Doç. Dr. Zeki Uyanık
İlkses Gazetesi Yazarımız

Doç. Dr. Zeki Uyanık

Yazarın Köşe Yazıları

Kahvehane çalıştırmak dinen caiz mi? 

Kahvehane çalıştırmak dinen caiz mi? 


Evin kapısını açık bırakmak rızkı artırır inancı doğru mu?

Seher vakti, dinen rızıkların dağıtıldığı vakittir. Bu dağıtma işlemi sırasında insanın o saatte uyanık bulunması ve bu dağıtılan rızıktan bol nasiplenmesi için kişinin hem uyanık olması hem de rızkı elde edebilmek için çalışması tavsiye edilir. Seher vaktinde ayakta olmak yani uyumamak bir nevi o vakitte dağıtılan rızkı istemek için bir duadır. Ancak İslam itikadında seher vaktinde dağıtılan rızkı elde etmek için kapının, pencerenin açık bırakılması inancı yoktur. Bilakis bu bir hurafedir. Zira rızık insanın çalışmasına bağlı olarak ve sebeplere müracaat etmeye göre dağıtılmaktadır. Ayrıca seher vaktinde kapıyı, pencereyi açık bırakmak hırsızlara davetiye çıkarmaktır ki daha fazla rızık elde edeyim derken kişi eldeki malından da olabilir.


Adak etinden kimler yiyemez?

Adak yapan kimse, adadığı hayvanın etinden yiyemez. Etin tamamını dağıtması gerekir. Şayet bir miktar yemiş olursa, yediği etin kıymetini fakirlere para olarak vermesi gerekir 

Adak yapan, adadığı hayvanın etini, fakir olsalar bile, usul ve füruna ve geçimi üzerine bağlanmış bulunanlara yediremez. Usul, ana ve baba tarafından yükselen soya denir. Füru, evlatlardan aşağı inen soylara denir.

Bilerek besmelesiz kesilen hayvanın etini yemek caiz mi?

Eti yenen kara hayvanlarının etlerinin helal olması için, usûlüne uygun olarak kesilmesi gerekir. Usûlüne uygun kesim, Hanefilere göre besmele çekilerek, hayvanın nefes ve yemek boruları ile şah damarının veya iki şah damarından birinin kesilmesi şeklinde yapılır.     

Besmelenin kasten terk edilmesi hâlinde kesilen hayvanın eti Hanefilere göre haram olur. Ama unutarak terk edilirse helâldir.

Şâfiîler besmelenin kasten terk edilmesi halinde de etin yenilebileceği görüşündedirler.

Sığır, manda, koyun ve keçi cinsinden hayvanlar yatırılıp çenelerinin hemen altından boğazlanmak suretiyle (zebh), deve ise göğsünün hemen üzerinden kesilir (nahr) ve hayvanın kanının iyice akması için bir süre beklenilir.

Kesimden önce bıçak ve benzeri kesici âletlerin hayvanın gözünden uzak bir yerde


Şaka ile yalan söylemek caiz mi?

Yalan, İslam’ın yasakladığı büyük günahlardan birisidir. Yalanın şakası da ciddisi de yasak ve haramdır. Sevgili peygamberimiz bu hususta şöyle buyurmaktadır: “insanları güldürmek için yalan söyleyen kişiye yazıklar olsun, yazıklar olsun, yazıklar olsun” (Ebu Davud, “Edeb”, 40.) Bu hadislerden hareketle şaka ile de olsa yalan söylemek caiz değildir. Yalan ancak şu üç yerde söylenebilir.


İslam’da nazar için kurşun döktürmek var mıdır?

Nazar için kurşun döktürmek dinen caiz değildir. Caiz olmadığından böyle bir fiile tevessül etmek insanı günahkar yapar. 

Kişi nazardan çekiniyor ya da böyle bir endişesi varsa kurşun döktürme yerine Felak, Nas, İhlas, Ayet’el Kürsü gibi ayet ve sureleri okumalıdır.

Duvardaki fotoğrafa karşı namaz kılmak caiz mi? 

Fotoğraf asmanın hükmünü ikiye ayırmak gerek. Canlıya ait fotoğraflar, cansıza âit fotoğraflar. Canlıya ait fotoğraflar, ya yaşayacak şekilde boy resmi olur yahut da yaşamayacak şekilde yarım resim olur. Boy resmini Hanefi, Şafi mezhebi başta olmak üzere asmak uygun değildir. Bu fotoğrafların olduğu mekanda namaz kılmak da mekruhtur. Yaşamayacak şekilde yarım resmi asmada bir sakınca yoktur ama o mekânda namaz kılmak ise aynı şekilde mekruhtur.

Cansızlara ait manzara resimlerini duvara asmada bir sakınca yoktur.  Yani çiçek, göl ve orman manzaraları gibi görüntüler çekilebilir, evlerin belli yerlerine asılabilir.

Bu itibarla, duvarlarında canlılara ait boy resimleri bulunan odada kılınan namaz mekruh olur. Namaz kılarken mekruh işlenmemesi için böyle resimler ya indirilmeli yahut da üzeri örtülerek namaza durulmalıdır.

Hastam iyileşirse kurban keseceğim diyen kimse bu adağın etinden yiyebilir mi?


 Kul Hakkının Tövbesi Olur mu?

Kul hakkının tövbesi hak sahibi ile helâlaşmaktır. Yani kul hakkı hususunda asıl olan hak sahibi ile helalleşmektir. Diğer günahlar gibi, tövbe etmek kul hakkını silmez. Hak sahibi hakkını helal etmediği sürece de kişi tövbe de etse bu günah ya da haktan kurtulamaz. Onun için kişinin kul hakkı varsa o ödenmeli ödenme imkanı yoksa helalık dilenmeli. Hak helal edildikten sonra da Allah’a tövbe edilmelidir.

Tırnaklara oje sürmek caiz mi?

 Tırnakları oje ile boyamak haram değildir. Ancak oje tırnak üzerine bir tabaka meydana getirdiğinden abdest ve guslün sıhhatine manidir. Bunun için abdest almak, cünüp veya hayızdan yıkanmak isteyen ojeli kadın mutlaka ojesini silmek zorundadır. Aksi takdirde abdesti veya guslü sahih olmadığından namazı sahih değildir. Yalnız hayız halinde bulunan bir kadın hayızın sonuna kadar tırnaklarını ojeli bulundurabilir. Aynı zamanda bir kadın abdest aldıktan sonra yine tırnaklarını oje ile boyayıp ikinci defa abdest almaya muhtaç oluncaya kadar ojesini bırakabilir. Abdest almak istediğinde kazımak zorundadır.

Kabrin üstünde mum yakmanın ölüye bir faydası var mı?

 Kabrin başında mum yakmak dinen uygun değildir. Bu ve benzeri örf ve adetler inancımızda yeri olmayan, aynı zamanda da ölüye hiçbir faydası olmayan birer bidattir. İslam inancında yeri olmadığından, daha da ötesi bidat ve hurafe olduğundan bu tarz adetlerden sakınmak


Boşanan çiftlerin tekrar evlenmesi caiz mi?

Dinen boşama üç kere ile sınırlandırılmıştır. Bir ve ikincilerde eşlerin yeniden birleşme imkanı vardır.


Anız yakmak dinen caiz mi?

Yeryüzü ve içerisindeki bütün varlıklar insan için var edilmiş ve kendisine emanet edilmiştir. Bu bağlamda bütün canlılar biz insanlara emanet edilmiştir. Aynı şekilde bu varlıkların her birisinin doğal dengenin korunması ve devamı için bir görevi vardır. Buna göre insanlara zararı olmayan, insanın ölümüne sebebiyet vermeyen tabiattaki canlıları herhangi bir şekilde öldürmek veya telef etmek ya da ölümlerine sebebiyet vermek dinen caiz değildir.


Eşlerden biri namaz kılmasa diğeri bundan sorumlu olur mu?

 İslam’a göre herkes yaptıklarından sorumludur. Kimse kimsenin yaptığından sorumlu değildir. Nitekim bu hususta Kur’an-ı Kerim’de mealen şöyle buyurulmaktadır: “Hiç bir günahkar, başkasının günahını çekmez. Eğer yükü ağır gelen kimse onu taşımak için (başkalarını çağırsa) onun yükünden hiç bir şey (alınıp) taşınmaz. Akrabası dahi olsa (kimse onun yükünü taşımaz)” buyrulur (Fatır, 35/18). Aynı şekilde İslam, her insanın bir iradesi ve seçme hürriyeti bulunduğunu ve bunun sonucu olarak yaptıklarından sorumlu olacağını bildirmiştir. “Her kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür, kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür” (Zilzal, 99/7-8) mealindeki ayet buna delildir. Buna göre kişi ibadetlerini yerine getirmezse bunun hesabını Allah’a verecektir. Diğer Müslümanlara düşen ise ona nasihat etmek ve telkinlerde (emr-i bi’l- ma’ruf) bulunmaktır. İnsanın emr-i bi’l-ma’rufa en yakınlarından, ailesinden başlaması esastır. Nitekim Hz. Peygamber’e de böyle emredilmiştir. Rabbimiz ona tebliği emrederken, “ (Önce) en yakın akrabanı uyar” buyurmuştur (Şuara, 26/214). Hadis-i Şerifte de efendimiz: “Hepiniz çobansınız ve hepiniz sorumlu olduğunuz kişilerden mesulsünüz buyurmaktadır.” Buna göre karı koca birbirinin ibadetinden sorumlu değildir. Taraflardan birisi bu ibadeti ihmal ederse diğeri ona nasihat eder. Ancak bundan dolayı bir günahı olmaz.

Maddi çıkar için boşanmak dinen caiz midir?

 Aile ve evlilik ciddi bir müessesedir. Bir kimsenin dünyevi bazı kazançlar elde


İnternetten program indirmek ve bunları kullanmak caiz mi?

Başkasının emeğini gasp anlamına gelecek her iş, tutum ve davranış, kul hakkı sorumluğunu gerektirir. Bu sorumluluk ise, söz konusu hak sahibine iade edilmedikçe veya helallik alınmadıkça ortadan kalkmaz.

İslam emeğe büyük değer verir, haksız kazanca karşı çıkar. Kur’an-ı Kerim’de: “İnsan için ancak çalıştığı vardır.” (Necm, 53/39) buyurulur.

Hz. Peygamber de emeğin hakkının verilmesini değişik hadisleriyle ifade etmişlerdir. Bunlardan birinde “Hiçbir kimse, elinin emeği ile kazandığını yemekten daha hayırlı bir kazanç yememiştir. Allah’ın Peygamberi Davud da kendi elinin emeğini yerdi.” (Buhari, Büyu’, 15) buyurmuşlardır.

Teknolojinin geliştiği, insan emeğinin çok değişik şekil ve ortamlarda tezahür ettiği günümüzde aynı ölçüde hak ve emek ihlalleri söz konusu olmaktadır. Bu hak ihlalleri elektronik ve bilgisayar dünyasında da yaşanmaktadır. Bu tür haksız davranışlar sadece bireylerin hakkını gasp etmiş olmamakta, aynı zamanda, o alanlarda emek harcayan insanların yeni ürünler üretme konusundaki şevkini kırmakta, bu da geniş anlamda kamu hakkı ihlaline dönüşmektedir.

Bu sebeple birer emek mahsulü olarak internet ortamına geçirilmiş olan her türlü program, yazılım, kitap müzik vb. ürünleri ilgililerin izni olmadan elde edip kullanmak caiz değildir.

Başka bir imkanımız yoksa tuvaletin lavabosunda


Kadının kocasından boşandıktan sonra aldığı nafaka dinen caiz mi?

 İslam, evlilik hayatında kocaya vermiş olduğu hak ve yetkilerin yanında, bir takım görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Bunlardan birisi de, kocanın eşinin temel ihtiyaçlarını makul ve normal ölçülerde karşılama ve giderme görevidir. Bu, evlilik akdinden doğan bir sorumluluktur. Kadının zengin veya fakir, müslim veya gayrimüslim olması bu görev ve sorumluluğu değiştirmez. Kur’an-ı Kerim’de boşanmış ama iddet bekleyen kadına kocasının evinde ikamet etme hak veya yükümlülüğü getiren ve iddet süresince kadına zarar verilmemesini emreden ayetler vardır. Bu ayetler aynı zaman da kocaya eski eşine nafaka vermesini emretmektedir. Söz konusu bu ayette yüce Mevla mealen şöyle buyurmaktadır: “Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın.” (Talak, 65/6). Bu ayetten anlamından hareketle, İslam hukukçularına göre kadının kocası üzerindeki nafaka hakkı evlilik süresi ile evlilik sona erdiğinde ise iddet süresi ile kayıtlıdır. İddet dediğimiz üç ay hali bittiğinde ise nafaka sorumluluğu da bitmiş olur. Yani dinen koca hanımını boşadıktan sonra yıllarca nafaka vermek zorunda değildir. Ancak çocukları varsa onların nafakasını vermek zorundadır.


İslam dininde kul hakkı namazı var mı?

İslam dininde ibadetler Allah ve Resulü tarafından belirlenmiştir. Ne Kur’an’da ne de sünnette “kul hakkı namazı” diye bir namazdan söz edilmemiştir. 

Kişinin kul hakkından kurtulmasının yolu, hak sahibine hakkını vermesi ve onunla helalleşmesidir. Yaptığı bu haksızlık için de Allah’a tövbe etmelidir. Ancak tövbe etmeden önce iki rekat namaz kılması menduptur. 

Kul hakkı konusunda sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Kimin üzerinde birinin namusu ya da malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmadığı kıyamet gününden önce onunla helalleşsin. Aksi takdirde kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevabından alınır, hak sahibine verilir. İyilikleri yoksa zulüm yaptığı kardeşinin günahından alınır, onun üzerine yükletilir.” (Buhari, Mezali, 11).

Buna göre kul hakkı namazı diye bir namaz yoktur. Ancak kul hakkı varsa sahibine bu hak geri verilip helâlaşmalı, bundan sonra da Allah’a tövbe etmelidir. Bu tövbeden önce de iki rekat namaz kılması ise menduptur tavsiye edilir.

Ölü yemeğinin İslam’da yeri var mı? 

İslâm’da, Peygamber Efendimizin sünnetinde ve İslâm âlimlerinin tatbikatında “ölünün yedinci, kırkıncı, elli ikinci gecesi” gibi bir âdet ve ibadet şekli yoktur.  

Bu yemek ya da


Cenazelerde tabutun üzerindeki örtüde bulunan Arapça yazının anlamı nedir?

 Tabutun üzerindeki Arapça yazıda Kur’an’dan ayeti kerime vardır. Bu ayet insana ölümü hatırlatmaktadır. Ayetin anlamı ise, “Muhakkak ki her canlı ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz” (Ankebut 29/57).


Yüze yapılan makyaj namaz kılmaya engel midir?

 Abdest ve gusülde suyun ulaşması gereken uzuvların tamamını yıkamak farzdır. Eğer yıkanacak bölgede kuru bir yer kalırsa ya da her hangi bir cisim suyun deriye ulaşmasına mani olursa abdest sahih olmaz. Buna göre tırnağın yıkanması farz olan bölgesine suyun ulaşmasına engel olan oje abdest ve gusle manidir. Zira kimyacılar ojenin tırnak üzerinde tabaka oluşturduğunu ve suyun tırnağa ulaşmasına engel olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca ojenin kınaya kıyas edilmesi ise doğru değildir. Zira kına tabaka değil, renktir. Bu yüzden suyun deriye ulaşmasına engel olmaz. Sonuç olarak oje, tırnak üzerinde tabaka oluşturduğundan abdest ve guslün sıhhatine manidir. Abdest alıp namaz kılacak bir kadın mutlaka ojesini temizlemelidir. Aksi takdirde abdesti sahih olmadığından namazı da batıl olur. Ancak yüze yapılan makyaj yüzde bir tabaka oluşturmadığından abdeste engel değildir. Şayet yüze suyun temasını engelleyecek bir makyaj türü olursa o da aynı şekilde abdeste engel olur. O abdest geçerli olmaz.


Torun dedenin adak etinden yiyebilir mi?

Adak yapan kimse, adadığı hayvanın etinden yiyemez. Etin tamamını dağıtması gerekir. Şayet bir miktar yemiş olursa, yediği etin kıymetini fakirlere para olarak vermesi gerekir

Adak yapan, adadığı hayvanın etini, fakir olsalar bile, usul ve füruna ve geçimi üzerine bağlanmış bulunanlara yediremez. Usul, ana ve baba tarafından yükselen soya denir. Füru, evlatlardan aşağı inen soylara denir.

Buna göre torun kişinin alt soyu olduğundan yani füru olduğundan adadığı adak etinden yiyemez.

Kişi adını beğenmiyorsa değiştirmesi caiz mi?

Yeni doğan çocuğa güzel bir isim koymak anne ve babaların en önemli görevlerindendir. Çocuğa konulan isim hem bu dünyada hem de ahirette geçerlidir.

Hz. Peygamber sadece çocukların değil, büyük insanların ismiyle dahi ilgilenmiştir. Kötü bulduğu bazı isimleri değiştirme yoluna gitmiştir. Yine konulması gereken güzel isimler hakkında bilgiler vermiş, zaman zaman bizzat kendileri çocuklara isimler vermiştir.

Hz. Peygamber güzel isim koymanın önemini bir sözünde şöyle ifade etmektedir: “Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız. Öyleyse isimlerinizi güzel koyun.” (Ebu Davud, “Edep” 69.)

Bu çağırma işlemini Allah’ın görevlendirdiği bir melek Allah’ın izniyle yapacaktır. Hiç


Midye yemek caiz mi?

Kur’an-ı Kerim’de denizden elde edilen yiyeceklerin helal olduğu bildirilmektedir. Nitekim yüce mevla Kur’an’ında mealen şöyle buyurmuştur: “Deniz avı yapmak ve onu yemek size helal kılındı.” (Maide 96) Hazret-i Peygamber de “onun suyu temiz, ölüsü helaldir” buyurmuştur. İslam fıkıhçıları bu nasslara dayanarak bütün balık türlerini yemeği caiz görmüşlerdir. Bu konuda görüş birliği olmakla beraber balık türleri dışında kalan midye, kalamar, yengeç, karides gibi deniz ürünlerini yemek hususunda ihtilaf etmişlerdir. Hanefi mezhebi fıkıhçılarına göre kalamar, yengeç, karides yemek haramdır. Şafii, Maliki ve Hanbeli mezheplerine göre ise bu deniz ürünlerini yemek helaldir.


Alışverişte mal alımını cazip hale getirmek için verilen fazla malı almak caiz mi?

Öncelikle şunu bilmek gerekir ki alış verişi cazip hale getirmek için meşru olmak kaydı ile verilen her şey dinen caizdir. Bu anlamda promosyon sürümü artırmak için satılan malla beraber ilave olarak para, eşya ve benzeri bir şeyi bedava olarak müşteriye vermektir.     

Herhangi bir şart olmaksızın ve verilen promosyon meşru olmak kaydıyla satışla beraber promosyon verme de bir sakınca yoktur. Çünkü alıcı neye para verdiğini, satıcı da neyi pazarladığını bilmektedir. Örnek olarak; televizyon telefon verilmesi gibi bir alışveriş dinen sakıncalı değildir.

Burada en önemli nokta; alıcıyı aldatacak bir unsura yer verilmemesidir.

Yeminini bozduğunda zengin de fakir de aynı kefareti mi öder?

Yemin eden kişinin fakir ya da zengin olması neticeyi değiştirmez. Bir yemin edilmiş ise ve bu yemin bozulmuşsa onun kefaretini yerine getirmek gerekir. Bu kefareti yerine getirecek kişinin de fakir ya da zengin olması bir şey değiştirmez. Ancak bu kefaretin bir sıralaması vardır. Kişi gücüne göre o sıralamayı yerine getirecektir.

Yemin kefaretindeki sıralama da şöyledir: “köle azad etme, güç yoksa 10 fakiri yedirme yoksa giydirme bu güç de yoksa 3 gün oruç tutmak.  Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususta


Hz. Peygamber döneminde misvak var mıydı?

Hz. Peygamber döneminde misvak vardı. Hz. Peygamber bizzat kendisi misvak kullanmış sahabelere de kullanmayı tavsiye etmiştir ki ağız ve diş temizliğinde misvak kullanmak bundan ötürü dinimizce sünnet kabul edilmiştir. Hz. Peygamberin hayatına baktığımızda efendimizin ağız ve diş sağlığına ayrı bir önem verdiğini bunun için de misvak kullanmak suretiyle ağız ve diş temizliğinin yapılması hususunda da ısrarlı teşvik ve tavsiyelerde bulunmuştur. Nitekim Sevgili Peygamberimiz bir hadisi Şeriflerinde “Ümmetime meşakkat vereceğinden endişe duymasaydım, misvak kullanmalarını farz kılardım” şeklinde buyurmuştur. Bir başka sözünde de: “Üç şey peygamberlerin ahlâkındandır: İftarda acele etmek, Sahuru geciktirmek ve Misvak kullanmak” şeklinde buyurmuştur. Buna göre misvak Hz. Peygamber döneminde vardı. Efendimiz kullanmış kullanmayı da tavsiye etmiştir. Çünkü misvakın birçok tıbbi faydaları vardır. Misvak tıbben diş etlerini koruyup, dişleri parlattığı gibi aynı zamanda ölüm esnasında kişiye kelime-i şahadeti hatırlatır.


Zevkine kağıt oynamak caiz mi?

Kağıt ve benzeri haram olan bir oyunu oynamak kumardır ve haramdır. Bu ister ödetmesine oynansın isterse zevkine her ikisi de haramdır. Tabi bu oyun ödetmesine oynandığı zaman günah daha da büyük olur. Ancak dama, futbol ve benzeri helal olan oyunları oynamakta bir sakınca yoktur. Fakat caiz olan bu oyunların kumara alet edilmemesi, kazananın, kazanma sonucunda oyundan bir menfaat elde etmemesi gerekir. Kaybeden de maddi bir zarara girmemesi gerekir. Çayına, gazozuna… Oyun oynamak da böyle değerlendirilmelidir.

Saç kınası abdest ve gusle mani midir?

Abdest alırken, yıkanması gereken uzuvlardan birinde kuru yer kalırsa, abdest sahih olmaz. Gusülde ise vücutta, suyun ulaşabildiği her yerin yıkanması gerekir. Buna göre abdest veya gusül alacak kimsenin, yıkanması gereken uzuvlarında, suyun altına ulaşmasına engel olacak bir tabaka bulunmamalıdır. Oje gibi vücut üzerinde tabaka oluşturup suyun bedene ulaşmasına mani olan maddeler abdest ve gusle engel olur. Bunların abdest veya gusülden önce giderilmesi gerekir. Buna karşılık deri üzerinde tabaka oluşturmayan saç boyası, kına gibi maddeler abdest ve gusle mani değildir.

Kişinin boşadığı eşi ile tekrar evlenmesi caiz mi?

Dinen boşama üç kere ile sınırlandırılmıştır. Bir ve ikincilerde eşlerin yeniden birleşme imkanı vardır. Ancak


Yapılan bir hayrın sevabını başkasına bağışlamak caiz mi?  

Yapılan ibadetlerin ve hayırların sevaplarını başkasına bağışlamak dinen caizdir. Kişi okuduğu Kur’an’ın, yaptığı hatmin, kıldığı namazın ve istediği bir hayrın sevabını başkasına bağışlayabilir.

Kendisine sevap bağışlanan kişinin, bundan fayda göreceği umulur. Her ne kadar bağışlanan sevapla, bir kimsenin bizzat yapması gereken ibadet borçları yerine gelmemiş olsa da bunlar sevaplarının çoğalmasına vesile olabilir. Nitekim ebeveyni vefat ettikten sonra onlara bir iyilik yapıp yapamayacağını soran kimseye Hz. Peygamber: "Evet, onlara rahmet dilemek, onlar için istiğfar etmek, vasiyetlerini yerine getirmek, dostlarına hürmet edip ikramda bulunmak, akrabaları ile ilgilenip onlara karşı üzerine düşeni yapmaktır" (Ebû Dâvûd, “Edeb”, 130. )buyurmuştur. Buna göre, sevabı ölen kimsenin ruhuna bağışlanmak üzere ibadet yapılabileceği gibi, çeşitli vesilelerle dua da edilebilir. Ayrıca kişi sevabı bağışlarken kendi sevabından bir şey kaybetmez. Her iki kişiye de aynı şekilde yazılır.

Resmi boşama dini olarak da geçerli olur mu?

Erkeğin veya her iki tarafın beraberce açtığı dava sonucu, mahkemece boşanmış olan eşler, dinen de boşanmış olurlar. Daha önce eşler arasında başka boşanmalar olmamış ise, mahkemenin boşaması, bir boşama sayılır. Bu bir boşama ile üç olan haklarından birini kullanmış olurlar.  Tarafların istemeleri halinde tekrar evlenmelerinde dinen bir sakınca yoktur. Fakat iki talak


Muhammed ismini bebeğe vermede bir sakınca var mı?

 Muhammed ismi Hz. Peygamberin dört isminden biridir. Peygamber efendimizin bilinen ve en çok kullanılan ismidir ki Kur’an-ı Kerim’de de geçmektedir. Dolayısıyla Muhammed ismini çocuğumuza koymak yerinde ve güzel bir davranış olur. Bu ismi koyarken de illaki başına veya yanına bir isim koymak gerekmiyor. İster sadece Muhammed olarak, isterse yanına ikinci bir isim ekleyerek te konulabilir. Dinen hüküm bu olmakla beraber ecdat, çocuk bu ismi taşıyamaz ve de layık olmaz daha da ötesi Hz. Peygamberin ismine hakaret getirir, sövdürür diye Muhammed ismini pek çocuklara kullanmamış, bunun yerine Memet, Mehmet ismini kullanmıştır. Fatih Sultan Mehmet ismi gibi.


Maddi bir güvence göstererek borç almak caiz midir?

İslam açısından borç alıp vermede faiz olmadığı sürece bir sakınca yoktur. Bu borcu almak için de borç verecek kişi ya da kuruma maddi bir güvence vermekte de bir sakınca yoktur. Bir borcu almak için evimizi ya da arabamızı rehin vermemizde ya da ipotek yaptırmamızda bir sakınca yoktur.

Alınan borcun alınan miktardan daha fazla geri veriliyor olmasıdır. Mesela yüz lira alınıp yüz on lira veriliyorsa bu bir faiz uygulamasıdır. Faizi de İslam dini haram kılmıştır.

Hayattayken bağışlanan mal kişinin vefatından sonra mirasa dahil edilir mi?

Vefat eden kimse daha hayattayken birilerine bir malını hibe etmişse ve bu mal teslim alınmışsa artık o mal vefat eden kişinin malı olmaktan çıkmıştır. Böyle olunca da bu kimse vefat ettiğinde hibe ettiği bu mal onun mirasına dahil edilmez. Örneğin, baba hayattayken bir evladına ya da bir başkasına bir mal vermiş ise ve bu mal teslim alınmış ise artık bu mal kalacak olan mirasa dahil olmaz.

Yeminini bozduğunda zengin de fakir de aynı kefareti mi öder?

Yemin eden kişinin fakir ya da zengin olması neticeyi değiştirmez. Bir yemin edilmiş ise ve bu yemin bozulmuşsa onun kefaretini yerine


Okunan Kur’andan ücret almak caiz mi?

Ölüye faydası dokunan ibadetlerden bir tanesi de Kur’an okumaktır. Kur’an okuyup veya okutmakla sevabını ölen kişiye bağışlamak dinimizce uygun bir davranıştır. Cumhuru ulemaya göre bir kimse hiçbir maddi menfaat beklemeden ve almadan Kur’an-ı okur ve bunun sevabını ölüye bağışlarsa yaptığı bu davranış sünnete uygun ve faydalı bir davranıştır. Onun için bir kimse babasının ruhuna bir Kur’an okutsa ya da hatim indirtse bu Kur’an-ı okuyan, hatimi indiren kimse pazarlık konusu yapmadan şu veya bu miktarı istemeden okutan kimse gönlünden okuyana bir rakam verse caizdir. Dinen hiçbir sakıncası yoktur. Fakat pazarlıklı bir şekilde, bir menfaat karşılığında başkalarına Kur’an okumak dinen uygun değildir. Okurum ama şu kadar vereceksin demek gibi.

Edilen yeminden dönmek caiz mi?

 Gereksiz yere yemin etmek ve onu alışkanlık haline getirmek doğru bir iş değildir. Müslüman yemin etmeye ihtiyaç duymayacak şekilde sözüne güvenilen ve çevresi tarafından böyle bilinen bir kimse olmayı gaye edinmelidir. Yerine getirilmesi mümkün ve mubah olan bir şeyi, ileride yapacağına veya yapmayacağına yemin eden kişi, bu yeminini yerine getirmelidir. Yeminin yerine getirilmemesi halinde, keffâret ödenmesi gerekir. Yemînin keffâreti ise, on fakiri doyurmak veya giydirmek ya da köle azât etmektir. Buna gücü yetmeyen kimse üç gün peşpeşe oruç tutar. Yüce Allâh, “Allâh sizi kasıtsız olarak ağzınızdan çıkıveren


Gusül abdestinden önce tırnak kesmek tıraş olmak caiz mi?

Cünüp kimse cünüpken tıraş olmamalı, tırnak kesmemeli, bedeninden herhangi bir parçanın ayrılmasına sebep olmamalıdır. Gusledip temizlendikten sonra bu temizlik işlerini yapmalıdır. Cünüp olan kimsenin yıkanmadan tıraş olması ve tırnak kesmesi haram olmasa da mekruh görülmüştür. Mekruhun anlamı da yapılmaması daha iyi olan bir fiil demektir. İmam-ı Gazali Hazretleri, İhyâü Ulumud-Dîn kitabında şöyle diyor: Cünüp olan kimsenin tırnak kesmesi, tıraş olması, etek ve koltuk altını temizlemesi, kan aldırması veya vücuttan herhangi bir parça kopartması uygun değildir. Çünkü ahirette bütün vücut geri döneceğinden yıkanmadan kesilen veya tıraş olunan şey cünüp olarak dönecektir. Buna göre cünüp olan kimse önce yıkanmalı daha sonra bu temizliği yapmalıdır.