2

Tedbirli olmak kadere aykırı mı?


  • Oluşturulma Tarihi : 21.03.2020 08:04
  • Güncelleme Tarihi :

Tedbirin alınması takdire aykırı bir iş değildir. Eğer bir husustaki takdir-i ilahi, Levh-i Mahfuz'da takdir ve tespit edilmiş ise, onda değişiklik cari olamaz. Ama Biz hayatımızı kurallara ve emredilene göre yaşamak zorundayız.
Başımıza gelecekleri ya da kavuşacağımız nimetleri ve güzellikleri biz bilemeyiz. Zira biz gayb ilmine sahip değiliz. Dolayısıyla hayatımızı yaşarken nasıl rızkı veren Allah olduğu halde rızık temini için çalışıyorsak aynı şekilde başımıza gelmesi muhtemel kaza ve tehlikeleri bertaraf etmek için de tedbir almak zorundayız.
Ama aldığımız bu tedbir asla kadere muhalif değildir. Bilakis bu tedbiri almamak tıpkı rızkı aramamak ve sebeplere sarılmamak gibi yanlıştır.
Secdede başı secdeden hemen kaldırmak namaza zarar verir mi?
Fıkıh dilinde, rüku ve secdede beklemeye tadili erkan denir. Tadili erkan, rükünleri düzgün, yerli yerinde ve düzenli olarak yapmak demektir. Namaz, müminin miracı ve İslam'ın ana direklerinden bir direk olduğundan kılındığında belli bir hassasiyet, önem ve düzgünlük içerisinde kılınması lazım.
Tadili erkana uyularak kılınan namaz, şekil olarak düzgün ve kıvamında yerine getirilmiş olur. Böyle bir ehemmiyet içinde kılınan namaz “üstün körü” kılınmadığından bilakis tabiri caizse “dört başı mamur” kılınmadığından Allah indinde makbul olur. Böylece namazdan beklenen ibadet amacı da hasıl olmuş olur.
Tadili erkan, Şafii, Hanbeli, Maliki ve Hanefi fıkıhçısı Ebu Yusuf'a göre farzdır. Bu fıkıhçılara göre namazda tadili erkan mutlaka yerine getirilmesi gerekir. İmam-ı Azam Ebu Hanife'ye göre ise tadili erkan vaciptir.
İslam fıkıhçılarından anlaşılan şudur ki namazda tadili erkan farzdır. Namazda dinin temel direklerinden bir direk olduğundan, namaz kılarken özellikle rükuda, rükudan doğrulmada secdede ve iki secde arasındaki oturuşta dikkat edilmesi gerekir. Yoksa namaz eksik kaldığından fasit olur.
Kişinin hakkını helal ettirmek için kılınacak bir namaz var mıdır?
İslam dininde ibadetler Allah ve Resulü tarafından belirlenmiştir. Ne Kur’an’da ne de sünnette “kul hakkı namazı” diye bir namazdan söz edilmemiştir.
Kişinin kul hakkından kurtulmasının yolu, hak sahibine hakkını vermesi ve onunla helalleşmesidir. Yaptığı bu haksızlık için de Allah’a tövbe etmelidir. Ancak tövbe etmeden önce iki rekat namaz kılması menduptur.
Kul hakkı konusunda sevgili Peygamberimiz şöyle buyurmuştur: “Kimin üzerinde birinin namusu ya da malıyla ilgili bir zulüm varsa altın ve gümüşün bulunmadığı kıyamet gününden önce onunla helalleşsin. Aksi takdirde kendisinin salih amelleri varsa, yaptığı zulüm miktarınca sevabından alınır, hak sahibine verilir. İyilikleri yoksa zulüm yaptığı kardeşinin günahından alınır, onun üzerine yükletilir.” (Buhari, Mezali, 11).
Buna göre kul hakkı namazı diye bir namaz yoktur. Ancak kul hakkı varsa sahibine bu hak geri verilip helalaşmalı, bundan sonra da Allah’a tövbe etmelidir. Bu tövbeden önce de iki rekat namaz kılması ise menduptur tavsiye edilir.
Eşi Şafii olan bir Hanefi eşinin mezhebine girmek zorunda mı?
Hanefilik de Şafiilik de hak mezheplerdir. Bu mezhepler denize ulaşan su yollarına benzerler. İslam denizse, mezhepleri de bu su yollarıdır. Onun için her iki mezhep de hak olduğundan tarafların mezhep değiştirmeleri gerekmez.
Ancak mezhep değiştirmek isterlerse de dinen bunda da bir sakınca yoktur.
Günün Ayeti
İnsan, kendisine karşı kimse güç yetiremez mi sanıyor? Beled, 90/5
Günün Hadisi
Allah gönderdiği her derdin, şifasını da göndermiştir. Ebu Davud, “Tıbb”, 11
Günün Sözü
Ahlak, cemiyetin temelidir.
Günün Duası
Allah'ım imanımızı, sağlığımızı ve huzurumuzu daim eyle.
Bunları biliyor muyuz?
İhtikar nedir?

Halkın ihtiyaç duyduğu malları toplayıp fiyatları yükselsin diye satmayıp saklamak karaborsacılık yapmak demektir.

Günün Nüktesi
Kendimi Sana Feda Ederim...
Ebu Talip Mekki anlatıyor:
“Allah'a aşık bir veli vardı, bütün malını mülkünü ve canını Allah yoluna adamıştı. Her nesi varsa Allah için harcıyor, geride hiçbir şey bırakmıyordu.”
Kendisine:
“Senin bu muhabbetinin sebebi nedir? diye sorulduğunda;
“İki insan gördüm aralarında konuşuyorlardı. Onlardan işittiğim sözler, beni bu hale sevk etti” dedi.
Tanıdıkları:
“Ne işittin?” diye sordular.
Aşık şunları anlattı:
“Sevdiğiyle baş başa kalan birisi sevgilisine:
“Allah’a yemin ederim ki, ben seni bütün kalbimle seviyorum, sen ise benden yüz çeviriyorsun..” dedi.
Bunun üzerine sevgilisi:
“Beni gerçekten seviyorsan, benim için ne vereceksin? diye sordu.
O da:
“Sahip olduğum bütün malımı mülkümü sana veririm. Ayrıca son nefesime kadar da hizmetinde bulunur, kendimi sana feda ederim.” dedi.
İşte o zaman ben:
“Bir insan kendisi gibi bir insanı bu kadar sever ve her şeyini onun hizmetine feda ederse, ya bir kulun yüce yaratıcısına ve Mabuduna karşı sevgisi nasıl olmalı?” diye düşündüm. Ve ben de her şeyimi yüce Allah’a feda ettim.


 

Tedbirli olmak kadere aykırı mı?
Doç. Dr. Zeki Uyanık
Yazarımız Kim ?

Doç. Dr. Zeki Uyanık