2

Ekmeği elle bölmekle bıçakla kesmek arasında dinen bir fark var mı?


  • Oluşturulma Tarihi : 30.04.2019 06:29
  • Güncelleme Tarihi :

Ekmek bizim inanç ve örfümüzde kutsaldır. Kutsal kabul edildiği için her zaman ona hürmet ve saygı göstermek gerekir. Ancak kutsal kabul edilen ekmeği ihtiyaç halinde kesmek veya bölmekte dinen bir sakınca yoktur. Halk arasında kullanılan “Ekmek kesmek” tabiri, yenilecek ekmeği dilimlere ayırmak manasında olmayıp, başkasının rızkını engellemek, onun alacağı ekmeğin parasını kesmek, hakkını vermemek anlamına gelmektedir. Ki bu da kul hakkıdır. Kul hakkı ki Allah’ın affetmediği iki büyük günahtan birisidir. Kul hakkını kul affederse Allah affeder. Ancak kul affederse ya da affetmese cezasını çektikten sonra Müslüman kimse yine cennete girecektir. Çünkü Müslüman kimse er ya da geç cennete girecektir. Buna göre ekmeği elle bölmek ile bıçakla kesmek arasında dinen bir fark yoktur.
Kanı kişinin alnına sürmek caiz mi?
Kesilen hayvanın kanını kişinin alnına sürmenin İslam dininde yeri yoktur. Dini kaynaklarımızda da böyle bir bilgi veya olur yoktur. Bu uygulama daha çok başka kültür ve inançlardan İslam’a sokulmuş batıl ve hurafe bir uygulamadır. Dolayısıyla hangi gerekçe ile olursa olsun kesilen hayvanın kanını insanın alnına sürmek dinen uygun değildir.
Ölüler ne zaman cennete veya cehenneme gidecek?
Cennet ve cehennem şuan yaratılmış olmakla beraber insanlar şuan cennette ya da cehennemde değildir. Ölüler, şuan kabir aleminde cennet veya cehenneme benzer bir hayat sürüyorlar. Nitekim sevgili peygamberimiz bu hususta bir hadisi şeriflerinde, “Mezar ya cennet bahçesinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur” buyurmaktadır. Yani kişi kabirde ya nimet içindedir ya da azaptadır. Ancak mahşerden sonra hesap verme bitince insanlar cennete veya cehenneme gidecektir.
Arafta beklemek nedir?
Araf, cennetle cehennem arasında bir yer olup, iyilikleri ve kötülükleri eşit olan Müslümanları bir süre bekleyeceği yerdir. Arafta bekleyen Müslümanlar hem cenneti hem cehennemi göreceklerdir. Ancak amelleri eşit olduğundan cehenneme atılmaz. Aynı şekilde cennete ilk girenlerle beraber de cennete giremez. İşte bu insanın cezası bekleme cezasıdır. Yani Arafta beklediğinden cennetin nimetlerine ilk etapta kavuşamıyor. Arafta bekleme süresi bitince cennete girer.
Günün Ayeti
Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır. Bakara, 2/208.
Günün Hadisi
“Kim Allah için sever, Allah için buğzeder, Allah için verir, Allah için vermezse imanını kemale erdirmiştir.” Ebu Davud, “Sünne”, 15.
Günün Sözü
Nefse kolay ve tatlı gelen şeyi saadet zannetmemeli, nefse güç ve acı gelenleri de felaket sanmamalıdır. İmam-ı Rabbani
Günün Duası
Allah’ım bu gün bize hiçbir konuda yanlış bir karar verdirme.
Bunları biliyor muyuz?
Gaben-i Fahiş Nedir?
Piyasadaki en yüksek satılandan altın ve gümüşte %2,5 ve daha fazlasına, uruzda yani ölçülüp tartılan ve taşınabilen mallarda %5, hayvan için %10, bina için %20’den, ibadet konularında lazım olan şeylerde de piyasadaki fiyatından iki misli fazla olan aldanmalar.
Günün Nüktesi
Misafire İkramın Değeri
Eskilerden biri akşam yemeğini sarayda yemek üzere halifenin davetlisiydi. Hızlı hızlı saraya doğru giderken önüne biri çıktı. Önüne çıkan adama kim olduğunu sordu. Adam, “Ben yolcuyum. Buranın yabancısıyım. Aç ve yorgunum” dedi. O da, “Ben halifenin davetlisiyim. Gel beraber gidelim” dediyse de misafir, “Benim halife ile ne işim olacak. Senin bana vereceğin bir tas çorban varsa ver, yoksa bırak” deyince fazla ilgilenmeyip saraya doğru yöneldi. Davetten sonra dönüşte baktı ki, adam bir kenara kıvrılmış uyuyor. Uyandırmak istemedi ve “Sabah uyanacağı vakitte gelir ve karnını doyururum” diye düşündü, evine gitti, yattı ve uyudu. O gece bir rüya gördü. Kendisi bir çöldeydi. Yüzünden ışıklar saçılan büyük bir kalabalık ve o kalabalığın önünde de daha nurlu bir zat bulunuyordu. Bunların kimler olduğunu sordu. Kendisine, “Bunlar 124 bin peygamberdir. En önde olan da son Peygamber Hazreti Muhammed Mustafa’dır” dediler. Hemen Peygamberimiz ‘in elini öpmek istediyse de, Peygamberimiz elini vermedi. Ve buyurdu ki: “Biz, sevdiklerimizden bir tas çorbayı esirgeyenlere elimizi vermeyiz.” Uyanır uyanmaz hemen akşamki yabancıyı bulmak için koştu. O, henüz kalkmış ve yola koyulmuştu. Geri çevirmeye uğraştı ve “Ne olur bir tas çorbamı iç” diye yalvardı. Yabancı adam ısrarlara rağmen kabul etmedi ve şöyle dedi: “Senin bir tas çorba vermen için illa da 124 bin Peygamberi seferber mi etmek lazım? O güçte olmayanlar ne yapacaklar?”

Ekmeği elle bölmekle bıçakla kesmek arasında dinen bir fark var mı?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık