2

Kalkınmanın Temeli


  • Oluşturulma Tarihi : 24.02.2018 06:52
  • Güncelleme Tarihi :

Bu hafta şehrimizde popülaritesi yüksek olan, en azından herkesin bir zamanlar açmayı en azından bir defa hayal ettiği kafe işletmeciliği konusunu irdeleyeceğiz. 3 liraya çay, 10 liraya kahve satmak hangimizi cezbetmez ki? Oturduğumuz kafelerde sadece çay içenlerin sayısını hesaplayıp aylık çay gelirinden, personel maaşlarını, işyeri kirasını tahminen ödemek keyifli evet ama buzdağının görünmeyen yüzünde acaba bizleri ne bekliyor? Ya da kafe işinde gerçekten tahmin ettiğimiz gibi güzel paralar dönüyor mu? Günümüzde sermaye sahiplerinin paradan para kazanmaları göz önünde tutulduğunda, küçük girişimci kafe sektöründe başarılı olabilir mi? Başarılı olabilirse bu nasıl gerçekleşir?

Sermaye sahipleri ile küçük girişimci arasındaki ilişkiyi şöyle belirteyim; küçük girişimci bankaya gidip kredi kullanacak, bu kredinin eti bankaya, sütü bankada parası olan sermayedarlara ulaşacak. Küçük girişimci açtığı kafeden kazandığı ile (kazanırsa) hem bankaya, hem sermayedarlara, ufak bir kısmını da kendine ayıracak. Bu konularda araştırmalar yaparken şunu fark ettim ki, para çok ufak bir azınlığın elinde dönüp dolaşıp yine aynı kişilerin ceplerine giriyor. Bir kafe açmak için gereken paranın ortalama 200 bin lira olduğu düşünüldüğünde 5 yıllık bir geri ödeme planı ile çıkan rakam 400 bin liralara yaklaşıyor. Faiz oranları, örneğin yüzde 1.44 denildiğinde pek bir şey anlamıyoruz. Ancak yıllık hesaplandığı zaman karşımıza yüzde 17 gibi bir rakam çıkıyor ki bu da bir hayli fazla.

Sadece kafe açmak için gereken paranın temini ve geri ödemeleri konuları bile bu kadar canımızı sıkmışken, birde kafeyi açtıktan sonraki kısımlarını merak ettim ve İzmir Karataş’ta kafe işletmeciliği yapan Savaş Ildeş’in yanına gittim. Amacım yazının bu kısmında, okuduklarımdan değil, okuduklarımı tecrübe etmiş birinden öğrenip okuyucularıma aktarmaktı.

İzmir Karataş’ta kafe işletmeciliği yapan, uzun yıllardır tanıdığım, duruşuna, yöneticiliğine ve söylediklerine önem verdiğim Savaş Ildeş’e;

Bir kafe açarken neleri bilmemiz gerekir? Nelere dikkat etmeliyiz? Buz dağının biraz da görünmeyen kısımlarından bahseder misiniz? Diye sordum. Yazının devam kısmında Savaş beyin anlattıklarını aktarıyorum.

İlk önce bu işe girmek isteyen bir girişimcinin giderleri doğru bilmesi gerektiğini aktaran Ildeş;

Girişimci ve çalışan sigorta ödeneklerinin, kiralanan dükkanın stopajının(1 yılda 4 aylık kira bedeli), belediye tabela vergisi (tabela da ışık olması bile ödenecek miktarı artıran bir etken), katı atık toplama bedeli, katı atık bertaraf bedeli, çevre temizlik vergisi gibi işletme kurarken gözden kaçan, önemsiz gibi görünen ancak dikkatle hesaplandığında, önemi çıkan rakamlarla anlaşılan giderlerden bahseden Ildeş; girişimcinin işyeri açma hevesi ile giderlere odaklanmadığını, işyeri kurarken mutlaka göz önünde bulundurulması gereken etkenler olduğunu da önemle vurguladı.

Parayı kazanan nasıl kazanıyor diye sordum?

Franchising alarak kurulan işletmelerin (franchising bedelleri 1 milyonu bulabiliyor.) bile asıl yoğunlaşmaları gereken alandan uzaklaştığını belirten Ildeş; Kahve ile ilgili açılan bir kafenin, kahveye yoğunlaşması gerekirken nargile, pizza, makarna gibi farklı alanlara yönelerek çeşit artırdığını, bunun da asıl alandan uzaklaştırıcı bir etken olduğunu, pasta ve dondurma üzerine kurulmuş bir franchising işletmesinde pide satılabildiğini, işletme sürkülasyonunu sağlamak için kaliteden ister istemez ödün verildiğini, kar olmazsa işletmenin ayakta kalamayacağını belirten Ildeş; Parayı kazananlar genellikle bu şekilde kazanıyor. Kar yapmayan işletme kapanır sonrası daha vahim bir tablo olabilir diyerek devam etti.

İzmir gibi hizmet sektörünün bu denli geliştiği bir ortamda kafe açmanın diğer pazarlara oranla daha zor olduğunu, toplu taşıma araçlarıyla bile muhteşem tatil beldelerine gidilebildiğini ve bununda yaz aylarında özellikle Temmuz, Ağustos gibi zamanlarda müşteri arzında önemli azalmalar gösterdiğinden de söz eden Ildeş; kafe açmanın keyifli ve karlı bir uğraş olabileceğini ancak bu işe girmek isteyenlerin özellikle bahsettiğim olası senaryoları bilmesi, göz önünde bulundurması gerektiğini, ülkenin üretecek, talebi canlandıracak, kazandığı parayla vergi ödeyecek, ülke ekonomisine katkıda bulunacak girişimcilere ihtiyaç duyduğunu ancak vergilerin, ödeneklerin çokluğunun özellikle küçük girişimciye ağır geldiğinden söz edip, girişimcilere başarılar dileyerek sözlerini tamamladı.

Savaş Ildeş ile yaptığım bilgi alışverişinden sonra daha önce fark etmediğim birçok şeyi fark ettim. 3 liraya çay mı olur diye düşündüğüm çok oldu. Hatta şehir sınırlarımız içerisinde bir çayın 9 liraya satıldığını bile gördüm. Ancak bu kadar giderden sonra çayı ne kadara satarsanız satın. Sonuçta kiranız 9 liradan fazla olacaktır. Bu arada devleti yaşat ki insan yaşasın, insanı yaşat ki devlet yaşasın sözünü daha iyi anladım.

Savaş Ildeş’e verdiği çok değerli bilgiler için teşekkür ediyor, güçlü ekonominin güçlü KOBİ’lerden geçtiğini, paranın ufak bir azınlığın elinde değil daha kalabalık insan topluluklarının elinde değerleneceğini bir kez daha belirterek bu hafta ki yazımı sonlandırıyorum.

Bilgiyle kalın.

Kalkınmanın Temeli
Düzgün Yalçınkaya
Yazarımız Kim ?

Düzgün Yalçınkaya