İnsan Doğa İlişkileri


  • Oluşturulma Tarihi : 29.04.2025 08:51
  • Güncelleme Tarihi : 29.04.2025 08:51

Hayatı tanımlaya bilmek için onunla yüzleşmek, anlaya bilmek için onu yaşamak, kavraya bilmek için onun çemberinden geçmek gerekir. Dünya sınıf tahlilini yapmış ünlü filozof Karl Marks’ın; “Kişinin düşüncesini kendinin değil çevrenin sosyal varlıkları belirler” Aynı zamanda “İnsanın düşüncesini yaşayış tarzı belirler” tespitinde vurguladığı gibi. Her canlı masum doğar. 
Şartlar ve koşullar kişinin karakteristik niteliğinde belirleyici rol oynar. Bunun bilincine eriştiğimiz vakit kendimizi hayatın doğal mecrasında bulabiliriz. Aksi taktirde hayatın bağrından kopan fırtınalar bizi savurarak tarihin çöpüne fırlatır. Somut bir yaşam, kişinin kendi yolunu ayakları yerde bir düşünce anlayışıyla görmeye başladığı anda başlar. 
Somut gerçekler perspektifiyle yaşamak gerekse bireysel gerek toplumsal bazda hayati anlam ve önem arz eder. Sokrates’in, “Sorgulanmamış bir hayat, yaşamaya değmez” vurgulaması gibi. “Kendi adına düşünmeyen, insan, başkalarının gölgesinde yaşar” Nietzsche “Yıldızının peşinden git”, derken bireyin kendi değerini bulmasını öğütler. 
Bu yolculuk kolay değildir; yalnızlık yanlış anlaşılmalar bu cesaretin bedelidir. Ancak insan sadece kendi yürüyüşüyle özgürleşir. Mevlana’nın, “Kendi içine bak, çünkü alemler senin içinde gizlidir” sözü de insanın dışarıda aradığı hakikatin aslında kendi içinde olduğunu anlatır. Gerçek ve yegane yolculuk içe doğrudur.

İnsan Doğa İlişkileri
Eda Çakır
Yazarımız Kim ?

Eda Çakır