Sayfa Yükleniyor...
Faiz yasağı İslam’ın temel ilkelerinden biridir. Nitekim Kur’an’ı Kerim’de faiz yasağına değişik üslup ve anlatım tarzıyla birden çok yerde temas edilmektedir. “Ey İman edenler, kat kat faiz yemeyin Allah’tan korkun ki kurtuluşa eresiniz.” (Al-i İmran 130), “Faiz yiyen kimseler tıpkı şeytan çarpmış kimseler gibi çarpılmış olarak kalkarlar. Onların bu hali, alışveriş de faiz gibidir, demelerindendir. Oysa Allah ticareti helal, faizi haram kılmıştır...” (Bakara 275-279) Ayetleri bunlardan sadece bir kaç örnektir. Söz konusu bu ayetler ve peygamberin hadislerinde şiddetle kınanan ve ortaya koyulan faiz yasağı İslam iktisadının hem ana öğelerinden birisi, hem de makul bir gereğidir. İslam bilginleri faiz yasağını şu gibi sebeplere bağlamaktadır: İslam servetin atıl bırakılmamasını, üretim ve yatırım dışında tutulmamasını istemekte. İslam temel üretim faktörü olarak “emek”i kabul etmiş sermayenin risk ve zarara katlanmadan tek başına kazanç aracı olmasını hoş görmemiştir. İslam sermayenin faiz yolu ile tek bir zümrede toplanmasına hoş bakmamıştır. İslam ahlak anlayışında yardımlaşma ve dayanışma vardır. Zekat gibi, sadaka gibi, infak gibi, oysa faiz tam bunun tersidir. Yardımlaşma ve dayanışma karşılıksız değil, bilakis menfaate dayanmakta. İslam ticaret ile faiz arasındaki ilişkiye atıfta bulunarak ticaretin helal, fazin haram olduğunu vurgulamıştır. Çünkü ticaret üretken olup, toplumda emeğe ve sermayeye dengeli bir pay verir, Paranın akışını hızlandırır, belli istihdam imkanları ortaya çıkarır. Faiz ise üretken değil tek taraflı çıkar sağlayan haksız bir kazanç olup sömürmektedir.
Ticarette vade farkı koymak faize girer mi?
Bir malı peşin fiyatına satmak nasıl caiz ve makul ise veresiye fiyatına zamlı satmak da öyle câiz ve makuldür. Zira veresiye satışta malın karşılığı olan bedel bir kaç ay geciktirilmektedir. Diğer bir ifade ile uzatılmaktadır. Dolayısıyla vade uzayınca malı satanın bir zararı söz konusu olmaktadır. Bu zararını telafi etmek için malın fiyatını bir miktar yükseltmesinde dinen bir sakınca yoktur. Ama bunu yaparken iki tarafta peşin fiyata mı yoksa vadeli fiyata mı anlaştıklarını alış veriş esnasında söylemeleri ve bunun üzerinde anlaşmaları gerekir. Şayet böyle olmazsa o zaman bu alış- veriş geçersiz olur.
Kazaya kalan namazları kaza etmek dışında ödeme şekli var mı?
Herhangi bir sebeple vaktinde kılınmayan ve böylece yükümlünün zimmetine borç olarak geçmiş bulunan namazların bir tek ödeme yolu vardır, o da kılamadığımız namazları kılmaktır. Yani kaza etmektir. Bundan başka namazın zimmetten düşürülmesi için bir yol yoktur. Namaz, tutulamayan oruçlar gibi değildir. Oruç için fidye verilmesi hakkında Kuran’da ayet vardır. Fakat kılınmayan namazlar için fidye verileceğine dair Kur’an-ı Kerim’de bir ayet yoktur. Dolayısıyla hangi sebeple kazaya kalmış olursa olsun vaktinde kılınmamış bir namazın borcundan kurtulmak için illaki onu kaza etmek gerekir. Fidye veya para vermek ya da başkasına kıldırmak şekli ile bu namaz borcu ödenmez.
Günün Ayeti
Allah’a ibadet et ve O’na ibadet etmekte sabırlı ol. Meryem 19/65.
Günün Hadisi
Kulların kendisinde sabaha erdiği her bir günde muhakkak iki melek iner. Bunların birisi: Ey Allah’ım! Malından infak edene bir bedel ver, diye dua eder. Diğeri de: Ey Allah’ım! (Malı) tutucu olana da telef ver, diye beddua eder. Buhârî, “Zekât”, 27.
Günün Sözü
Borcunu azaltırsan hür yaşarsın, günahlarını azaltırsan rahat ölürsün.
(Hz. Ömer)
Günün Duası
Allah’ım bugün dünya ve ahiret işlerimi bana kolaylaştır.
Bunları biliyor muyuz?
Musalla nedir?
Daha çok bayram namazları için hazırlanan, kıble tarafında mihrap veya bunun yerine dikili bir taş bulunan, üstü açık mescide; cami ve mezarlık civarında cenaze namazı kılınan yere verilen isimdir.