2

Anneler Günü


  • Oluşturulma Tarihi : 14.05.2017 06:59
  • Güncelleme Tarihi :

Bugün mayıs ayının ikinci pazar günü, yani bugün anneler günüdür. Yıllar önce “Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşayan bir genç kız, annesini mayıs ayının ikinci pazar gününde kaybeder. Annesinin ölümüne çok üzülen genç kız bulunduğu şehirdeki politikacılara, bakanlara ve iş adamlarına bir mektup yazarak annesinin ölüm yıldönümü olan mayıs ayının ikinci pazar gününün anneler günü olarak kutlanmasını ister. Ancak genç kızın bu isteği hemen kabul edilmez. Fakat genç kız annesinin ölüm yıldönümü olan mayıs ayının ikinci haftasındaki pazar gününün anneler günü olarak ilan edilmesi için sabırla ve azimle çalışmaya devam eder. Nihayet bu çabalar sonuçsuz kalmaz ve 1911’de Amerika Birleşik Devletleri ülkedeki tüm eyaletlerde mayıs ayının ikinci pazar gününün anneler günü olarak  kutlanmasına karar verir. Böylece Anneler Günü resmi olarak 1911 yılında kutlanmaya başlar. Amerika birleşik Devletleri’nde başlayan bu kutlama sonradan diğer ülkelere de yayılır. Ülkemizde ise 1955 yılından beri mayıs ayının ikinci pazar günü anneler günü olarak kutlanmaktadır.

Anne, hiçbir karşılık beklemeden çocuğu için her türlü fedakârlığı yapabilen dünyadaki tek varlıktır. Başka bir değişle fedakârlık kavramını en iyi karşılayan kelime anne’dir.  Annelerimizin fedakârlıkları ile ilgili pek çok hikâye bulunmaktadır. Ancak bir hikaye var ki, okuyunca insanın yüreğini dağlayan ve derin düşüncelere dalmasına neden olan çok hüzünlü bir hikaye. Hikâyenin adı “Tek Gözünü Çocuğuna Veren Anne” Bir çocuk varmış. Annesi çocuğun okuduğu okulda temizlik görevlisi olarak çalışıyormuş. Ancak annesinin tek gözü varmış. Bundan dolayı çocuk annesinden çok utanıyormuş ve annesini hiç sevmiyormuş. Bir gün çocuğun annesi okulda yanına gelir ve arkadaşları ile oynayan çocuğuna bir merhaba demek ve onu sevmek ister. Ancak çocuk buna çok sinirlenir. Eve gidince de annesine kızar ve “senin gibi gözü kör olan bir annem olacağına keşke hiç annem olmasaydı” diye bağırır. Annesi çocuğunun bu sözlerine çok üzülür, “Kusura bakma oğlum der”, acısını içine atar ve çocuğuna hiçbir şey belli etmez. Aradan zaman geçer, çocuk büyür ve üniversite eğitimi için Singapur’a gitmeye karar verir. Singapur’daki eğitimini bitiren çocuk işe girer, evlenir ve çocukları olur. Bir gün annesi biricik çocuğunu görmek için Singapur’a gider. Çocuğunun kaldığı evin kapısını çalar. Kapıyı torunları açar ve onun tek gözlü oluşuna gülmeye, onunla alay etmeye başlarlar. Bunun üzerine çocuk, tek gözlü annesinden utandığı için, gelen kişinin kendi annesi olduğunu ailesine söylemez ve kızarak annesini evden kovar. Bunun üzerine annesi hiç çocuğunu bozmadan: “Özür dilerim yanlış gelmişim” der ve kendi evine geri döner. Aradan zaman geçer. Çocuk kendi doğduğu evi merak eder ve ülkesine dönerek evlerini görmek ister. Ancak yine ailesine annesinden bahsetmez ve bir iş gezisine çıkacağını söyler. Çocuk kendi ülkesindeki doğduğu eve geldiğinde annesinin öldüğünü öğrenir. Annesi ölmeden önce çocuğuna verilmek üzere komşusuna bir mektup bırakmıştı. Çocuk doğduğu evi görmeye geldiğinde onu gören annesinin komşusu çocuğu yanına çağırarak annesinin bıraktığı mektubu kendisine teslim eder. Çocuk mektubu açar ve okumaya başlar. Ancak o anda gözleri dolar, sözler gırtlağına düğümlenir, dili tutulur, benzi solar ve dünyası yıkılır. Çünkü mektupta annesi şöyle diyordu: “Oğlum hayatın boyunca senin utanç kaynağın olduğum için özür dilerim Singapur’a gelip çocuklarını korkuttuğum için çok üzgünüm. Biliyor musun oğlum sen küçükken bir kaza geçirmiştin ve bir gözün kör olmuştu. Ben bir anne olarak senin tek gözle büyümene razı olamazdım ve bu yüzden tek gözümü sana verdim. O gözle benim yerime gördüğünü düşünüyor ve çok mutlu oluyordum. Elveda seni çok seven annen.” Çocuk annesinin kendisi için yaptığı bu fedakârlıkları anladığında artık iş işten geçmiş ve annesi ölüp gitmişti. Çocuğun duyduğu pişmanlık hiçbir şeyi değiştirmiyordu. Annesine yaptığı bu hatanın acısını ömrü boyunca çekmek zorunda kaldı. Duyduğu vicdan azabı hayatını cehenneme çevirmişti. Ancak elinden artık bir şey gelmiyordu. Annesini görmek, ondan özür dilemek ve ona evlatlık vazifesini yerine getirmek istiyordu. Ancak artık bu imkânsızdı ve annesini asla bir daha göremeyecekti. Annesinden özür dileme ve evlatlık vazifesini yerine getirme fırsatı olamayacaktı. Kısacası artık iş işten geçmişti. Evet, bu hikayede görüldüğü üzere; elimizdeki fırsatları iyi değerlendirmeliyiz; fırsat elimizden kaçtıktan sonra duyacağımız pişmanlık bir şey değiştirmiyor ve ne yazık ki gideni geri getirmiyor. 

İşte bu anlamda bizi dokuz ay karnında taşıyan, bin bir güçlükle doğuran, aylarca emziren, yemeyip yediren, bezimizi değiştiren, hastalandığımız zaman başımızdan ayrılmayıp, bizim için uykusunu terk eden, bize ninniler söyleyen, bizlere konuşmayı öğreten, hatalarımızı affeden, şımarık davranışlarımıza katlanan, bizleri karşılıksız olarak seven annelerimize sevgimizi ifade etmek için her fırsatı iyi değerlendirmeliyiz. Sadece Anneler Günü’nde hatırlamak, ondan sonra ilgilenmemek doğru değildir. Anneler, her zaman sevgiye, saygıya, hizmete ve hürmete layık olan en yüce varlıklardır.

Bu duygu ve düşüncelerle tüm annelerimizin anneler gününü kutluyor, saygıyla ellerinden öpüyorum. Başımızın tacı olan annelerimize mutlu, sağlıklı ve huzurlu bir hayat diliyorum.’’ 

Anneler Günü
Dr. Mehmet Ali Noyan
Yazarımız Kim ?

Dr. Mehmet Ali Noyan