Sayfa Yükleniyor...
Şaka ile yapılan boşama dinen geçerli olur mu?
İslam fıkhına göre, bazı değerlerin şakası olmaz. Nikah, Boşama, Ridde... gibi. Nitekim Hz. Peygamber bir hadisi şeriflerinde mealen şöyle buyurmaktadır. Üç şeyin ciddisi de ciddidir. Şakası da ciddidir. Nikah, talak ve dinden dönme.
Bu ve benzeri nassları dikkate alan İslam bilginleri şakayla da olsa nikahlanmak, boşanmak veya İslamdan dönmeyi söyleyen kimsenin üç durumu da geçerli olacağı kanaatindedir.
Buna göre kişi şaka ile de olsa hanımını boşarsa, boşanma geçerli olur. Öyleyse bu değerlerle asla şaka yapmamamız lazım.
Melekler de insanlar gibi günah işlerler mi?
Nurdan yaratılan ve insandan tamamen farklı olan melekler Allaha isyan etmez asla günah işlemezler. Hangi iş için yaratılmış iseler o işi yaparlar. Daima Allaha ibadet ve itaat ederler. Kurânda bu hususa şöyle işaret edilmektedir: Üzerlerinde hâkim ve üstün olan Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyleri yaparlar. Şüphesiz Rabbin katındaki (Melek)ler Ona ibadet etmekten büyüklenmezler. Onu tesbih ederler, yalnız Ona secde ederler
Melekler, Allahın emirleriyle farklı şekillere girebilirler. Örneğin Cebrail, Hz. Peygambere gelirken bazen Dıhye adındaki sahabe gibi görünmüş, bazen da kimsenin tanıyamadığı bir yabancı gibi gelmiştir. Tabii erkek şekline girmekle beraber erkeklik özelliklerini fiziki manada taşımazlar. Kadın kılığına ise girmezler.
Meleklerin gözle görülmeyişleri onların yok olduklarından değil, gözlerimizin o kabiliyette yaratılmamış olmasındandır. Melekleri gözlerimizle müşahede edemeyişimiz onları inkâr etmemizi gerektirmez. Zira gözümüzle görmediğimiz halde varlığını kabul ettiğimiz çok şey vardır. Akıl, ruh, zekâ gibi varlıklar; sevinç ve üzüntü gibi haller bunlardandır. O halde meleklerin varlığına da ruhumuz ve aklımız gibi inanmak zorundayız.
Gösterişle yapılan ibadetlerin sevabı olur mu?
Salih amelin kabul şartlarından biri de ibadetin riyadan yani gösterişten uzak olmasıdır. İnsanlar görsün diye gösteriş ve riyakarlık içinde ibadet yapan kimse her ne kadar ibadet yapıyorsa da niyeti halis olmadığından bu ibadetten dolayı sevap almaz.
Sevgili Peygamberimiz riya ve gösterişten sakınmamızı emretmektedir. Nitekim bir hadisi şeriflerinde bu hususta şöyle buyurmaktadır: Riyadan sakınınız çünkü riya küçük şirke benzer.
Bir başka hadis-i Şerifinde de bu hususta şöyle buyurmaktadır: İnsanlara duyurmak için bir amel işleyeni, Allah Kıyamet günü insanlar önünde teşhir eder. Gösteriş için bir amel işleyeni, Allah Kıyamet günü insanlar önünde rezil eder.
Buna göre kişi ibadetlerinden sevap almak istiyorsa ve bu ibadetlerden feyiz ve bereket istiyorsa ibadetlerini rıza-i ilahi için yapmalıdır. İnsanlar görsün, övsün, ticaretinde ona güvensin diye değil. Günün Ayeti
Sizi boşuna yarattığımızı ve bize tekrar döndürülmeyeceğinizi mi sandınız?
Müminûn 115.
Günün Hadisi
Kulum bana kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili olan bir şeyle manen yaklaşamaz.
Buhari, Rikâk, 38.
Günün Sözü
Duygularla savaşılmaz duygular yönetilir
Günün Duası
Ya rabbi bugün bana bir insanın duasını almayı nasip et.
Bunları biliyor muyuz?
Arasât nedir?
Kıyametin kopmasından sonra diriltilecek olan insanların, dünyadaki inanç, söz, fiil ve davranışlarından sorguya çekilmek üzere sevk edilecekleri yerin adına denir. Bu mekâna mahşer ve mevkif de denir.
Günün Nüktesi
Bir veli bir deli Hikayesi
Ebu Müslim Havlani bir toplulukta konuşulanları dinler. Hemen hepsi de hanımından şikayette bulunmaktadırlar. Ancak Ebu Müslimde şikayet filan yoktur. Derler ki:
Veli gibi bir hanıma düştün de sesin sedan çıkmıyor değil mi?
Omuzlarını silkerek cevap verir:
Bizimki veli filan değil kelimenin tam manasıyla delidir deli!
Öyle ise derler nasıl geçiniyorsun böyle deli biriyle?
Cevap verir:
Ben usulünü biliyorum da öyle geçiniyorum, kavga gürültümüz o yüzden olmuyor!
Büsbütün meraka düşerler.
Deli gibi biriyle kavgasız gürültüsüz geçinmenin usulü nedir ki? diye sormaktan kendilerini alamazlar.
Şöyle izah eder Ebu Müslim, geçinmenin sırrını.
Der ki:
Allah, Âdemi topraktan yarattığında bedenine önce aklı koydu. Akıllı bir adam oldu.
Sonra öfkeyi yarattı. Ona da Âdemin bedenine girmesini emretti.
Öfke:
orada akıl vardır! Akılla ikimiz bir yerde asla duramayız!
Rabbimiz buyurdu:
Ey öfke! Sen Âdemin bedenine girmeye çalış, oraya yönel. Akıl senin geldiğini görünce hemen çıkıp gider, kendi yerini sana bırakır. Böylece sen de Âdemin bedeninde hükmünü icra eder, onu deli yaparsın.
Ebu Müslim burada der ki :
İşte biz hanımla bu konuda anlaştık. Dedik ki; mademki insana öfke gelince akıl gidiyor, insan delinin teki haline geliyor. Öyle ise evde kim öfkelenirse o an sanki o delidir. Deliye karşı ise bir veli lazımdır. Ben öfkelenirsem hemen farkına varacaksın, sabır gösterip ters cevap vermeyeceksin. Çünkü ben o an deli sayıldığımdan deli adamdan her şey beklenir diyerek veli rolüne gireceksin, aklım gelinceye kadar bir deliye bir veli rolü oynayacaksın.
Ebu Müslim burada şunu da ilave eder:
Tabii der, bu sabır benim için de geçerli bir görevdir. Bazen hanım öfkelenir, bu defa o deli durumuna girer bana veli rolü düşer, ben bir veli gibi sabır gösterir, karşılık vermemeye çalışırım. Aklı gelip de akıllı insana muhatap olduğumu anlayıncaya kadar, bu sabır devam eder.
Ebu Müslim bundan sonrasını şöyle tamamlar:
İşte der ey dostlar, benim hanımdan şikayetçi olmayışımın sebebi budur. Gül gibi geçinip gitmemizin sırrı da buradadır. Tavsiye ederim, siz de bir deliye bir veli rolü oynayın, öfkelenince karşı taraf veli rolüne girsin, sabır ve tahammülü esas alsın, göreceksiniz ki tartışma kısa zamanda son bulacak, taraflar birbirlerine karşı sevgiyle dolacak. Çünkü öfkeli taraf kendisine karşılık verilmeyişinin takdirini, minnettarlığını duyacak. Bu da mutluluk vesilesi olacak.