Sayfa Yükleniyor...
Şiddet durup dururken gelmedi. Adım adım, gözümüzün önünde, gün gün içimize işlendi.
Önceleri sevgi için emek veren, sevdiğine bakmaya, dokunmaya kıyamayan, onun mutluluğu için bir ömür mutsuz yaşamayı sessizce kabul eden adamlar, dilenmeden, hırsızlık, namussuzluk yapmadan çalışan, alın teri ile kazandıklarını paylaşan aileler vardı.
Doğruluk, dürüstlük, iyilik, güzellik yüceltilirdi.
‘Mafya’ ya bulaşanlar dışlanır, ‘Al o kirli paranı başına çal’ denirdi.
Fakirler gururlu, gençler saygılıydı.
Zenginler bile babacan ve mütevaziydiler.
Bizimkiler, Perihan ablalar, Kaynanalar, Yazlıkçılar, Mahallenin muhtarları vardı.
Sonra devir değişti. Önce ‘Televole’lerle değerlerin içi boşaltıldı. Sonra Deli Yürekler, Kurtlar, mafyalar silahlarıyla mahalleyi bastılar. Çiçekler yerine kurşunlar yağmaya başladı. O namuslu gençlerin yerini silah zoruyla her şeye sahip olan zorbalar aldı.
Yetmedi ‘Eşkıya’lar ‘Çukur’dan çıkıp kalan diğer yerleri de ele geçirdiler. Tabancalar, Otomatik silahlar, bıçaklar ve kamaların olmadığı tek sahne yoktu. Kelleler havada uçuştu, oluk oluk kan aktı.
Ne kadar kan, o kadar ‘reyting’di. Reyting paraydı.
Para için sınır tanımaz oldular. Ameliyathanede doktorun kafasına silah dayayıp, kafasından, karnından, göğsünden, ayağından, bacağından kurşunlanmış, kevgire dönmüş adamı göstererek “Bu adam ölürse sende ölürsün!” diye bağırdılar. “Silah zoruyla Azrail’in elinden bile ölmüş adamı alırız” imajı oluşturuldu.
Yaşamın gerçeklerine, Allah’ın varlığına, kazaya, kadere, ölüme kafa tutuldu.
Tüm Namuslular vuruldu, yerlerine namussuzlar kuruldu.
‘Nereden bulursan nasıl kazanırsan kazan yeter ki zengin ol’ düşüncesi makbul oldu.
Zenginler fütursuz, fakirler onların eğlencesi oldu.
Daha da çok reyting için dizilerde entrika üstüne entrika yazıldı. Öyle ki çıkarsız ‘gerçek sevgi’den şüphe eder olduk. “Arkasından ne gelecek acaba?” diye düşündük.
Şimdi “Neden bu kadar şiddet? Ne oldu bize?” diye soruyoruz.
Para için, reyting için kendi kendimizi bitirdik farkında mıyız?