Sayfa Yükleniyor...
İslam’da, Peygamber Efendimizin sünnetinde ve İslam alimlerinin tatbikatında “ölünün yedinci, kırkıncı, elli ikinci gecesi” gibi bir adet ve ibadet şekli yoktur. Bu yemek ya da anma diğer kültür ve inançlardan Müslümanların hayatına sokulmuş bir adettir. Bu yemeğin İslam’da yeri olmamakla beraber her zaman ve her gün ölülerimiz için yemek verebilir. Mevlitler dualar, Kur’an-ı Kerim okunabilir. Ancak bunu belli bir güne hasretmek doğru değildir. Bu okuduklarımız onların ruhunu serinletecek, kabirlerini nurlandıracak, varsa üzerlerindeki kabir azabını hafifletecektir diye temenni ederiz.
Firmalara iş ya da müşteri bulan kişinin bundan dolayı para alması caiz mi?
Dinen helal olan bir malın veya hizmetin alım satımında aracı olan kişinin (komisyoncunun), yaptığı hizmetin karşılığında alıcı veya satıcıdan yahut her ikisinden tespit edilen oranda ücret alması caizdir. Ancak hizmetinin karşılığında alacağı ücretin önceden belirlenmesi uygun olur. Ücretin önceden belirlenmemiş olması halinde ise, mevcut uygulama ve örfe göre hareket edilir.
Buna göre belli bir ücret (komisyon) karşılığında firmalara iş ya da müşteri bulan kişinin elde ettiği gelir dinen helaldir.
İmanın bazı şartlarına inanmamak caiz mi?
“İman tecezzi kabul etmez”. Yani, iman hakikatleri bir bütündür. İmanın altı esasından birine iman etmemek insanı dinden çıkarmaya yeter. Allah’a inanan bir mümin O’nun kitabı olan Kur’an’a da iman edecektir ki Rabbini hak bir itikat üzere bilebilsin. İnsan aklı ancak kendisini ve bu alemi bir yaratanın olduğunu bilebilir, ama onun sıfatlarını, fiillerini, isimlerini, emir ve yasaklarını, ebed yurdunu, cennetin yollarını, Allah bildirmedikçe bilemez. O halde Allah’a ve Kur’an’a imanın birbirinden ayrı düşünülmesi kabil değil. Kur’an’a inanan insan, Peygamberimizin risaletine ve vahiy meleği Cebrail’e de inanma durumundadır. Bu ise peygamberlere ve meleklere imanın ilk ve en büyük adımıdır. Kur’an’a ve peygambere inanan bir insan ise Kur’an’ın bildirdiği ve Allah Resulünün öğrettiği bütün hakikatlere inanır ve bütün ibadetlere sarılır. Onun için İman bir bütün olduğu için inanmış sayılmak için imanın bütün esaslarını kabul etmek ve iman etmek gerekir.
Sadaka-i Cariye Nedir?
Sürekli sevap kazandıran sadaka anlamına gelir ve herkesin faydalanacağı süreklilik arzeden hayır demektir. Buna “kurumlaşmış hayırlar” da demek mümkündür. Cami ve mescidler, mektep ve medreseler, yollar ve köprüler, çeşmeler ve sebiller, hanlar ve hamamlar, her çeşit hayır vakıfları bunun örneğidir. Bunları yapanların, yapımına vesile olanların, katkı sağlayanların amel defteri kapanmaz ve sevabı sürekli olur.
Peygamberlerin Fetanet sıfatının anlamı nedir?
Peygamberlerin zeki ve dikkatli olduklarını belirten bir sıfattır. Yüce Allah gönderdiği bütün Peygamberlerine üstün bir zeka, büyük bir dikkat ve olgunlaşmış bir akıl ihsan etmiştir. Hiçbir peygamber haşa noksan bir zekaya ya da akla sahip değildir.
Günün Ayeti
(Ey insanlar!) Sizin yaratılmanız ve öldükten sonra tekrar diriltilmeniz ancak bir tek insanı yaratmak ve diriltmek gibidir. Şüphesiz Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. Lokman, 31/28.
Günün Hadisi
Kabul edileceğine kesin bir şekilde inanarak Allah’a dua edin. Tirmizi, “De’avat”, 66.
Günün Sözü
Nefse kolay ve tatlı gelen şeyi saadet zannetmemeli, nefse güç ve acı gelenleri de felaket sanmamalıdır. İmam-ı Rabbani
Günün Duası
Ey günahları affeden Allah’ım bugüne kadar işlediğim bütün günahlarımı affet.
Bunları biliyor muyuz?
Ebrar kime denir?
İmanlarında sadık (doğru), Allah’ın yasak kıldığı şeylerden sakınıp, emirlerine uyan, bozuk inanışlardan, kötü ahlaktan ve çirkin işlerden uzak duranlar demektir.
Günün Nüktesi
Babana niçin itaat etmiyorsun?
Bir adam evladının itaatsizliğinden dolayı şikayet ediyordu. Adam, belki Halife bir çaresini bulur diye oğlunu, Halife Ömer’in huzuruna getirdi. Çocuğa, babaya itaatin faziletlerinden bahseden Hz. Ömer:
— Babana niçin itaat etmiyorsun? dedi. Çocuk, Hz. Ömer’i dikkatle dinledikten sonra:
— Ya Ömer! Babanın evlat üzerinde bu kadar hakkı var da, evladın baba üzerinde hiç mi hakkı yok, dedi.
Hz. Ömer:
— Olmaz olur mu? Babanın vazifeleri de vardır. Bunlardan bazıları şunlardır: Doğduğu zaman güzel bir isim koymak, dinini, diyanetini öğretmek, kitabullahı öğretmek, daha sonra, zamanı geldiğinde Müslüman ve iffetli bir hanımla evlendirmek, diye saydılar.
Bunları dinleyen evlat:
— Ya Ömer sorar mısınız babama, bunlardan hangi birini bana yapmıştır, dedi.
Hz. Ömer, çocuğun babasına dönüp:
— Bu vazifelerini yerine getirdin mi? diye sordu. Adam gayet mahcup bir vaziyette:
— Hayır ya Ömer, yerine getirmedim, deyince Halife çok hiddetlendi ve:
— Demek ki, oğlun sana değil, sen oğluna isyan etmişsin. Bir de gelmiş oğlum beni dinlemiyor, diyorsun.