Sayfa Yükleniyor...
Selamlar sevgili İLKSES okurları. Seçim haftasını atlattık ancak yankıları hala sürüyor. Bende bu hafta bulunduğu şehirden dışarı çıkmayan, zengin semtlerinde oturup, çok uluslu işletmelerin kafelerinde kahvelerini yudumlayan, snap atıp, keyifli storyler paylaşan insanlarımıza, bizi yönetenlere ve muhalefet partileri ile ilgili seçim süreci ve seçim sonuçlarıyla ilgili yaptığım gözlem ve tespitlerimden bahsedeceğim bir yazı kaleme aldım.
Farklı fikir ve ideolojilere sahip insanlarla etkileşim içinde bulunmayan yurdum insanının, sosyolojik ve kültürel öğelerini dikkate almayarak, sadece kendi aklı, gördüğü sınırlı çevre ve materyalist bakış açısıyla seçim sonuçlarını analiz etmesi güç şüphesiz. Bu sağlıksız analiz sonucu ortaya çıkan; ekonominin iyiye gitmemesi, doların, euronun devalüasyon diyebileceğimiz miktarlarda çok artması, faizlerin % 20lere dayanması, benzinin 7 liraya yaklaşması gibi sebeplere dayanarak insanların oy verdiğini düşünmek eksikliktir, insanını tanıyamamaktır.
Hangi görüşten olursanız olun, bu ülkede insanını en iyi tanıyan grup iktidardadır. Türk insanı duygusaldır, muhafazakardır, azla yetinendir, en önemlisi tarih boyunca bedel ödeyendir. Son 3 yüzyıl da yoksulluğa sabredendir. Varsa paylaşan yoksa şükredendir. Bu söylediklerimi bulunduğumuz büyükşehir sınırları içerisinde değerlendirmeye çalışanlar muhalefet partileri gibi hüsrana uğrayacak, ortaya çıkan sonuçlara bir türlü anlam veremeyeceklerdir. Güzel ülkemde seyahat ettiğim, etkileşimde bulunduğum, tanımaya çalıştığım 23 şehirde de aynı şeyi fark ettim. İnsanımız maddi değil manevi beklentiler içerisinde. 81 milyonluk ülkeyi 3 büyük şehre bakarak analiz etmek mümkün değildir. Türkiye İstanbul, Ankara ve İzmirden ibaret bir ülke değildir.
Büyükşehirlerde varlık içinde yaşayıp, kendi standardında olmayan kimseyle paylaşım içerisinde olmayanların, seçim sonuçlarına anlam verememesi, oyların çalındığını düşünmesi, oy verenleri küçük görmesi, dişleri bakımsız olan dedesi yaşında bir büyüğünün eline diş fırçası tutuşturup alay etmesi ve bu görüntülerin önemli bir kitle tarafından yine alay edilerek paylaşılması gibi nedenler, halka en fazla dokunan partinin açık ara farkla yeniden seçilmesini sağlamıştır.
Güçlü demokrasinin olmazsa olmazı güçlü muhalefettir. Muhalefetin görevi iktidarın göremediği, önem vermediği, yanlış yaptığı konularda mecliste bulunulduğu süre içerisinde müdahale etmesidir, uyarıcılık yapmasıdır.
Türkiyenin güçlü bir muhalefete ihtiyacı var. Türkiyenin cam tavan sendromu geçiren sözüm ona kendini çağdaş, batıya özenen, eğitimli, ancak kendisi gibi olmayanlarla empati kuramayan, başarısızlığı başarı olarak göstermeye çalışan değil, 81 milyonu kucaklayacak bir muhalefet partisine ihtiyacı vardır. Çağdaş olmak, batıya özenmek, eğitimli olmak arkasında duracağımız özelliklerdir ancak empati kuramayan, koltuğa yapışıp kalan zihniyet, hepimizin mücadele etmesi gereken bir hastalıktır.
Ülkesinde güçlü muhalefet isteyen, demokrasiye gönül vermiş bir yazar olarak muhalefete çağrımdır; Anadoludan geçmeyin, Anadoluyu yaşayın, insanı tanıyın, insana dokunun.
Güzel ülkemin mütevazı insanları her şeyin en iyisini hak ediyor. Muhalefetin de öyle.
Bilgiyle kalın.