereceklerine yine kendi hür iradeleri ile karar vermeleridir.
Söylemek istediğim en önemli şey, mutlaka ama mutlaka oy kullanmak için tüm İstanbul seçmeni sandık başına gitmeli ve özgür iradesi ile hangi adayı daha yakın, daha ciddi, daha çalışkan, İstanbul için daha faydalı görüyorsa o adaya oy vermeli, katılımın yüzde 90 civarında olmasını bekliyorum.
Tatil bir bahane olmamalı, demokrasi var diye bazı hakları istemeyi biliyorsak, demokrasinin gereği olan oy kullanmayı da kendimize bir görev bilmeli ve oyumuzu mutlaka kullanmalıyız.
Her iki adayın televizyon
Bu hafta okullarımız eğitim öğretim yılına son verecekler. Gençlerimiz, öğrencilerimiz tatile girecekler.
Yaz okulları hakkında birçok ilanları görüyoruz. Yüzme kursu, dövüş sporları kursu, futbol kursu gibi spor kursları vb. değişik dallarda kurslar mevcut.
Elbette her gencimiz mümkün ise mutlaka bir spor dalı ile uğraşmalı, ben rastladığım her öğrenciye hangi sporu sevdiğini, hangi spordan hoşlandığını soruyorum, hatta bazen bir spor dalı öneriyorum. Maksadım bir gencimizi de spora dahil etmek, sağlıklı yaşamasında katkıda bulunmak, beklide ülkemiz adına yarışacak başarılı bir sporcu kazanmak, amacım tüm gençlerin, hatta tüm ulusun bedeninin elverdiği bir spor ile ilgileniyor, mümkün zamanlarda spor yapıyor olması, hiçbir spor yapamayanların ise en azından yürüyüş yapmaları sağlık açısından önemli.
Önemli olan bu tatil döneminde çocuklarımıza değişik kurslar ile onları boş zamanlarında bazı becerileri geliştirmelerine katkıda bulunmak, spor yapmalarını sağlamak.
Ama benim başka önerilerim de var. Özellikle Milli Eğitim ve Halk Eğitim merkezleri ile Sivil toplum örgütlerinin birlikte hareketi sağlanarak, çocuklarımıza hayvan sevgisi öğretilmeli, sokak hayvanlarına nasıl davranacakları, onlara yiyecek ve su gibi
Bayram tatilini geride bıraktık, 100’den fazla vatandaşımızı bayram tatiline gidiş ve dönüşlerde meydana gelen trafik kazalarında kaybettik.
Her gün bazın yoluyla, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığının yaptığı tüm uyarılara rağmen, trafik kurallarının ihlalleri sonucu birçok kaza meydana geldi.
Tüm bu kazalar neticesinde vatandaşlarımızı kaybettik, sonuç, geride dul eşler, yetim ve öksüz çocuklar kaldı, gözü yaşlı anne ve akrabalar kaldı. Bayram birçok aileye zehir oldu.
Yapılması gereken sadece kurallara uymaktı, basit kurallar, aşırı hız yapmamak, hatalı solama yapmamak, emniyet kemeri takmak, araç mesafesini kontrol etmek, mutlaka mola vermek, trafik işaret ve işaretçileri-trafik polisi ve jandarma trafik görevlilerine uymak vb. ama uymayanların ne kadar çok olduğunu meydana gelen araç kazalarından gördük.
Eveeeeetttt. Şimdi bu hafta sonu okullar kapanıyor. Esas büyük tatil şimdi başlıyor.
Akın akın denizlere doğru tatile çıkanlar olacak, tabi en çok ta gençlerimiz tatil yapacaklar. Hakları mutlaka tatil yapsınlar, bütün yıl ders ve sınavlar ile geçti, malum eğitim sistemimiz ve sonrasında devamlı bir yarış içindeler. İnşallah bu eğitim ve sınav sistemi değişir, çocuklarımız daha iyi ve sağlıklı bir eğitim sistemine kavuşurlar.
Sevgili okurlar,
Bayramdan önce yayınlanan köşemde bayram seyahatleri esnasında dikkatli olmamız gerektiği hususuna değinmiştim.
Bayram sonu kötü haberleri okumak istemediğimizi, ölümlü ve yaralamalı trafik kazaları duymak istemediğimizi, bu konuda uyarıları yapmıştık. Yollarda dikkatli araç kullanmak gerektiği, mola vermek gerektiğini, kurallarla uymak gerektiğini yazmıştık. Ama yine olmadı, yine dikkatsiz sürücüler nedeniyle meydana gelen birçok kaza haberini okuduk.
Dün sabah öğrendiğimize göre, ülke genelinde 136 kaza meydana gelmiş ve bu kazalar neticesinde 62 ölü vatandaşımız, 536 yaralımız olduğunu öğrendik.
İnanılmaz üzüntü verici bir durum. Neden bu kadar dikkatsiz davranıyoruz. Uyarılara dikkat etmiyoruz. Mola vermiyor, kurallara uymuyoruz, neden, neden.
Şimdi bayram dönüşü başladı, bayram tatili bitmek üzere, lütfen daha dikkatli davranalım, trafik ışık ve işaretlerine sürücüler itina ile uysunlar. Mutlaka mola versinler, uzun süreli araç kullanmasınlar, aşırı hız ve hatalı solama asla yapılmamalı. Tüm trafik kurallarına uymaya özen gösterilmeli, emniyet kemeri mutlaka takılmalı.
Meydana gelen kazalar sonucunda, bir sürü dul eş, yetim ve öksüz geride bırakmayın. Bayramı acılar içinde bitirmesinler. Bayram mutluluk ve hoşgörü olmalı. Meydana gelen bu yaralamalı ve ölümlü kazalar, bayramın huzur ve mutluluğuna acı ve hüzün getirmektedir.
Bayram dönüşü yollara dikkat. Kurallara uyulsun, kazalara meydan verilmesin. İyi bayramlar. İyi tatiller.
Bir mübarek Ramazan Bayramı’na daha ulaşmayı Allah bizlere nasip etti. Ramazan Bayramı’nı yaşamanın mutluluğunu hissetmek ve paylaşmak kadar güzel bir duygu yok. Bayramı yaşamak kadar sevdiklerimiz ile paylaşmak da önemlidir.
Sevgili annem, yaşam pınarım, her şeyim benim, bayramın mübarek olsun, ellerinden öperim. Tüm annelerin bayramı mübarek olsun. Allah kimseyi sevdiklerinden ayırmasın.
Sevgili eşim, iyi ki hayatımdasın, bayramın mübarek olsun. Tüm çiftlerin bayramı mübarek olsun. Allah huzur ve mutluluğunuzu daim etsin.
Sevgili çocuklarım, benim yaşam ışığım, mutluluk ve huzur kaynaklarım, bayramınız mübarek olsun. Ülkemin tüm çocukları, tüm dünya çocukları mübarek Ramazan Bayramı’nız kutlu olsun.
Sevgili kardeşlerim, iyi ki sizlerle büyüdüm. İyi ki varsınız, bayramınız mübarek olsun. Tüm kardeşlerin, Ramazan Bayramı kutlu olsun.
Sevgili akrabalarım, sevgili komşularım, sevgili mahalle sakinleri, güzel ilçemin, güzel ilimizin güzel TÜRKİYE’MİN tüm insanları, mübarek Ramazan Bayramı’nızı kutlarım.
Tüm Müslüman kardeşlerimiz, tüm dünya çocukları, Ramazan Bayramı’nız kutluyor, gözlerinizden öpüyorum.
Sevgili gazetem İLKSES çalışanları, aynı gazetede olmanın bana verdiği onur için hepinize teşekkür ederim. Ramazan Bayramı’nızı canı gönülden kutlarım.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve jandarma
Cuma günü akşamdan itibaren 9 günlük Ramazan Bayramı tatiline başlamış bulunuyoruz. Ülkemizin her yerine hareket başladı.
Büyük şehirlerden küçük şehirlere, Anadolu içlerine seyahatler başladı, bir kısım da büyük şehirlere hareket halindeler. Bayram coşkusunu sevdikleri ile yakınları – akrabaları ile aile büyükleri ile kutlamak, bayramı birlikte geçirmek için, tüm ulaşım araçları kullanılarak büyük bir hareketlilik gözlemlenmektedir.
Tabi bayramı tatil beldelerinde geçirmek isteyen vatandaşlarımızı da unutmayalım. Şimdiden Tüm ülkemizin, milletimizin Mübarek Ramazan Bayramı kutlu olsun. Huzurlu ve mutlu bir bayram dilerim.
Bu bayram hareketliliğinde en çok dikkatimi çeken kara taşıtları ile yapılan seyahatlerdir. İnanılmaz bir trafik yoğunluğu baş göstermekte. Her bayram gidiş ve dönüşlerde, bayram başlamadan önce ve bayramdan sonra trafik yoğunluğu görülmekte.
Ne yapmalıyız. Öncelikle sakin olmalıyız. Araç kullanırken, sürücü ve yolcular mutlaka ama mutlaka emniyet kemeri takmalıdır. Meydana gelen olumsuz davranışlar kazaya sebep verse bile ikile tartışmalara girmemeli, uyumlu davranmalı, insan sağlığının önemi hiç unutulmamalı.
Seyahat esnasında uzun süre araç kullanmamalı, mutlaka mola verilmelidir. Geç ama
29.05.2019 tarihli yazımda, camilerimiz önünde dilencilerin bulunduğu hususuna değinmiştim.
Aslında dilencilere; ilgili belediye zabıtaları, jandarma personeli ve emniyet mensupları polislerimizin müdahale yetkileri bulunmakta.
Dilenciler hakkında kabahatler kanununa göre işlem yapabilmekteler. Dilencilerin üzerindekilere el koymak ve kabahatler kanununun ilgili maddesi ile ceza kesebilmekteler. Ancak bunu ne zaman yapıyorlar işte o bilinmiyor.
Ramazan ayı geldiğinde her tarafta dilencileri görmek mümkün, normal zamanlarda 3 olan dilenci sayısı Ramazan ayında 30 hatta daha fazla rakamlarda olabiliyorlar. Bir de bunların yanında yabancı uyruklu dilenciler eklendiğinde inanılmaz bir dilenci furyası ortaya çıkıyor.
Peki, bu duruma müdahale etme yetkisi olan birimler ne yapıyor, ne zaman yapıyorlar, neden hiç eksilmiyorlar. Standart zamanlarda elbette bu konu hakkında çalışmalar yapılıyordur. Ancak Ramazan ayında artan bu dilenciler hakkında daha fazla müdahalede bulunmaları gerekmiyor mu? Tüm yetkili kurumları bu duruma müdahale etmeye davet ediyorum.
Elbette planlı çalışmaları, daha yoğun görevleri var. Asla aksi yönde konuşamam, ancak, bu göz ardı edilmeyecek bir durum. Ramazan ayında dini duyguları kabaran vatandaşımızın bu durumundan faydalanmaya çalışan birçok kişi ve kişiler dilencilik yapmakta, ihtiyaçları olsun olmasın, kolay para kazanmaya yönelmektedirler.
Ülkemizde mübarek Ramazan ayı yaşanmakta, millet olarak manevi duygularımız had safhaya çıkmış, mutlu ve huzur dolu günler yaşıyoruz.
Kimimiz ibadetimizin gereklerini yerine getiriyor, getirebiliyor, kimimiz ise sağlık sorunları nedeni ile yerine getiremiyor, bazı ibadetlerini icra edemiyor, ülkemizdeki bazı kişilerinde başka dine mensup olduklarından Ramazan ayının gereklerini yerine getirmiyorlar ama saygı duyduklarını biliyoruz.
Elbette bu mübarek Müslüman olanların ibadetin gereklerini yerine getirmeliler, getirmeye azami özen göstermeliler, manevi huzuru doya doya yaşamalı, Allah için ibadet etmelidir.
Ramazan ayı dışında da cuma namazlarına katılım çok fazla. İnşallah daha da fazla olur. Beş vakit namazlara Camilerimizde katılım az olmasına rağmen cuma namazlarına inanılmaz kalabalıklar iştirak etmekteler. Bu büyük bir mutluluk. Keşke her Müslüman inancının gereğini her zaman yerine getirebilse.
Yazımın amacı cuma günleri toplanan yardımlarla ilgili, bu konudaki düşüncelerimi paylaşmak istedim. Birçoklarınızın da cuma günleri toplanan paralar hakkında kendi içinizde eleştiriler yaptığınızı biliyorum, şahit oldum
Her cuma namazının sonunda yardım toplanır. Hoca ne için toplanacağını söyler. Genellikle ya bir kuran kursu için, ya yatılı kurslar için ya bir cami için vb. yardımlar toplanır.
Cami önlerinde devamlı suretle
Evet, yanlış kıyaslamalar yapılmakta. Gündem İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi, ancak sosyal medya üzerinde ve vatandaşlar arasında yapılan sohbetlerde, Sayın Cumhurbaşkanı ile Sayın Ekrem İmamoğlu arasında hangisini tercih edersiniz gibi bir seçenek üzerinde duruyorlar. Ama yanlış bir kıyaslama, bu iki önemli şahsiyet işgal ettikleri mevkii olarak değerlendirildiklerinde birbirleri ile kıyaslanmamaları gerekli.
Sayın İmamoğlu İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı, kıyaslanacak ise şimdi sadece diğer aday Sayın Yıldırım ile kıyaslanmalı. Aslında kıyaslanmaları değil, hangi adayın seçileceği konuşulmalı, aralarında bir kıyaslanma söz konusu olduğunda elbette Sayın Binali Yıldıldırım’ın önceki devlet makamlarında yapmış olduğu görevler ve hizmetler değerlendirildiğinde çok büyük bir fark ile önde olduğu görülecektir.
Durumu İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adaylarından hangisinin tercih edileceği hususunda bir seçenek sunulabilir.
Seçmene değişik kişiler ile kıyaslama, seçenekler sunma gibi davranışlar doğru değildir. Seçmenin hür iradesi ile 23 Haziran seçimlerine katılmasını sağlamak en doğru harekettir.
Ülkemizde birçok çözülmesi gereken sorunlar varken, halen 23 Haziran seçimlerine ülke olarak odaklanmış bulunmaktayız.
Tüm siyasi partiler seçime odaklı, tüm TV programları seçime odaklı, tüm basın seçime odaklı, vatandaşı da seçime odaklı hale getirmeye gayret gösteriyorlar.
Yapılan İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminin
Ülkemiz üzerindeki baskıyı arttırmak, gücünü görmezden gelmek isteyen, başka Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere bazı dost görünümlü devletler, S-400 Hava Savunma Sistemi üzerinden halen devletimize, baskı yapma çabası içerisindeler.
Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın söylediği gibi ‘Artık eski Türkiye yok. Güçlü bir Türkiye var.’ Ve bu güçlü Türkiye’den rahatsız olan dost görünümlü sinsi düşmanlarımız var.
Türkiye son dönemlerde özellikle savunma sanayinde yaptığı başarılı çalışmalar, yenilikler ile ne kadar güçlü olduğunu gösterdi. Savunma sanayide dışa bağımlılığı yüksek oranda azalttı. Türk Silahlı Kuvvetlerimiz kendi üretimimiz olan silah ve cephane kullanmaya başladı.
Yerli yapım, helikopter, obüsler, nakliye araçları İHA ve SİHA’larımız düşmana korku vermeye başladı.
Tüm gelişmelerden daha önemlisi, ülkemiz için kesinlikle olması gereken hava savunma sistemlerinin Rusya’dan S-400 alımı. Elbette Türkiye kendi savunması için gerekli olan her türlü araç gereç, silah ve füze temini konusunda özgür davranacaktır. Özgür davranmalı, bazı ülkelere bu konuda bağlı olmaktan vazgeçmeli ve vazgeçmiş görünmektedir. Ben bu konuda hükümetimizin yaptığı kararlı çalışmaları takdirle karşılıyorum ve destekliyorum.
Evet sevgili okurlar, manevi güç ÇANAKKALE… Bu ülkenin nasıl kazanıldığını, nasıl kurulduğunu, atalarımızın nasıl bir mücadele ettiğini, hangi duygular ile şehit ve gazi olmaya gönüllü gittiklerini… kitaplardan okuyarak öğrenemeyiz, belki büyüklerimizin anılarından ama gerçekten mücadele ve ülke kurmanın manevi gücünü bilmek, görmek, hissetmek istiyorsanız, mutlaka ama mutlaka Çanakkale Şehitliğini, Çanakkale’de meydana savaşların gerçek yerlerini, şehitlerimizin yattığı toprakları ziyaret etmelisiniz. Çanakkale şehitliğini, gidip görme şansı bulan vatandaşlardan biriyim. Şunu biliyorum ki o topraklarda hissedilen maneviyatı, Türk olmanın gururunu ifade edecek kelimeler bulamıyorum. Hangi kahraman şehidimizi, hangi kahraman gazimizi anlatalım ki. Ne söyleyebiliriz. Dünyaya öyle bir kahramanlıklar göstermişler ki, bütün dünya zaten Çanakkale savaşlarındaki Türk askerinin mücadele ve azmini kendi ülkelerinde kendi vatandaşlarına bile anlatıyorlar.
Ne mutlu ki böyle bir ecdadın çocuklarıyız.
Ne mutlu ki, böyle bir kurtuluş savaşından sonra kurulan bu cennet vatanın bir vatandaşıyız.
Ne mutlu ki, şehitlerimizin ve gazilerimizin kanları ile sulanmış bu toprakların sahipleriyiz.
Ne mutlu Türk’üm diyene.
Aslında hiç unutmamamız
19 Mayıs Pazar günü, Mustafa Kemal Atatürk’ün Bandırma Vapuru ile Samsu’na çıkışının 100’üncü yılını, Milli Mücadele’nin başlangıç yerinde Samsun’da ve tüm illerimizde kutladık.
Dile kolay tam 100 yılı geride bıraktık. Özgür bir Türkiye Cumhuriyeti için hep birlikte bu güne kadar bir çok demokratik ve siyasi mücadelelerden geçtik. Ama başardık. Milli birlik ve beraberlik içinde 100 yıla ulaştık. Milli Mücadelemizi başlatan, milleti ve silah arkadaşları ile birlikte bu cennet vatana Cumhuriyeti getiren büyük lider Mustafa Kemal ATATÜRK’ ün söylediği ve en çok sevdiğim sözün tam yeri, NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
19 Mayıs ATATÜRK’ ün gençlerimize armağan ettiği bir bayramdır. 19 MAYIS GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI.
Bu bayramın önemini tüm gençlerimize iyi öğretmeliyiz. Yakın tarihimizi, Atatürk ilke ve inkılaplarını tüm gençlerimize kendi isimleri gibi öğretmeliyiz. Bu görev tüm ailelere düşmekte ama en büyük görev yine Devletimize, hükümetimize ve konu itibari ile Milli Eğitim Bakanımıza düşmekte.
100’üncü yılda tüm siyasi parti liderlerinin birlikte bir fotoğraf vermesi, günün anlamını belirtme açısından büyük önem taşımakta. Birlik ve beraberlik mesajını tüm dünyaya vermenin en güzel yolu bu fotoğraf olacaktır. Elbette bundan sonra yapılacak siyasi mücadelelerde özellikle yurt
İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığını kazanmak için bütün siyasi partiler yakın gördükleri siyasi parti ile dirsek temasında olup kesinlikle kazanmayı düşünen her iki taraftan birini seçiyorlar. Elbette kendi adaylarının kazanma şansı neredeyse sıfır olan veya hiç aday göstermeyen siyasi partilerin kazanması muhtemel iki adaydan birisi tarafında olmayı istemesi normal.
AK Parti ve Sayın Cumhurbaşkanımız bu seçimi kesinlikle kazanmak için büyük çaba sarf ettiğini, özel bir çalışma içerisinde olduğunu her gün basından dinliyoruz. Sayın Cumhurbaşkanımız için İstanbul’un sadece bir seçim bölgesi olmaktan daha öte özel bir yeri olduğunu hepimiz biliyoruz. Aktif siyasete başladığı yer ve ülkemizin en çok seçmene sahip olduğu bir şehir.
Aynı şekilde CHP kazandığı ve adayının mazbatasını almasına rağmen YSK tarafından iptal edilen İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığını tekrar kazanmak için elinden gelenin fazlasını yapmak durumunda olduğunun bilincinde.
Her gün seçim sonuçları hakkında değişik senaryolar üretilmekte. Sayın Ekrem İmamoğlu kazanırsa, şu olur, bu olur, Sayın Binali Yıldırım kazanırsa şu olur, bu olur, devamlı senaryolar üretilmekte. Amaçları daha çok izlenmek, daha çok dikkat çekmek. Sakın bu tuzaklara düşmeyin. Sağduyuyu elden bırakmayın.
En büyük engel sevgisiz olmak, sevgisiz kalmak, sevgiyi yansıtmamak, sevgisizliktir.
Tüm dünyada 156 devlet aynı tarihler arasında 10-16 Mayıs haftasını Dünya Engelliler Günü olarak kutlamaktadır.
Ülkemizde Engelliler Haftası etkinlikleri devam etmekte. Bende bugün Karşıyaka Belediyesinin düzenlemiş olduğu Engelliler Haftası etkinliklerine katıldım. İnanın gözlerim doldu.
Engellilerin yaptığı mücadeleyi gördüm. Yaşam azimlerine şahit oldum. Gözyaşlarım onlara acıdığım için değil, hatta hiç acımak gelmedi aklıma, mücadelelerinden gurur duydum. Bu azimleri mutluluktan gözlerimi yaşarttı. Şarkı söylediler, dans ettiler, halk oyunları, modern dans gösterileri vb. gibi etkinlikler vardı. Büyük bir heyecan içinde izledim. Hatta gazeteye yazımı geç göndermeme neden oldular, ama olsun, ben gururla heyecanla onları izledim. İzlenimlerimi köşemde paylaşmak istedim.
Daha çok engelli yakınlarının olduğunu düşündüğüm bir kalabalık vardı. Ama vatandaşlarında gösterilere ilgisi az değildi. Yine de daha büyük bir kalabalık olması gerektiğini düşünüyorum. Belki mesai saatleri içinde olduğu için yeterli kalabalık yoktu. Ama etkinlikler harikaydı. Gösterilerde bulunan, etkinliklere katılan tüm engellilerimizin bu faaliyetleri yapmasına vesile olan Karşıyaka Belediye Başkanlığına ve ilgili birimine çok teşekkür ederim, ayrıca engelli kardeşlerimizin bakım ve eğitimlerini üstlenen tüm kişi, kurum ve öğretmenlere yürekten teşekkürlerimi sunuyorum.
Engelliler kafalarında çoktan engelleri aşmışlar. Büyük bir heyecanla çalışıyorlar.
Elbette bir gün değil, her gün engellilerimizi hatırlamalıyız,
BİRLİK OLSUN.
BERABERLİK OLSUN.
BARIŞ OLSUN.
Sevgili okurlar, YSK’nın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerini yenilenmesi kararı ile birlikte tekrar bir seçim havası İstanbul’da esmeye başladı. Şimdiden bazı televizyon programlarında gergin tartışmalar oluyor. Çok ama çok anlamsız tartışmalar yaratılıyor. Sanırım bu tartışmaların bir tarafı etkileyeceğini düşünüyorlar, her iki taraftan da bu tarz ortamlara imkan tanınıyor gibi.
Sevgili İstanbul seçmenleri, sağduyulu olun, gelin birlik içinde beraberlik içinde, barış içinde bir seçimi sonuçlandıralım.
Gelin, mutlu ve huzurlu bir seçim süreci ve sonucunu birlikte karşılayalım.
Artık seçim tartışmaları, seçim gerginlikleri vb. vatandaşımızın, milletimizi bölen ayrıştıran davranışlardan uzak duralım. Elbette her oya sahip çıkmak gerekli. Ama hukuk çerçevesinde hareket etmek gerekli.
Seçimler iptal oldu, artık bunun üzerinde haklılık veya başka manalar çıkarmak yerine, yapılacak olan seçimlere odaklanmak gerekli. Siyasi partilerin yaptığı bu, vatandaş ve seçmen olarak da aynı davranışı sergilemeli, seçim için daha büyük bir katılım sağlamalı ve oyunu hür iradesi ile kullanmalıdır.
Her kim ne derse desin, hangi siyasi parti temsilcisi konuşursa konuşsun, lütfen sağduyulu olmaya büyük özen gösterin,
Tüm okurlarımızın, tüm milletimizin, tüm İslam aleminin Ramazan ayının kutlarım. Bu mübarek ayda yaptığınız ibadetlerin, ettiğiniz duaların ve tutuğunuz oruçların kabul olmasını dilerim.
Mübarek Ramazan ayına iki gün önce girdik. Hayırlı olsun, içimizde manevi duygularımızda bir kıpırdanma, bir hareketlilik, bir mutluluk hissi uyandı. Çok doğal, Müslümanların dört gözle bekledikleri Mübarek Ramazan ayına ulaştık.
Bu ay içinde oruç tutma ve namaz gibi dini vecibelerimizi yerine getirmek elbette çok önemli, ancak bunun yanında nefsimizi temizlemek, yardım etmek, manevi zirveye ulaşmak için çevremize de duyarlı olmamız gerekmez mi?
Bahar ayları gibi olsa da Ramazan ayına girdiğimiz bu günlerde hava sıcaklıkları artmaya devam ediyor. Tabii sokak hayvanlarını bu sıcak günlerde unutmayalım, onlara yiyecek ve özellikle su bırakmayı ihmal etmeyelim.
Sokakta yaşayan hayvanlara sahip çıkalım. Sahip çıkmayanlara tavsiyem hiç olmasa zarar vermesinler, en azından yaralı olan sokak hayvanlarını belediyelerin veterinerlik birimlerine bildirmede yardımcı olsunlar.
Elbette yardıma muhtaç insanlarımızı da asla unutmayalım. Çevremizde yardıma muhtaç kişilere yardım elini uzatmalıyız. Bu yardımları insanları rencide etmeden, gururlarını kırmadan yapmalıyız. Bunun için yapmak istediğiniz
3 Mayıs Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı bir karar ile tüm dünyada Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanmasına karar verilen bir gün ve halen 03 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü olarak kutlanmakta ve kutlamalar eşliğinde değişik etkinlikler düzenlenmektedir.
Peki, basın, dünya üzerinde ne kadar özgür? Basın özgürlüğü gerçek anlamda her istediğini yazabilmek mi? Üzerine atılı bulunan sorumluluk gereği halkın bilinçlenmesi için yazılan mıdır özgürlük, yoksa bir yön bir taraf belirleyerek onlar için yazmak mıdır özgürlük?
Ülkemizde benim inandığım elbette bağımsız gazeteciler var, ancak bir çoğunun belirli bir siyasi parti takipçisi ve onların habercisi olduğunu düşünüyorum. Ya taraf ya da taraf olmayan gazeteciler maalesef ki ülkemizde pek çok var.
Şu gazete muhalefet, bu ve bu gazete iktidar yanlısı gibi sohbetleri her yerde, hatta televizyon programlarında duyuyoruz. Gazetecilik açısından ben bu yaklaşımları doğru bulmuyorum. Elbette siyasi partileri ve çalışmalarını takip eden bağımsız gazeteciler var, olacak, benim sözüm, bu partilerin çalışmalarını takip ederken, bu partili gibi düşünerek veya muhalefet olarak düşünerek tek
Ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durum ortada, dolar kuru devamlı suretle yukarı doğru tırmanmaya devam ediyor.
Ülkemizin içinde bulunduğu siyasi istikrarsızlık, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine yapılan itirazların halen karara bağlanmamış olması, siyasi istikrarsızlık ağlısı devam etmekte izleniminden kurtulamamaktadır. Olumsuz siyasi istikrar algısının yabancı yatırımcılar tarafından da takip ediliyor olması ve halen iktidarın net çözüm programının bu algıyı yıkacak durumda olmadığı görüşmekte, istenen yabancı yatırımcı katkısı sağlanamamaktadır. İşsizlik oranının yüksek olması, üretimin yeterli düzeyde olmayım, ithalat ile gıda ihtiyacının temin edilmesi, döviz kurunun her gün yavaş yavaş yükselmesi, hepsi siyasi belirsizlikle alakalı bir durum diye düşünüyorum. Peki Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye ittifakı ne anlamda, nerede sağlanmalı, ne anlamalıyız. TÜRKİYE İTTİFAKI sözü, görünün o ki TV programlarına yaradı, sadece tartışma programlarında taraf oldukları siyasi parti yanlısı tartışmalar yapmaktalar. Sanırım bu tartışmaların reytinglerini yükseltmesi için özellikle siyasi tartışma içine girmeye devam ediyorlar. Ne yapmalıyız. Ne yapmalıyız sorusuna herkesin bir cevabı var tabi. Kendi görüşleri çerçevesinde bir çözüm sunuyorlar. Bence en önemli çözüm; Siyasi çatışmaları bir tarafa bırakarak, özelikle ülke ekonomisinin düzlüğe çıkarılması için topyekun TÜRKİYE
Sevgili okurlar, ülkemizde kimlerin dokunulmaz olduğunu hemen hepimiz biliyoruz. Başta oy vererek seçtiğimiz milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız ve bakanları vb. devam ediyor. Bu kişilerin dokunulmazlıklarını biliyoruz.
Ben hep sormuşumdur. Bu ülkeye bu millete hizmet etmek için göreve talip olan, siyasi liderler ve milletvekillerinin dokunulmazlıkları neden halen kalkmadı. Sizi bu millet oy vererek o mevkiye getirdi, kimden sizleri koruyacak da dokunulmazlık zırhına sarılıyorsunuz.
Asla dokunulmaz olmamalılar, halkın içinde, halktan biri gibi yaşamaya devam etmeliler.
Nasıl bir devlet memuru her sabah işine gidiyor, nasıl esnaf sabah iş yerini açıp akşam veya gece kapatıyor. Aynı şekilde bu devlete ve millete hizmet etmeye talip olanlar da bu yaptıklarını bir iş görmeli halktan ayrı özel statüler arkasında durmamalıdırlar. Kendilerini seçen halkın, milletin yanında onlar gibi olmalı, zaten onları seçen halk gerekli saygı ve sevgiyi fazlası ile onlara verecektir. Veriyorlar.
Peki dokunulmazlık ne olmalı, dokunulmazlık bu ülkede sadece ve sadece çocukların olmalı.
Artık yeter, çocuk istismarı ve çocuk tacizlerinin, çocuğa şiddeti önüne geçmek gerek. Evet TBMM’den çıkarılacak bir yasa
99. yılını kutladığımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, ülkemiz için en kıymetli bayramlarımızdan biridir.
23 Nisan 1920 günü TBMM kurulmuş ve Mustafa Kemal Atatürk bu günü çocuklara armağan etmiş ve o günden sonra her 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olarak kutlanmaya başlanmıştır.
Dünyada bir eşi benzeri daha bulunmayan büyük önder Atatürk, bu önemli günü çocuklara armağan ederek çok büyük bir gerçekliğe değinmiştir.
Evet bu dünya biz insanların olduğu kadar, canlı ve cansız her varlığın bu dünya üzerinde hakkı olduğunu da unutmayalım. Ama en önemlisi bu bayramın sahibi, Atatürk’ün söylediği gibi, çocuklardır. Evet bu dünyanın sahibi çocuklar, bu güzel ülkemizin sahibi de çocuklarımızdır.
Tüm dünya çocukları, özellikle güzel Türkiye’min çocukları, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nız kutlu olsun.
Çocuklarımızın emaneti olan bu ülkede, huzur ve güveni sağlamak, onlara daha mutlu yaşayacakları bir ülke bırakmak bizlerin görevi.
Yeni istihdam alanları yaratmak, tarımda ve sanayide üretimi
Sayın Kerem Ali Sürekli AK Parti İzmir İl Başkanı olarak atandı. Öncelikle hayırlı olsun demek istiyorum. Elbette AK Parti yerel seçimlerde kısmen de olsa oylarında artış gerçekleştirdi. Bunda İzmir Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Sayın Nihat Zeybekci isminin önemi büyüktü. Tamamen kendi düşüncelerimi yansıtıyorum. AK Parti il teşkilatı her ne kadar seçim çalışmalarını fazlası ile yaptığını düşünse de, görülen o ki, insanların kalplerine dokunamamışlar.
Evet, seçim sürecinde insanlara dokunmak önemli. Ama benim için insanların ellerine, omuzlarına dokunmak, onları hissetmek yerine, insanların kalplerine dokunmak, kalplerinde yer etmek önemli. Yoksa gün içinde onlarca insana zaten dokunuyoruz. Tokalaşıyoruz. Selamlaşıyoruz. Peki sonra kaç kişiyi hatırlıyoruz veya kaç kişi sizi hatırlıyor, arıyor, soruyor, unutmuyor. Bence yüzde doksanı unutuyor, usulen selamlaşıyor, bir daha hatırlamıyor, hatta seçim zamanı, selamlaşma ve tokalaşmayı siyasilerin kendilerini zorunlu hissettiklerinden yaptıklarını düşünüyorlar. Ben de öyle düşünenlerdenim.
Neden mi? Maalesef ki seçimlerin bitmesini müteakip, hepsi sizleri unutuyor. Elbette her tokalaştığını hatırlamak zorunda değil. Ancak, gezdiği, oy istediği yerleri de unutuyor. Sadece kendi partisinde devamlı bulunanlar ile kendisi ile birlikte çalışma yapanlar ile birlikte hareketlerine, sohbetlerine devam ediyor. Kendisinin çalışmasına katkıda bulunanları elbette yakınında tutması