Sayfa Yükleniyor...
Obezite, sağlıklı yaşam açısından ciddi ve kronik sorunlara neden olabilen, genetik ve çevre ile etkileşim halindeki olan, insan vücudundaki yağ dokusu miktarı aşırı seviyeye ulaşmasıyla ortaya çıkan metabolik bir sağlık sorunudur. Obezitenin ortaya çıkması birkaç faktöre bağlıdır ve tıbbi tedavi gerektirir. Obezitede en önemli risk faktörlerin; genetik eğilim, fiziksel aktivitede azalma, sağlıksız yeme alışkanlıkları, yaş ve cinsiyet olduğu söylenebilir. Obezitenin engellenmesi adına yapılan tüm çalışmalara rağmen, yetişkin ve çocukluk çağı obezitesi dünyada özellikle gelişmekte olan ülkelerde hızla artmaktadır.
Dünya Sağlık Örgütü, vücut kaslarının yaptığı tüm hareketleri enerji harcayarak fiziksel aktivite olarak tanımlamaktadır. Egzersiz veya spor da, belirli bir süre ve yoğunlukta yapılan bir fiziksel aktivite türü olarak tanımlanabilir. Metabolik, psikolojik ve fiziksel sağlığı korumak için en pratik ve yaygın yöntemin, fiziksel aktivite alışkanlığını kazanmak olarak bilinmektedir. Özellikle, küresel bir salgın olarak insan sağlığı için risk oluşturan obezite için bilimsel bir tedavi yönteminin düzenli egzersiz olduğu konusunda bilim dünyasında tam bir fikir birlikteliği vardır.
Aşırı kilo ve obezitenin, insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini gösteren klinik çalışmaları inceleyen Nuriye Bayar’ın yaptığı araştırmalarda, obezitenin; hipertansiyon, dislipidemi (kan yağlarının yüksekliği), Tip 2 diabetes mellitus (şeker hastalığı), kalp ve damar hastalıkları, felç, depresyon, osteoartrit (eklem problemleri), uyku apnesi, solunum problemleri ve meme kanseri, prostat kanseri, kolon kanseri gibi insan sağlığını tehdit eden birçok hastalığın temelini oluşturduğu ortaya konmaktadır.
Sadece kilo kontrolü değil ama aynı zamanda sağlıklı yaşam ve kronik hastalıklardan korunmak için de fiziksel aktivite alışkanlığı çok önemli ihtiyacıdır. Kilo kontrolünde en etkili sonuç, düzenli olarak yürüme gibi bir kalori kısıtlamasına ek olarak fiziksel aktiviteyi artırarak ve alışkanlıkları değiştirerek elde edilmektedir. Artan fiziksel aktivitenin bir sonucu olarak kilo kaybının yanı sıra hipertansiyon, şeker hastalığı, kan yağlarının normal seviyelere düşürülmesi gibi kardiyovasküler (kalp ve dolaşım sistemi) hastalık risk faktörlerinde olumlu değişikliklerin sağlanarak, sağlıklı bir yaşam sürmek veya kilosunu kontrol etmek isteyenler için en pratik yöntem fiziksel aktivite alışkanlığını kazanmak olarak kabul edilmektedir.
Sağlıklı bir yaşam sürmek ve obeziteye bağlı hastalıklardan korunmak için en sık kullanılan egzersiz türünün yürüyüş olduğu gözlemlenmektedir. Haftada 3-4 gün yavaş ve orta tempoda 45 dakika veya 1 saatlik yürüyüşlerin sağlıklı yaşam ve sağlıklı yaşam adına ciddi metabolik katkılar getirdiğini gösteren bilimsel yayınların vurguladığı olumlu sonuçlar son derece dikkat çekicidir.
bir toplum için fiziksel aktivitenin tüm bireyler için hayati önemi ve anlamı olduğu gerçeğinden yola çıkarak, egzersizi bir yaşam alışkanlığı olarak hayatın geneline yansıtmak son derece sağlıklı bir adım olacaktır.