2

Türkiye’de Girişimci Olmak...


  • Oluşturulma Tarihi : 31.03.2018 06:52
  • Güncelleme Tarihi :

Bu hafta ülkemizde, girişimcilik üzerine bir yazı kaleme almaya karar verdim. Türkiye 80 milyonu aşan nüfusuyla, Avrupa’yı Asya’ya bağlamasıyla, 4 mevsim 3 iklim görülmesiyle, kuzeyi kar altındayken, güneyinde denize girebildiğiniz, jeopolitik konumu dünyada sayılı ülkelerden birisi. Doğusunda ayrı batısında ayrı medeniyetlerle insanlık tarihinin her zaman en önemli yerleşim yeri olan Anadolu toprakları üzerinde kurulu, gerektiğinde birlik, beraberlik ve dayanışma gösterebilen, ortak amaç ve değerlerleri bulunan bu güzel ülkede girişimci olmak zor mu? Zorsa ne kadar zor? Neden bu kadar zor?

1980 öncesine kadar ağırlıklı olarak kendi içimizde bir mücadele söz konusu iken, 1980 sonrası piyasaya yabancı oyuncularda katılmaya başladı. Sebebi 24 Ocak kararlarıydı.

24 Ocak kararları ile daha öncesinde izlenilen ithal ikameci büyüme anlayışı terk edilerek, dışa açık büyüme anlayışına geçilerek, gümrük muafiyetleri ile yerli üreticilere bilerek ya da bilmeden büyük darbe vurulmuştur. Arbitraj geliri denen bir durum var. Aynı ürün iki farklı pazarda farklı fiyatlarla satılır, örneğin İzmir’den Berlin’e bal ihraç edildiğinde, İzmir’de 50 liraya satacağım balı Berlin’de 50 euroya satabilirim. Arbitraj geliri 50 Euro ile 50 TL arasındaki fark olacaktır. Yani alınan 24 Ocak kararları gümrük muafiyetleri ile farklı pazarlarda üretilen ürünü pazarımıza sokarak, aynı ürünü daha pahalıya mal eden üreticimize zarar verdi ve zamanla piyasadan yerli ürün ve üreticileri minimum seviyeye indirdi, indirildi.

Bu girişimciliğin önüne üretici kaynaklı yapılan müdahalenin benim gözümdeki dışsal nedeniydi. Diğer bir neden sermaye birikim paradigmamızın olmaması. Ülke olarak birikim yapamıyoruz, dışarıdan aldığımız paralarla çevirdiğimiz bir ekonomimiz var, eskisinden daha fazla üretiyoruz ancak eskisinden daha fazla da tüketiyoruz. Pazarımız dışsal etkilere açık. Risk faktörleri dolayısıyla faizler çok yüksek. Deyim yerindeyse yerli girişimcimizin tek atışlık bir silahı var, tek mermi, hepsi bu. Girişimciye güvence verilmesi, risk faktörlerinin azaltılması gerekiyor ki ülke de girişime olan eğilim artsın. Sosyolojik nedenlerden bahsedersek; ülkemizde kolaya kaçma eğilimi var, salla kafayı al maaşı gibi bir tabirin başka bir ülke de olduğunu düşünmüyorum. Ülkede üretebileceğimiz bir ürünü çok küçük bir azınlığın menfaati için dışarıdan alıp, içeriden üretmeyi bırakabiliyoruz.

Almanya da satılan, gurbetçilerimizin sıklıkla getirdiği fındıklı bir çikolata var. Almanya da 70 cent yani 3 lira – 3,5 lira bandında bir fiyattan satılıyor. Düşünüyorum da, bizim gönderdiğimiz fındıkla, çikolata yapıp, nasıl bizden ucuza mal ediyorsunuz, hem de daha kalitelisini, lezzetlisini. Biz nasıl daha ucuza getirir, daha pahalıya satarız diye düşünürken, gelişmiş ekonomiler pazarda sürekliliği nasıl sağlarız diye bakıyorlar. Almanya’dan gelen bir yakınım anlatmıştı. Bir yol yapacakları zaman bile defalarca gelip bakıyor, ölçüp planlıyorlar, tek seferde de yapıyorlar, bizim ülkemizde bir defa yapıp 5 defa düzeltiyorlar demişti.

Eskisinden iyi miyiz? Amenna. Ancak gelişmiş ekonomilerde eskisinden iyi, bunu kabul etmeli. Mücadele edebilir miyiz? Biz Türkiye’yiz, elimizde hiçbir şey yokken bile yedi düveli devirmiş dedelerin torunları her zaman başarabilir.

Yeter ki girişimcinin önü açık olsun.

Ama, amalar var!

Bilgiyle kalın.

Türkiye’de Girişimci Olmak...
Düzgün Yalçınkaya
Yazarımız Kim ?

Düzgün Yalçınkaya