Sayfa Yükleniyor...
Yaşlanma, her canlının yaşamak zorunda olduğu kaçınılmaz bir süreç olarak kabul edilmelidir. Ancak son yıllarda, dünya tıbbının, yaşlanma sürecinin daha sağlıklı yaşanabilmesi için bu konu üzerinde yoğun çalışmalar yaptığı görülmektedir. Sağlıklı yaşlanma sürecinin; sağlıklı ve dengeli beslenme, fiziksel aktivite alışkanlığı ve gerekli olduğu anlarda tıbbi desteğe başvurulmasıyla, mümkün olabileceği birçok bilimsel araştırmada kanıtlanabilmiştir.
Gençlik, orta yaşlılık ve yaşlılık, farklı kültürlerde, fizyolojik ve sosyolojik açıdan göreceli kavramlar olarak göze çarpmaktadır. Dünyada ortalama yaşam süresi arttıkça, yaşlanmanın sosyolojik, ekonomik, biyolojik ve psikolojik boyutlarını da yeniden tanımlanmak gerekliliği bulunmaktadır.
Yaşlanma hızı, hayat tarzı ve kalıtımsal nedenlere bağlı olduğu da sıkça iddia edilen bir saptamadır. Genetik faktörlerin kontrol edilebilmesi mümkün olamayacağı için; sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin yaşam tarzı olarak benimsenmesinin vücudun metabolik fonksiyonlarının kaybının ve dolayısıyla yaşlılığın yavaşlaması anlamına geldiğini söylemek mümkündür. Özellikle fiziksel açıdan aktif bir yaşamın, sağlıklı yaşlanma için çok büyük önem taşıdığı bilinmektedir. Klinik çalışmalarda, düzenli egzersizin özellikle kas dayanıklılığını, kas kuvvetini, kas esnekliğini arttırmasının yanı sıra obeziteyi (aşırı kiloyu) engellediği, kiloyu koruma yardımcı olduğu, kardiyovasküler hastalık riskini azalttığı, uyku kalitesini düzenlediğini, kemik mineral yoğunluğunu artırdığı, kan yağ ile glikoz düzeylerinin düşmesine katkısı olduğu, bazı kanser tiplerini ve yaşlanmayla ortaya çıkabilecek olan kronik sağlık şikâyetlerinin de görülme sıklığını azaltabildiği gösterilmiştir.
Yaşam tarzı ve sağlıklı yaşlanma arasındaki ilişkiyi konu alan klinik çalışmaları inceleyen Nuriye Bayar’ın yaptığı araştırmalarda, düzenli bir yaşam tarzı, doğal ve dengeli beslenme, düzenli egzersiz alışkanlığı, genetik yapının sağlıklı bir yaşlanma için son derece önemli metabolik kavramlar olduğu vurgulanmaktadır. Özellikle, çağımızın hastalığı olarak bilinen obezitenin, yaşam sağlığı ve sağlıklı yaşlanma süreci için çok ciddi bir risk faktörü olduğu ve bu metabolik problemin neden olabileceği olumsuz etkilerinin ortadan kaldırılabilmesinin, sağlıklı yaşlanma süreci için taşıdığı önem oldukça dikkat çekicidir.
Yaşlanma süreci, zamanla meydana gelen değişikliklerin birikimini temsil eder ve birçok fiziksel, psikolojik ve metabolik değişiklikleri beraberinde getirir.Yaşlanma sürecinde, kanser, Alzheimer hastalığı, diyabet (şeker hastalığı), kardiyovasküler (kalp ve damar sistemi) hastalık, felç ve daha birçok kronik hastalıkların görülme riskinin arttığı bilinmektedir. İstatistiksel olarak, dünya genelinde, hayatını kaybeden bireylerin toplamının yaklaşık üçte ikisinin, yaşlanmanın neden olduğu sağlık problemlerine bağlı olduğu gösterilmiştir.
Sonuç olarak, yaşlılık doğal bir yaşam süreci olduğu gibi, sağlıklı yaşlanma süreci bireyin kendi yaşam tazıyla çok yakından ilişkili bir kavramdır. Bireyde yıllar içinde ortaya çıkabilecek biyomedikal değişimlerin sağlıklı düzenlenebilmesi, yaşlanmanın yol açabileceği fizyolojik ve psikolojik sorunların tıbbi destekle en aza indirilmesi ve yaşlılık döneminde sıklıkla görülebilecek olan birçok kronik hastalığın tedavisinin zamanında ve başarıyla yapılabilmesi sayesinde, sağlıklı yaşam ve sağlıklı yaşlanma sürecinin sağlanabilmesi mümkün olacaktır.