Sayfa Yükleniyor...
İslama göre bir Müslüman, başkasının oğlunu veya kızını kendine öz evlat sayıp mirasçı kılamaz. Ne kadar öz evladım, dese, ne kadar da candan, ciğerden sevip saysa, yine başkasının evladı, yabancının oğlu, kızıdır. Bu yabancı çocuk, büyüyünce onu öz baba gibi kabul edemeyeceği gibi, hanımını da öz ana olarak göremez, yabancılara ait mahremiyet aralarında devam eder. Resûl-i Ekrem Efendimiz, Hz. Zeydi kendisine evlat edinmiş, ancak Allahu Teala daha sonra gönderdiği emirle bunu yasaklayıp, birinin başkasının öz oğlu, kızı olamayacağı bildirmiştir.
Bu bakımdan İslamda evlat edinmek yoktur. Ama birinin çocuğunu alıp muvakkat bir zaman için meşgul olmak mümkündür. Yahut yetimlere, yoksullara, kimsesizlere bakmak için ayrı bir usul bulup yardım etmek sevaptır, güzel bir yardımseverliktir. Ancak kişiyi evlat edinip mirasına varis yapmak caiz değildir.
Küçük kardeşin büyük kardeşten önce evlenmesinde dini bir sakınca var mı?
Dinimizde evlilik sırası diye bir sıra söz konusu değildir. İslam dininde böyle bir sıra mecburiyeti yoktur. İslam dininde büyükler beklerken küçüklerin evlenmesi caiz olmaz yahut da günah ve saygısızlık olur diye bir hüküm mevcut değildir.Bu tarz cümleler ve düşünceler dini bir gerekçeden ziyade örf, adet meselesidir yani bir anlamda örfün din haline getirilmesidir. Onun için böyle bir sıraya uyulursa örfe uyulmuş olur. Uyulmazsa da örfe uyulmamış olur.Duruma dini açıdan bakacak olursak şöyle düşünmek de mümkündür. Denebilir ki: Allah küçüğün kısmetini önce göndermiş, büyüğünki ise ondan sonraya tehir etmiştir. Bu sebeple kısmeti çıkanın, evlenmesinde sakınca söz konusu olmaz. Dolayısıyla kısmeti çıkan evlenir, kısmeti yolda olan da kısmeti gelinceye kadar bekler.
Cuma namazını kılmamak imana zarar verir mi?
Özürsüz olarak Cuma namazını terk eden bir Müslüman büyük günah işlemiş olur. Peygamber Efendimiz bir hadis-i şeriflerinde, özürsüz olarak üç cumayı terk eden kimsenin kalbinin mühürleneceği ifade etmektedir. Mazeret demek yolculuk ağır hastalık demektir.
Bu itibarla geçerli bir mazeret olmadıkça Cuma namazının terk edilmemesi gerekir. Terk edilmesi halinde ise kişi büyük günah işlemiş olur fakat imanı ve nikahı gitmez.
Olağanüstü durumlarda mallara bir fiyat sınırlaması koymak caiz mi?
İslamın ekonomik anlayışında serbest piyasa anlayışı vardır. Bu anlayışta isteyen istediği oranda mal alır ve satar. Bu malı da istediği fiyata alır ve satar. Tabi olağan durumlar için geçerlidir. Ancak olağan üstü dönemlerde deprem, afet, kıtlık Dönemlerinde devlet gerektiğinde malın hem stokunu, karaborsasını, önlemek hem de kıtlıktan dolayı insanların mağdur duruma düşmemeleri için fiyatlara fıkhi bir tanımla narh koyabilir. Yani fiyatlara sınırlama getirebilir.
Lakin bugünkü piyasa koşulları gibi zamanlarda fiyatlara sınırlama getirilmez. Fiyatlara sınırlandırma getirilmediği gibi aynı zamanda kar oranlarına da bir sınırlandırma getirilmez. Çünkü istenilen bütün temel ihtiyaçlar her yer de var. Günümüzde de serbest rekabet piyasası var. Bir markette ya da iş yerinde satılan malının fiyatını beğenmeyen vatandaş hemen diğer marketten ya da iş yerinden ihtiyacını alabiliyor.
Kıtlık ve karaborsa olmadığından fiyatlara ve kar oranlarına bir oran koyulmaz. Tabi her ne kadar dinen fiyatlara bir oran koyulmasa da Müslüman yakışan başta ticaretinde olmak üzere hayatın her alanında ehli vicdan olmasıdır.Buna göre fetva anlamında kişinin yüzde yüz karla bir malı satmasında dinen bir sakınca yoktur.
Günün Ayeti
Kuran okunduğu vakit hemen onu dinleyin ve susun ki merhamet olunasınız.
Günün Hadisi
Kim kötü ve çirkin bir iş görürse onu eliyle düzeltsin; eğer buna gücü yetmiyorsa diliyle düzeltsin; buna da gücü yetmezse, kalben karşı koysun. Bu da imanın en zayıf derecesidir.
Günün Sözü
İyiliğe gücün yetmezse, kötülük etme.
Aristoteles
Günün Duası
Allahım ölmüşlerimize rahmet, kalanlarımıza afiyet ömrümüze ve malımıza bereket ver.
Bunları biliyor muyuz?
Ganimet nedir?
Savaşta düşmandan ele geçirilen her türlü malı ifade etmektedir. Kuran-ı Kerimde ganimetlerin 1/5inin Allaha, Rasûlüne ve onun akrabalarına, yetimlere, yoksullara ve yolculara ait olduğu bildirilmiş (Enfal, 8/41), Hz. Peygamberin uygulamasında da ganimetin kalanı gaziler arasında taksim edilmiştir.
Günün Nüktesi
Kolayı Var
İmparatorluk dönemi şairlerinin en esprililerinden biri olan şair Haşmetin (18. yy.) kendine göre aptalca işler yapanların adını kaydettiği gizli bir defteri varmış. Kim ahmakça, akılsızca bir iş yapsa adını oraya işlermiş. Haşmetin böyle bir defter tuttuğundan haberdar olan padişah (3. Mustafa) bir yolunu bulup bu defteri elde etmiş. Padişah zevk ve merakla bu defteri karıştırırken, aptalca işler yapanların listesi demek olan bu defterde kendi adına da rastlamış.
Hemen şair Haşmetin huzuruna çıkarılmasını emretmiş. Şair karşısına çıkınca vakit kaybetmeden paylamaya başlamış:
-Bu ne küstahlık! Sen nasıl oluyor da benim adımı böyle aptallar listesine kaydediyorsun?
-Efendimiz sakin olunuz, izah edeyim. Siz geçenlerde baş seyise yüklü bir para vererek cins bir Arap atı almaya gönderdiniz. O kadar parayla Arabistana gönderilen kimse artık geri döner mi? Bunun için sizin adınız da orada bulunuyor.
-Peki, ya baş seyis geri dönerse?
-Kolayı var efendimiz, sizin adınızı siler onunkini yazarız...