2

Ekonomiye Dair Merak Edilenler


  • Oluşturulma Tarihi : 23.02.2019 08:35
  • Güncelleme Tarihi :

Bu hafta, İzmir Katip Çelebi Üniversitesi öğretim üyesi Doç.Dr. Devrim Özkan ile ülkemiz ve Dünya ekonomisi üzerine koyu bir sohbet gerçekleştirdik. Kendisine ekonomiye dair merak edilen bazı soruları sordum. Yazının buradan sonra ki kısmı, benim sorduğum sorular ve hocamızın yorumları ile devam edecek.
Küresel ekonomi de neler oluyor?
Dünya çapında kapsamlı bir durgunlukla karşı karşıyayız. İncelediğimiz son rakamlar bize küresel bir durgunluk olduğunu gösteriyor. ABD son 20 yılda Dünya’ya önemli miktarda para ihraç etti ve içinde bulunduğu durgunluktan bu şekilde çıktı. Zira para ihraç ettiği ülkeler, ellerine geçen dövizle dünya ekonomisini hareketlendirdi. Şimdi ise işler yolunda gittiği için, Dünya ya deyim yerindeyse saçılan paralar, FED (Amerikan Merkez Bankası) tarafından izlenen politikalarla anavatanına geri döndürülmekte. 
Trump’ın korumacı politikaları global ekonomiyi olumsuz etkilemekte. Dünyanın toplam ticaret hacminin neredeyse yüzde 25’ini elinde bulunduran bir ülkenin gümrük tarifeleri ve ek vergiler gibi korumacı politikalar izlemesi, Dünyayı doğal olarak bir durgunluğa sokacaktır ve bu gerçekleşti de. Çin ise ihracat yaparak ekonomisini büyüten bir ülke. Korumacı politikalar uygulanarak başlatılan ticaret savaşı, Çin ekonomisini de olumsuz etkiledi. Bu bir domino etkisi yaratarak bütün dünyayı olumsuz etkilemekte.
Türkiye bir süredir yüksek kur, yüksek faiz, yüksek enflasyon sarmalı içerisinde, bu sarmala girmemizin başlıca nedenleri nelerdir?
Türkiye de yatırımların istihdam ve yüksek katma değer üreten alanlara değil, pasif gelir getiren ( kira, faiz)alanlara yönelmesi üretimi olumsuz etkiliyor. Yatırımcı elinde ki tasarrufu verimli kullanamamakta, ülke içerisinde ki sermaye pasif yatırımlara aktarıldığı için finans konusunda dışarıya bağımlı olma durumu ortaya çıkıyor. Döviz ile borçlanıp, TL cinsinde para kazanıp, yine döviz şeklinde borç ödeme yapıldığından ekonomimiz dolar kuru karşısında hassas. Böyle olunca da iki paralı bir ekonomi ortaya çıkıyor. Döviz yükselince, faizler, faizler yükseldiğinde ise enflasyon yükselmekte. Bu bir sarmal, bu sarmaldan kurtulmanın en etkili yolu ülke içerisinde ki paranın nitelikli istihdam üreten alanlara kayması, yani üretime katkı sağlamasıdır.
İşsizliğin, enflasyonla birlikte yükselmesi stagflasyon süreci olarak değerlendirilebilir mi?
İşsizlik arttıkça piyasada talep azalır, talep azalınca da fiyatların ucuzlaması beklenir. Talep enflasyonunda bu böyledir ancak ülkemizde görülen enflasyon maliyet enflasyonudur. Üreticiler daha az kar ile ürün ve hizmetleri satmak istediğinde bile fiyatlar artmaya devam etmektedir. Ülkemiz de üretilen ürünlerin büyük çoğunluğu ithal girdiler ile işlenir. Maliyet kaynaklı fiyat artışlarının önüne geçmenin en önemli yollarından birisi, finansmanda dışa bağımlılığı ortadan kaldırmaktır. Kimya sanayisini geliştirmek ve girdi maliyetlerini düşürmek, enerjiyi daha verimli kullanmak ve ekonomide istikrarı sağlamakta olumlu sonuçlar getirebilecek yollardır.
Yurtdışından kullanılan kredilerin tüketici kredileri yoluyla değil, üretime katkı sağlayacak bir biçimde değerlendirilmesi gerekmekte. Yurtdışından alınan kredilerle ithal ürün ve hizmet alınması, cari açığı artıracak ve ülke ekonomisini olumsuz etkileyecektir.
İzlenmesi gereken yol önerileriniz nelerdir?
Ülkemiz de nüfus ve talep artışına paralel bir üretim artışı gerçekleştirilmediği sürece çeşitli krizler belirli periyotlarla gündeme gelecektir. Gelişmiş ekonomilerin uzmanlaştığı belirli alanlar var. Hollanda tarım alanında, Almanya araba sanayisinde, İngiltere’nin finans ihracatında uzmanlaştığını görüyoruz. Ülkemizin uzmanlaşacağı alanda bir politika belirlemesi ve bu doğrultuda ilerlemesi gerekmektedir. Ülkemiz de üretimin cazip hale getirilmesi gerekmekte. Ancak bu kadar yüksek faizlerin olduğu bir piyasa da üretim yapmak yerine paradan para kazanmak cazip hale geliyor. 
Ülkemizin ihtiyacı olan yatırım bankacılığının geliştirilmesi, vergi adaletinin sağlanması, dolaylı vergilerin devletin toplam vergi gelirindeki oranının azaltılması, gelir vergisinden elde edilen payın yükselmesi gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca güçlü bir hukuk sisteminin olduğu coğrafyalarda paranın yatırıma dönüştüğünü de unutmamak gerek.
Son olarak okuyucularımıza tavsiyeleriniz nelerdir?
Tüketicilere, önümüzdeki dönemde, borçlanmamalarını tavsiye ederim. Borçlansalar bile döviz ve altın cinsinden borçlanmamaları şart. Ayrıca tüketim ihtiyaçlarını en azından bir süre daha borçlanmadan gerçekleştirmelerini tavsiye ederim. Temel harcama kalemleri dışında, lüks tüketim taleplerini ertelemelerinde fayda var. Ürettiğimiz kadar tüketmeyi alışkanlık haline getirmek zorundayız. Bunu hem bireysel hem de toplumsal olarak gerçekleştirmek zaruri.
Hocamıza verdiği değerli bilgilerden dolayı çok teşekkür ediyorum.
Bilgiyle kalın.

Ekonomiye Dair Merak Edilenler
Düzgün Yalçınkaya
Yazarımız Kim ?

Düzgün Yalçınkaya