Sayfa Yükleniyor...
Altını alıp satarken, Hz. Peygamberin faizi ve faize konu olan mallarda beyan ettiği gibi altını ve altının karşılığı olan bedeli peşin vermek gerekir. Şayet altın alınırken para sonraya bırakılırsa bu satış caiz değildir. Çünkü bu ribaya konu olur. Riba yani faiz de İslam’da yasaklanan haramların başında gelmektedir.
Yolculukta kılamadığımız namazları nasıl kılmamız gerekir?
Yolculukta kazaya bırakılan namazın kaç rekat kılınacağı hususu mezhepler arasında ihtilaflı bir konudur. Hanefi mezhebine göre, namaz, kişinin zimmetine nasıl ve ne şekilde terettüp ederse, kişi onu o şekliyle eda veya kaza edecektir. Yolculukta iken namazı kazaya kalan kişi, evine döndükten sonra da olsa, dört rekatlı olan farzları iki rekat olarak kaza eder. Mukim iken namazı kazaya kalan kişi de, yolculukta bu namazı tam olarak kaza eder. Şafiilere göre ise yolculukta kazaya bırakılan namaz eve dönüldükten sonra kılınacak olursa iki rekat olarak değil dört rekat olarak kaza edilmesi gerekir.
Başta takke olmadan kılınan namaz geçerli olur mu?
Takke takmak namazın farz veya vaciplerinden değildir. Takke takmak Hz. Peygamberin sünnetidir. Sünnet olduğundan da takkesiz kılınan namaz, farzları ve vacipleri yerine getirilmişse geçerlidir. Ama takkesiz kılındığından takke ile kılınan namazdan daha az bir sevap alınır. Daha fazla sevap almak ve Hz. Peygamberin sünnetini yaşatmak için kişi takke ile namaz kılmaya çalışmalıdır.
Hz. Ali camide şehit edildiği için camiye gitmemek veya namaz kılmamak doğru mu?
Kur’ân-ı Kerim ve hadis-i şeriflerle sabittir ki, namaz, her mümin için farzdır. Bu hususta yüzden fazla ayet-i kerime vardır, kıyamete kadar gelecek her Müslüman, bu kulluk görevini yerine getirmekle sorumludur. Bu sorumluluk belli bir zamanla kayıtlı, sınırlı değildir. Yani, namazın farz oluşu Hazreti Ali veya başka herhangi bir şahsın hayatı ile sınırlı değildir. Dinimizde “Hz. Ali şehit oluncaya kadar namaz kılınacak, daha sonra terk edilecek.” diye bir kayıt yoktur. Böyle bir mantığa göre, Hz. Ali Efendimizin vefatından sonra gelen bütün müminler, kıyamete kadar namaz kılmayacak, ibadet etmeyeceklerdir. Bu durumda, kalpteki iman, dışarıya nasıl yansıyacaktır? Böyle bir yansıma olmayınca, inanan ve inanmayanlar birbirlerinden nasıl ayırt edileceklerdir? Malûmdur ki, Hz. Ömer mescitte sabah namazını kılarken, Hz. Osman da Kur’ân-ı Kerim okurken şehit edildiler. İslâm’ın bu ikinci ve üçüncü halifelerinin şehadetleri sebebiyle hiçbir sahabe camiye gitmeyi ve Kur’ân okumayı terk etmiş değillerdir. Şunu da ifade edelim ki, Hz. Ali’nin şehit edildiği aynı camide, başta çocukları Hz. Hasan ve Hüseyin olmak üzere bütün müminler, namaz kılmaya devam etmişlerdir. Kaldı ki, namaz (cuma ve bayram namazları hariç) cami ile kayıtlı bir ibadet de değildir. Yeryüzünün tümü Müslümanlar için bir mescittir. Yukarıdaki özrü ileri süren kimseler, namazlarını evlerinde, işyerlerinde veya bir başka yerde kılabilirler. Şayet böyle yapmayıp namazı bütün bütün terk etmişlerse, o takdirde, bu özrün, bahaneden başka bir şey olmadığı açıktır.
Hacerü’l-Esved Cennetten mi geldi?
Kabe-i Muazzamanın kapısının sol tarafında yer alan ve tavaf başlangıcı olarak kabul edilen Hacerü’l-Esved’in Cennetten indirilmiştir. Nitekim bu hususta Hazreti Peygamberin sahih hadisleri mevcuttur; “Hacerü’l-Esved Cennetten indirildi. Sütten daha beyazdı, fakat onu Ademoğlunun hataları kararttı.” “Hacerü’l-Esved Cennetten gelmiştir. Kardan daha beyazdı. Fakat onu müşriklerin hataları kararttı.” Hadisleri bunlardan sadece iki tanedir.
Tırnaklara oje katmak caiz mi?
Tırnakları oje ile boyamak haram değildir. Ancak oje tırnak üzerine bir tabaka meydana getirdiğinden abdest ve guslün sıhhatine manidir. Bunun için abdest almak, cünüp veya hayızdan yıkanmak isteyen ojeli kadın mutlaka ojesini kazımak zorundadır. Aksi takdirde abdesti veya guslü sahih olmadığından namazı sahih değildir. Yalnız hayız halinde bulunan bir kadın hayızın sonuna kadar tırnaklarını ojeli bulundurabilir. Aynı zamanda bir kadın abdest aldıktan sonra yine tırnaklarını oje ile boyayıp ikinci defa abdest almaya muhtaç oluncaya kadar ojesini bırakabilir. Abdest almak istediğinde kazımak zorundadır.
Süt emme sebebiyle haram olanlar kimlerdir?
Aralarında süt emme akrabalığı bulunan erkekle kadının evlenmesi ebediyen haramdır. Çünkü neseben haram olanlar süt emme sebebiyle de haram olurlar. Emen kişiye emdiği kadının usulü, füruu ve ana babasının birinci batın usul ve füruu haram olur. Ancak emziren kadına ve onun usul ve füruuna emen kişinin sadece kendisi haram olur.
Günün Sözü
Dostuna sana düşmanlık edebilecek kadar kuvvet verme.
Sadi Şirazi
Günün Hadisi
“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, kendisine onun sevabı kadar sevap yazılır. Üstelik bu sebeple oruçlunun sevabından hiçbir eksilme olmaz.”
Tirmizi, Savm 82
Günün Nüktesi
Benim gücüm bu kadar
Bir gün Nemrut, İbrahim aleyhisselamı ateşe atmaya karar verir. O kadar büyük bir ateş yakar ki bu sefer kendisi ateşe yaklaşamaz. Bir mübarek zat, bakmış bir karınca ağzına su alıyor, uzaktan getiriyor ateşi söndürmek için. Fakat yaklaşamıyor, yakın bir yere bırakıyor. Evliya zat sormuş:
-Ne yapıyorsun sen?
Karınca, demiş ki:
-Sorma, Allah’ın Peygamberini yakacaklar. Ateşi söndürmeye çalışıyorum.
O zat sormuş:
-Senin bu küçük cüssenle taşıdığın bir damla su ile bu koca ateş söner mi?
-Vallahi Allah herkese gücüne göre hesap sorar. Benim gücüm bu kadar.