Müslüman bir kadın kendisine dinen yabancı olan erkeklerin yanında her zaman ve her yerde başını örtmek zorundadır. Ama kadınların arasında veya evde babasının, erkek kardeşlerinin, amca veya dayısının, kayınpederinin… yanında başını örtmek zorunda değildir. Çünkü bunlarla evlenmesi caiz değildir. Dolayısıyla bunlara karşı saçını açmasında bir sakınca yoktur. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de bu hususta mealen şöyle buyurmaktadır: “Mümin kadınlara söyle: Gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, kendiliğinden görünen kısım dışında süslerini göstermesinler; başörtülerini yakalarının üzerini de kapayacak şekilde salsınlar. Babaları, kayınpederleri, oğulları, kocalarının oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), cariyeler, erkekliği kalmamış tabiler (yani yardıma muhtaç hale gelmiş ve erkekliği kalmamış yoksul ve düşkünler) ya da kadınların mahrem yerlerini henüz anlayacak çağa gelmemiş çocuklardan başkasına süslerini göstermesinler. Gizli güzelliklerinin belli olması için ayaklarını vurmasınlar.” (Nur, 24/31.) Kadınların evin içinde namahrem bir kimse yoksa yani yabancı bir kişi yoksa başlarının açık kalmasında bir sakınca yoktur.
Salâtu selam’ın anlamı ve önemi nedir?
Salât ve selam kelimelerinden oluşan “salât-u selam” terkibi, Hz. Peygamber için okunan ve Allah’ın rahmet ve selamının onun üzerine olması dileğini ifade eden dualara denir. Kur’an-ı Kerim’de, “Allah ve melekleri şüphesiz Peygambere salât ediyorlar. (O hâlde) ey iman etmiş olanlar, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selam verin.” (Ahzab, 33/56) buyurulmaktadır. Hz. Peygambere, Allah’ın salât etmesi rahmet, meleklerin salât etmesi şanının yüceltilmesini dilemeleri; müminlerin salât etmesi ise dua etmeleri anlamına gelmektedir. Hz. Peygambere en kısa şekilde, “Allahümme salli alâ Muhammed” veya “Sallallahü aleyhi ve sellem” ya da “Allahumme salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve bârik ve sellim” diye salât-u selam getirilir. Sahabeler sana nasıl salat getirelim diye sorduğunda Sevgili Peygamberimiz onlara cevaben şöyle demiştir: “Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine, İbrahim ve onun ailesi üzerine salât ettiğin gibi salât et! Şüphe yok ki, sen çokça hamdedilen ve şanı yüce olansın. Allah’ım! Muhammed’e ve Muhammed’in ailesine, İbrahim ve ailesine bereket ihsan ettiğin gibi bereket ihsan eyle! Şüphesiz ki, sen çokça hamdedilen ve şanı yüce olansın. (Buhârî, “Enbiya”, 10.)
Avda yakalanan hayvanları yemenin bir sakıncası var mı?
Tüfek ile avlanan hayvan canlı olarak ele geçerse bilinen ve alışılan bir yol ile yani keskin bir aletle keserek boğazlanması gerekir, bu şekilde kesilmekle yenilmesi helal olur. Canlı olarak ele geçtiği halde boğazlanmadan ölürse yenilmez. Tüfek ile avlanan hayvan kurşun ve mermi ile ölmüş ise Şafiilere göre o hayvan yenilmez. Çünkü hayvan kesilmesi adet olmayan ağır bir aletle öldürülmüştür. Zira tüfekten çıkan mermi kesici bir alet değildir. Hanefiler ise avlayan kişinin mümeyyiz (iyiyi, kötüyü birbirinden ayıran) olması, aniden (bilerek) besmeleyi terk etmemesi ve öldürmemenin başka bir sebeple değil de- atış sebebi ile olması şartlarına bağlı olarak tüfek ile avlanan hayvanın yenilebileceği görüşündedirler.
Günün Ayeti
O gün dostlar bile birbirine düşman kesilecektir; sadece Allah’tan korkanlar böyle olmayacaktır
Zuhruf, 43/67.
Günün Hadisi
“Her kim dualarının kabulünü, gam ve üzüntülerinin def olup kaldırılmasını arzu ederse sıkıntıda bulunanların imdadına yetişsin.”
(Müslim, “Müsakat”, 32.)
Günün Sözü
Bir iyiliği yapan değil, iyiliği gören hatırlamalıdır.
Cicero
Günün Duası
Allah’ım hiçbir insanın ahını, hakkını ve bedduasını almadan ahirete intikal etmeyi nasip eyle.
Bunları biliyor muyuz?
Celse-i Hafife Nedir?
İkinci secdeyi yapıp kıyama kalkmadan önce olan kısa oturma demektir.
Günün Nüktesi
Servetin Değeri…
Şibli hazretleri bir gün Hicaza gitmek için yola çıkar, yolu Bağdat’tan geçer. O zamanın halifesi Harun Reşid, Şibli hazretlerinin Bağdat’a geldiğini duyar. “Biz mi ziyaretine gelelim yoksa o mu bizim sarayımıza şeref verir?” diye haber gönderir. Şibli hazretleri biz halifenin yanına geliriz der. Ve saraya gider.
Halife, Şibli hazretlerine, “Bana bir nasihat eder misiniz efendim” der.
Şibli hazretleri de “Bana bir bardak su getirin” der.
Halifeye, “Eğer çölde susuz kalsanız, ölmek üzere olsanız, biri elinde bir bardak su ile çıkıp gelse, dese ki bu bir bardak suyu sana veririm ama servetinin yarısını isterim, verir misin?
Halife düşünür ve elbette veririm der.
Şibli hazretleri, “Peki bu suyu içtin, çıkaramıyorsun [vücudundan dışarı çıkmıyor, bir hastalık var], bir doktor gelse, ben o suyu dışarı çıkarırım fakat servetinin diğer yarısını isterim, verir misin?”
Harun Reşid düşünür ve elbette veririm der.
Şibli hazretleri, “O halde bir bardak su bile etmeyen servetine güvenme” der.
Halife ağlamaya başlar. Bana bir nasihat daha eder misiniz der.
Şibli hazretleri, “Siz suyun başındasınız, Allah, Hz. Peygamber’den beri akıp gelen bu İslamiyet suyunun bekçisi olmayı size nasip etti, bu suya pislik karıştırma, karıştırılmasına da müsaade etme, bid’at karıştırma onu tertemiz olarak koru.”