Sayfa Yükleniyor...
Mükellef, dinin emirlerini yapmak ve yasaklarından sakınmakla sorumludur. Mükellef sayılmak için insanda iki şartın bulunması gerekir; 1- Akıllı olmak, 2- Erginlik çağına gelmek. Akıllı olmayan deliler ile erginlik çağına gelmemiş çocuklar mükellef değildirler. Erginlik (buluğ) çağı, çocukların vücut yapılarına ve iklim şartlarına göre değişir. Erginlik erkek çocuklarında on iki ile on beş, kız çocuklarında dokuz ile on beş yaşları arasında olur. On beş yaşını bitirdiği halde kendisinde erginlik belirtileri görülmeyen çocuklar erkek olsun, kız olsun erginlik çağına gelmiş sayılır ve dinin emir ve yasaklarına uymakla sorumlu olurlar.
Adağın kesilme yerini değiştirmek caiz mi?
Adak, kişinin bir ibadeti yapacağına dair Allah’a söz vererek üzerine borç kılması anlamına geldiğinden, bu borçtan kurtulması için adağını yerine getirmesi gerekir. Bundan dolayı kurban keseceğine dair adakta bulunan kişi, ancak kurban kesmek suretiyle adağını yerine getirmiş olur. Ancak adağı adadığı yerde kesmek zorunda değildir. Yani adakta yer bağlayıcı değildir. İster bu adağını söylediği yerde keser, isterse evinde, dilerse başka bir yerde keser hepsi de caiz ve geçerlidir. Ancak illaki mutmain olmak istiyorsa adadığı yerde keser.
Öfke ile yapılan yemine keffaret gerekir mi?
Yemin, bir işi yapmak veya yapmamak hususunda ileri sürülen bir iddiayı kuvvetlendirmek için Allah’ın isim veya sıfatlarından birisini şahit tutarak verilen sözdür. Bu yeminin geçerli olması için yemin eden kişinin bir takım şartları vardır. Aklı başında olmak, mükellef olmak, ikrah altında olmamak, Allah’ın adını zikrederek söz vermek gibi. Bu anlamda şartların da var olması ile birlikte yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, kefaret ödemesi gerekir. Yemin eden kimse, yemini ederken aklı başındaysa ama sinirli hali ile yemin etmişse ve ne dediğini hatırlıyor ve biliyorsa o yeminin kefareti vardır. Ancak ne söylediğini hatırlamayacak düzeyde bir sinirle söylemişse yani cinnet hali ile söylemişse bunun kefareti yoktur.
Borç verip andan bir gelir elde etmek caiz mi?
Borç verip bu borçtan dolayı bir gelir elde etmek faizdir. Çünkü verilen para borç verilmiştir. Borç da bir menfaat celp etmemelidir. Şayet borçtan bir menfaat sağlansa dinen bu uygun değildir. Ancak verilen para borç değil de kar zarar karşılığında çalıştırılmak üzere verilmişse ve bu paradan bir kar elde edilmişse bu paradan gelen geliri almada bir sakınca yoktur. Tabi aynı şekilde bu para çalıştırılırken zarar olmuşsa onu da paylaşmak gerekir.
Sandalyede namaz kılan kişi önüne seccade koyması gerekir mi?
Sandalyede namaz kılan kişinin önüne seccade koyması gerekmez. Namaz kılarken kişinin önüne seccade koyması daha temiz bir şeyin üzerinde namaz kılma ihtiyacından kaynaklanır. Namaz kılınan yerde necaset olmaması gerekir. Bununla birlikte seccade namazın farz ya da sünneti de değildir. Dolayısıyla konulmamasında herhangi bir sakınca yoktur.
Günün Ayeti
Allah’a karşı gelmekten sakınanlara söz verilen cennetin durumu şöyledir: Orada bozulmayan su ırmakları, tadı değişmeyen süt ırmakları, içenlere zevk veren şarap ırmakları ve süzme bal ırmakları vardır. Orada onlar için meyvelerin her çeşidi vardır. Rablerinden de bağışlama vardır. Bu cennetliklerin durumu, ateşte temelli kalacak olan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu? Muhammed, 47/15.
Günün Hadisi
Bize silah doğrultan bizden değildir. (Buhari, “Fiten”, 7)
Günün Sözü
Gerçek zengin, bilgisi çok olan insandır.
Günün Duası
Allah’ım bugünümü kazasız ve belasız bitirmeyi nasip eyle.
Bunları Biliyor Muyuz?
Hades Nedir?
Bazı ibadet ve fiillerin yapılmasına engel olan hükmi kirliliğe hades denir. Abdestsizlik ve cünüplük hali hades olarak nitelendirilir. Namazın altı şartından (dışındaki farzları) birisi olan hadesten taharet tabiriyle, bu hükmi kirlilikten temizlenmek kastedilir.
Günün Nüktesi
Sorgu Melekleri ve Ölü...
Hz. Peygamber şöyle buyurur: “Kul kabrine konulup, yakınları da oradan ayrılınca ki, o geri dönenlerin ayak seslerini işitir. Kendisine iki melek (Münker ve Nekir) gelir. Onu oturtup: “Muhammed denen kimse hakkında ne diyordun?” diye sorarlar. Kişi, Mümin ise bu soruya: “Şahadet ederim ki, o Allah’ın kulu ve elçisidir!” diye cevap verir. Ona: “Cehennemdeki yerine bak! Allah orayı cennette bir mekana tebdil etti.” denir. Adam bakar her ikisini de görür. Allah da ona, kabrinden cennette bakan bir pencere açar. Eğer ölen kafir ve münafık ise sorduğunuz zatı bilmiyorum. Ben de herkesin söylediğini söylüyorum! diye cevap verir. Kendisine; “Anlamadın ve uymadın denir. Sonra kulaklarının arasına demirden bir sopayla vurulur. (sopanın acısıyla) öyle bir çığlık atar ki onu insan ve cin dışındaki herkes duyar.” (Buhari, “Cenaiz”, 68)