Metabolik sağlık, diyet alımından elde edilen enerjinin verimli bir şekilde kullanılması ve fizyolojik sistemlerin ideal şekilde işlevini sürdürebilmesi olarak tanımlanabilir. Özellikle, son yıllarda kapsamlı değişimler gösteren yaşam tarzı alışkanlıkları, toplumları hareketsizliğe ve işlenmiş gıdalar açısından zengin diyetlere doğru yönlendirmekte ve bu sağlıksız yaşama koşullarının neden olduğu metabolik düzensizlikler önemli bir halk sağlığı sorunu olarak göze çarpmaktadır. Sağlıklı bir yaşamım sürdürülebilmesi için metabolik sağlığın korunabilmesi büyük önem taşımaktadır çünkü metabolik fonksiyonlar, sağlıklı beslenmeyle alışkanlıklarıyla elde edilen enerjinin, vücut fonksiyonlarının gereksinimi doğrultusunda verimli bir şekilde işlenmesini sağlayan sistemlerin üzerinde oldukça kritik bir öneme sahiptir ve tüm vücut sistemlerinin sağlıklı işleyişinin düzenlenmesinde önemli rol oynamaktadır.
Kan şekeri, kolesterol, kan basıncı ve vücut ağırlığının ideal düzeylerde tutulmasının metabolik sağlığın korunabilmesi için büyük önem taşıdığı yaygın olarak kabul edildiği için sağlıklı beslenme alışkanlıklarının metabolik sağlığın korunması üzerinde oldukça önemli bir rol oynadığı giderek daha net olarak göze çarpmaktadır. Bu nedenle, sağlıklı beslenme koşulları bozulduğunda veya dengesiz beslenme alışkanlığı geliştiğinde, metabolizmanın sağlıklı işlev görebilmesinde düzensizlikler ortaya çıkmakta ve bireyler, obezite, tip 2 diyabet (şeker hastalığı) ve kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) hastalıklar gibi bir dizi metabolik sorunla karşı karşıya kalınmaktadır.
Metabolik sendrom, kalp hastalığı, felç ve tip 2 diyabet riskinin artmasıyla ilişkilendirilen; birbiriyle ilişkili sağlık problemlerini kapsamaktadır. Metabolik sendrom, tek bir hastalık olarak değil, ancak birlikte ortaya çıkan ve ciddi sağlık sorunlarının görülme riskini önemli ölçüde artıran bir metabolik anormallikler topluluğudur ve hipertansiyon (yüksek tansiyon), hiperglisemi (yüksek açlık kan şekeri seviyeleri), dislipidemi (kan yağlarındaki anormallikler), aşırı kilo ve obezite gibi çeşitli faktörlerin bir arada bulunmasıyla karakterizedir. Bu durumlar birbirine bağlı olarak gelişebilmekte ve genellikle obezite, hipertansiyon ve Tip 2 diyabet (şeker hastalığı) sorunlarının bir arada görülmesi dikkat çekmektedir.
Sağlıklı beslenme alışkanlığının kazanılması ve ideal kiloyu koruyabilmek metabolik sağlıkla yakından ilişkili olduğu gibi, metabolik sendrom gibi sağlık problemlerinin görülmesine de engel olabilecektir. Doğal, dengeli bir beslenme programı, vücudun sağlıklı ve dengeli bir işlev için ihtiyaç duyduğu kadar kaloriyi almaya ve dolayısıyla yaşam boyu sağlıklı kilo kontrolüne yardımcı olabilmektedir. Ancak beslenme sağlığı bozulduğunda, yani normalden daha fazla enerji alındığında, bu fazla kalori yağ olarak depolanmaya başlar ve zamanla aşırı kilo alımına neden olarak, obezite, diyabet, kalp hastalığı ve bazı kanserler gibi çeşitli sağlık sorunlarının riskini artırabilir. Öte yandan, vücudun ihtiyaç duyduğundan daha az kalori tüketmek kilo kaybına yol açabilir ve bu tür kilo kayıpları metabolik fonksiyonların işleyişinde ve genel sağlık koşullarında olumsuz değişikliklere neden olabilir. Özetle, sağlıklı bir kiloya ulaşmak ve bunu korumak için beslenme yoluyla alınan enerji (kalori), metabolik süreçlerde yakılan enerji ve günlük fiziksel aktivite arasında bir denge kurmak esastır. Enerji dengesi olarak da tanımlanabilen bu kavram, yaşam boyunca değişebilir; ihtiyaçtan fazla kalori alındığında pozitif bir enerji dengesi sağlanır ve kilo alımı gerçekleşir. Bazen ise tam tersine alınandan fazla kalori yakıldığında (tüketildiğinde) negatif bir enerji dengesi oluşur ve bu da orta ve uzun vadede kilo kaybına neden olur. Sağlıklı kilo kontrolünü sağlayabilmek, metabolik sağlığı koruyabilmek için doğal, dengeli bir beslenme alışkanlığını çok önemli olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.
Son yıllarda yapılan bilimsel araştırmaların sonuçları değerlendirildiğinde, sağlıklı beslenme alışkanlığının, metabolik sağlığın korunmasıyla çok yakından ilişkili olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu nedenle, bireylerin beslenme alışkanlıkları, doğal, dengeli bir düzen içinde kaldıkça, metabolik sağlık koşullarının; yaşlanma süreci de dâhil olmak üzere, uzun süre korunabilmesinin mümkün olabileceği öngörülmektedir.