İslam’da mezar şeklinin bir standardı var mı?


  • Oluşturulma Tarihi : 31.07.2021 08:34
  • Güncelleme Tarihi :

İslam dini, hayatında olduğu gibi ölümünde de insana gereken değeri vermiş, saygıyı göstermiş ve öldüğü andan itibaren ona yapılacak muameleyi de belirlemiştir. Bu anlamda İslam dini, kabir ve kabristanın düzenli ve tertipli yapılmasını, temiz tutulmasını ve yeşillendirilmesini, hayatta bulunan insanların ölülere karşı bir vefa borcu olarak görür. 

Ancak kabirlerin yükseltilmesi, üzerine kubbeli binalar yapılması, taşına övücü veya kaderden şikáyet edici sözler yazılması yasaklanmıştır. Buna karşılık mezarın bir-iki karış yükseltilmesi, israfa kaçmadan ve tevhid inancına zarar vermeyecek şekilde yapılmasında bir sakınca yoktur.

İnsanın amellerini kim yazıyor?   

İnsanın sağında ve solunda bulunan iki meleğe kiramen katibin adı verilir. Bu iki meleğin görevi ise; sağdaki melek iyi ve hayırlı fiil ve davranışları soldaki melek ise kötü ve şer işleri yazmaktır. Kur'an-ı Kerimde bu mükerrem melekler hakkında şöyle buyrulmaktadır. “İki melek (insanın) sağında ve solunda oturarak yaptıklarınızı yazmaktadırlar. İnsan hiçbir söz söylemez ki, yanında gözetleyen yazmaya hazır bir melek bulunmasın.” (Kâf, 50/17-18.)

Madem her fiilimiz ve davranışımız kayıt altına alınmaktadır. O zaman bize düşen ve bizden beklenen daima iyi ve hayırlı işlere imza atıp sağ tarafımızdaki meleğe fiillerimizi yazdırmaktır.

Kazası olan kimse her namazın arkasında kaza kılmak zorunda mı? 

Hanefi mezhebine göre kazaya kalmış farz ve vacip bütün namazlar kerahet vakitlerinin dışında her zaman kılınabilir. Bunlar için belirli bir vakit yoktur. Ancak, düzenli bir şekilde namaz borçlarını tamamlamak için, kaza namazlarını vakit namazlarının peşinden kılmayı prensip haline getirmek güzel bir davranıştır. Ama illaki hemen her farz namazın arkasında bunu kılma gibi bir zorunluluk yoktur.  

Şafii mezhebine göre ise kişi istediği zaman kaza namazını kılabilir. Onlar için bir kerahet vakti de söz konusu değildir. Ama aynı şekilde illaki bunu farz namazların arkasına kılmak zorunda değildir.

Bir abdestle birden fazla vakit namazı kılmanın bir sakıncası var mı?

Abdest, namazın ön şartıdır. Abdest bozulmadığı müddetçe onunla kılınacak namaz konusunda herhangi bir sayı sınırlaması yoktur. Çünkü abdestin eskisi yenisi olmaz. Abdest var olduğu sürece bütün namaz çeşitleri farzı, sünneti, nafilesi, kazası, teravihi fark etmeksizin bu abdestle kılınabilir. 

Yani kişi ne kadar abdestli kalabilirse o kadar o abdestle namaz kılabilir. 

Günün Ayeti

Allah dilediği kimselere rızkı bollaştırır da daraltır da. Onlar dünya hayatıyla sevinip mutlu oluyorlar, oysa âhiretin yanında dünya hayatı, geçici bir faydadan başka bir şey değildir.

Ra’d, 13/26.

Günün Hadisi

Öyle bir devir gelecek ki, insanoğlu, aldığı şeyin helalden mi, haramdan mı olduğuna hiç aldırmayacak.” 

(Buhari, Büyu 7, 23)

Günün Sözü

İnsanın hayatını düzenleyen akıl değil, zenginliktir. 

CİCERO

Günün Duası

Allah’ım,  ülkemizi, milletimizi, canımızı, malımızı bugün her türlü afetten, yangından, soygundan ve benzeri tehlikelerden muhafaza eyle.

Bunları biliyor muyuz?

“Hu” ne demektir?

Arapça’da üçüncü tekil şahıs zamiri olan hû (hüve), Kur’an’da sıkça Allah’a işaret etmesi sebebiyle tasavvufta, Allah anlamında kullanılmıştır. Sûfilere göre zikrin en faziletlisi, bir şey isteme anlamı taşımayan ve Allah’ın zâtî ismi olan hû ile anmaktır.

Günün Nüktesi

Sessiz ders… 

Bir bilgenin ders halkasının müdavimlerinden biri, nice seneler sonra, halkayı terk etmişti. Haftalar aylar geçip adam ortalarda gözükmeyince, bilge kişi kendisini ziyarete karar verdi. Mevsim kıştı, adam evde yalnızdı ve evin salonundaki büyük ocakta gürül gürül odun yanıyordu.

Bilgenin kendisini niye ziyaret ettiğini tahmin eden adam, üşümüş olan bilgeyi ocağın başına davet etti, kendisi de bir şeyler ikram etmek için mutfağa yöneldi.

Ocağın yanı başına oturan bilge, gelen ikramı kabul etti, fakat adama hiçbir şey demedi. Sanki adam evde yokmuş, sanki kendi evinde tek başına oturuyormuş gibiydi. Bütün dikkatini ocağa vermiş gözüküyordu.

Bilge birkaç dakika sonra maşayı eline aldı, iyice köz haline gelmiş odunlardan birini ocağın bir kenarına koydu. Sonra minderine oturdu. Hala bir şey söylemiyordu.

Kenara konmuş olan közün ateşi yavaş yavaş azaldı, sonra söndü. Odada çıt çıkmıyordu. İlk baştaki selamlama hariç, bir kelime bile konuşulmuş değildi.

Bilge gitmeye hazırlanırken, sönmüş közü aldı ve yeniden ateşin ortasına koydu. Köz, ateşle ve yanan odunların ısısıyla çabucak parladı.

Bilge ayrılmak için kapıya yöneldiğinde, ev sahibi: “Sebeb-i ziyaretinizi anlıyorum”. Dedi. “Ateş dersiniz için de teşekkür ederim. Bundan sonra sohbetlerinizi hiç aksatmayacağım.”

İslam’da mezar şeklinin bir standardı var mı?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık