Sayfa Yükleniyor...
TÜİK geçtiğimiz günlerde Haziran ayı enflasyon oranlarını açıkladı. Açıklanan rakamlara göre Haziran ayı tüketici fiyat endeksi aylık % 2.61 arttı. Aralık ayından bu yana 7 aylık enflasyon 9.17 iken geçtiğimiz yılın haziran ayından bu yana % 15.39 oranında bir enflasyon söz konusu.
Haziran ayında açıklanan, Mart 2018 TÜİK verilerine göre % 10.1 oranında açıklanan işsizlik oranı, mevduat faiz oranlarının % 20’lere merdiven dayaması, yüksek kur, konut ve otomobil satışlarında meydana gelen daralma aklıma bir iktisadi sorun olan stagflasyonu getirdi. Peki ama stagflasyon nedir? Önce bir onu tanımlayalım.
Stagflasyon; işsizlik ve enflasyonun aynı anda yaşanması durumudur. Stagflasyon; yüksek işsizlik, yüksek enflasyon ve durağan bir ekonomi vaat ediyor. Stagflasyonun içinde miyiz? Yoksa adım adım stagflasyona yaklaşıyor muyuz? Ya da daha doğru bir soru soralım, tehlikenin farkında mıyız?
Faizlerin yüksek olması dinamik bir ekonomiye sahip olamamamıza neden oluyor. % 20 faizle tahvil alabilecek iken yatırım yapmak bir girişimciye çok mantıklı gelmeyebiliyor. Gelişmekte olan ülkelerdeki yüksek faiz ülkemizde de uygulanıyor ancak döviz girdisi yüksek faize rağmen istenilen düzeyde değil. Buna isterseniz güven sorunu deyin, isterseniz ekonomik bir operasyon diyin. Ülkemize giren sıcak para miktarı faizlere rağmen tatmin edici değil. Bu da daha yüksek faize, yatırımların yavaşlamasına, işsizliğe ve enflasyona yol açıyor.
Küreselleşen dünya düzeninde içine kapalılık rasyonel bir davranış olmayacak olsa da içinde bulunulan ekonomik sıkıntılardan çıkmanın yolu ithal ikameci bir üretim anlayışı ile dış ticaret açığının daraltılması, tüketerek büyüyen, dolaylı vergilerle çevrilen ülke ekonomisinin üreterek, katma değer yaratılarak, yüksek faize, işsizliğe, yatırımların yavaşlamasına, yüksek enflasyona meydan okumasını sağlamaktır. Bir taşla dört kuş vurabiliriz, vurmalıyız. Bilgiyle kalın.