İslam’da boşanma nafakasının süresi ne kadardır?


  • Oluşturulma Tarihi : 24.06.2021 07:59
  • Güncelleme Tarihi :

İslam, evlilik hayatında kocaya vermiş olduğu hak ve yetkilerin yanında, bir takım görev ve sorumluluklar da yüklemiştir. Bunlardan birisi de, kocanın eşinin temel ihtiyaçlarını makul ve normal ölçülerde karşılama ve giderme görevidir. Bu, evlilik akdinden doğan bir sorumluluktur. Kadının zengin veya fakir, müslim veya gayrimüslim olması bu görev ve sorumluluğu değiştirmez. Kur’an-ı Kerim’de boşanmış ama iddet bekleyen kadına kocasının evinde ikamet etme hak veya yükümlülüğü getiren ve iddet süresince kadına zarar verilmemesini emreden ayetler vardır. Bu ayetler aynı zaman da kocaya eski eşine nafaka vermesini emretmektedir. Söz konusu bu ayette yüce Mevla mealen şöyle buyurmaktadır: “Onları (iddetleri süresince) gücünüz nispetinde, oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun. Onları sıkıntıya sokmak için kendilerine zarar vermeye kalkışmayın. Eğer hamile iseler, doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için (çocuğu) emzirirlerse (emzirme) ücretlerini de verin ve aranızda uygun bir şekilde anlaşın.” (Talak, 65/6). Bu ayetten anlamından hareketle, İslam hukukçularına göre kadının kocası üzerindeki nafaka hakkı evlilik süresi ile evlilik sona erdiğinde ise iddet süresi ile kayıtlıdır. İddet dediğimiz üç ay hali bittiğinde ise nafaka sorumluluğu da bitmiş olur.

Kişi yanılarak adağının etinden yemişse ne yapması gerekir?

Adak kurbanının etinden, adağı yapan kişinin yemesi caiz olmadığı gibi; bu kişinin usûl ve fürûu yani annesi, babası, nineleri, dedeleri, çocukları, torunları sayılan kimseler yiyemezler. Adak kurbanının etini bu sayılanlar dışında kalan ve dinen fakir olan kimseler yiyebilirler. Şayet adak kurbanını kesen kişi bu adaktan yemiş ise fıkıhçılara göre yediği miktarın fiyatını fakirlere para olarak verecektir.

Konuşmadığımız birisi bize selam verdiğinde ona karşılık vermek zorunda mıyız?

Dinimizce selam vermek sünnet onu cevaplandırmak ise farzdır. Bir topluma selam verildiği zaman o toplumdan bir kişi bu selama karşılık vermesi bu farzı yerine getirmek için yeterlidir. Şayet cevap verilmese o toplumda oturan her Müslüman günahkâr olmuş olur. Selamı o toplumun içinde oturan bir kimsenin ismini zikrederek verme durumunda ise ismi geçen kimse bu selama karşılık verme zorunda diğerleri için bir şey söz konusu değildir. Selam, benden sana bir zarar gelmez, anlamına geldiğine göre her Müslüman İslam’ın bu güzel şiarını günlük hayatında yaşaması ve yaşatması lazım. Selam verdiği gibi verilen selama da karşılık vermesi gerekir. Çünkü Kur’an-ı Kerim de Allah mealen şöyle buyurmaktadır: ‘Size bir selam verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı selamla karşılık verin.’ (Nisa, 4/86) Dolayısıyla bize selam verildikten sonra selamı veren dost, akraba, tanıdık, tanımadık, küs ya da barışık kim olursa olsun selamına karşılık vermek üzerimize farzdır. Selama karşılık vermemek ise dinen uygun değildir.

Günün Ayeti

Rablerine kavuşacaklarını ve Ona döneceklerini umanlar ve huşu duyanlardan başkasına namaz elbette ağır gelir.

Bakara 2/45

Günün Hadisi

Doğruluk iyiliğe götürür. İyilik de cennete götürür.

Buhârî, “Edeb”, 69.

Günün Sözü

Ağlamanın en güzeli ve iyisi, İslam’a uygun olmayan amellerle geçirilen ömür için ağlamaktır.

Ebü’l-Havârî

Günün Duası

Allah’ım bizi doymak bilmeyen nefisten koru.

Bunları biliyor muyuz?

Islah-ı Nefs Nedir?

Kötü huyları, fenâ alışkanlıkları ve yaramaz işleri bırakıp, iyi huyları, güzel işleri, kulluğa yakışan tâat ve ibadetleri yapmak demektir.

Günün Nüktesi

Hanımlar Çok Kazançlıdır…

Bir gün, Peygamber Efendimiz kızı Hz. Fatıma’nın evine gelir. Evde görür ki, Hz. Fatıma oturmuş, elinde Hz. Ali’nin elbisesinin söküğünü dikiyor. Ayağıyla da, Hz. Hasan’ın beşiğini sallıyor, ağzıyla da Kur’ân-ı Kerim okuyor. Bu haldeyken Peygamberimiz içeri girince,

Hz. Fatıma:

- “Buyur babacığım” diye ayağa kalkar.

Peygamberimiz:

- “Kalkma kızım, otur otur” diye ısrar eder, ama Hz. Fatıma yine de ayağa kalkar.

Hz. Peygamber:

- “Keşke otursaydın” diye ısrar edince, Hz. Fatıma merak eder:

- “Babacığım sen gelirsin de, ben ayağa kalkmaz olur muyum? Niye otursaydım ki?” der.

Hz. Peygamber:

- “Kızım, hanımlar çok bahtiyardır, kazançlıdırlar. Ben kapıdan içeri girdiğim zaman, buranın meleklerle dolu olduğunu gördüm.” buyurur.

Hz Fatıma:

- “Babacığım, bu kadar melek niçin gelmiş buraya, diye sorar.

Hz. Peygamber:

- “Her birisi, bir başka sebepten gelmişti. Sen elinle kocanın elbisesinin yırtığını dikiyorsun, hizmet ediyorsun, işte meleklerin bir kısmı, senin kocana hizmet edişinden dolayı gelmişlerdi. Bir hanımın gönül rızasıyla kocasına hizmet etmesi, meleklerin tebrik edeceği bir ibadettir. Diğer bir kısmı da elinle kocanın elbisesini dikerken, ayağınla da oğlunun beşiğini sallıyordun, bir hanımın çocuğuna bakması, isteyerek, severek, şefkatle, sevgiyle hizmet etmesi, meleklerin gelip seyredebileceği bir hizmettir. Meleklerin bir kısmı da, oğlun Hasan’ın beşiğini salladığın için gelmişlerdi. Sen ağzınla da boş durmuyor, Kur’ân-ı Kerim okuyordun, işte büyük bir kısmı da senin okuduğun Kur’ân-ı Kerim’i dinlemek için gelmişlerdi. Kızım, hanımlar çok şanslıdırlar, eğer niyetlerini düzeltirlerse, eğer duygularını düzeltirlerse, eğer bu saydığım hizmetleri bilinçle, ibadet kastıyla yaparlarsa, onların yaptığı bütün işler, ibadet yerine geçer.”

(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 191) (2. Ve 3. Soruyu çıkarabilirsin)

İslam’da boşanma nafakasının süresi ne kadardır?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık