Sanat sözcüğünün kelime kökeni ( san-a ) Arapçadan Türkçeye geçmiştir. Sanatı her toplumun telaffuz etme biçimi yetişmiş olduğu coğrafi koşulların kendine sunduğu olanak ve imkânlar doğrultusunda yer almıştır. Osmanlıda birçok sözcükte kullanılan Lügat terimi sanat içinde kullanılmıştır. Farsçada ve doğu Asya toplumlarında yer, yer zanaat olarak geçer. Bu aynı zamanda Kürt dilinde de kullanılan bir terim.
Zana; bilen, zanaat ise işi bilenlerin anlamını taşır. Sanat toplumun bağrında yetişen; duyarlı, duygu yoluyla kalıcı değerler yaratma sürecine denir. Sanat yaratıcılığının en bariz örneği, Edebiyat, resim, müzik, tiyatro, sinema, mimari ve heykel gibi sanatsal argümanlardır.
"Amaçsız sanat olmaz. Sanatın başlıca amacıda insanlar arasındaki ilişkilerin düzenlenmesine yardım etmektir. Bu ilişkilerin düzelmesine kesinlikle yardım etmeyen bir şey varsa oda savaştır. Sonucu rastlantıya dayandığı için, savaş insanlık dışı, insan yaradılışına aykırı bir şeydir" Sanatın toplum üzerindeki ehemmiyeti yaptığı vurgulamasıyla dile getiren Tolstoy’u minnetle anıyoruz. Sanatın oluşması için mutlak anlamda toplum gereklidir. Yani insan öğesi, sanatın yapıcısıdır. İnsan olmadan sanat olmaz. Dünyevi ve insani bir üretim alanı olarak, sanat doğrudan insanlar, dolayısıyla toplum ve kültürle ilgilidir.
Sanat ve toplum iç içedir ve bir birinden ayrılmaz gerçekliklerdir. Toplumsal ve kültürel bir üretim olarak sanat, sosyolojik bilgi için bir kaynak niteliği taşır. Çünkü sanat üretildiği toplum yapısıyla direkt bir ilişki içindedir. Bütün toplumsal kurumların bir birlerinden etkilenmesi gibi sanat da diğer toplumsal kurumlardan etkilenerek var olur. Sanatın amacı duygu, düşünce ve heyecanlarımızı biçimlendirerek başkalarına ulaştırmaktır. Toplum için sanat anlayışında amaç, halka bilgi vermektir. Sanat için sanat anlayışı genel olarak dilin daha ağır ve sanatlı kullanıldığı bir bakış açısına işaret eder.
Modern Türk edebiyatında bu anlayış, Tanzimat ikinci dönem ile birlikte başlamıştır. Toplum bilincini geliştirebilmek amacıyla edebiyattan destek alınmıştır. İlk yenilikçi ve batılı eserler Tanzimat döneminde verildi. Özgürlük hak ve adalet kavramlarının ilk olarak kullanılmaya başlandığı dönemdir. Tanzimat döneminde sanatçılar, devlet adamı olarak kabul edildi. Osmanlı Devleti aydınlanma hareketinin getirdiği bir sonuç olarak karşımıza çıkan Tanzimat edebiyatı sanatçıları, batıcı bir anlayış ve dilde sadeleşmeyi savunarak halkın anlayabileceği tarzda eserler üretmişlerdir. Tanzimat edebiyatın etkin olduğu ve Tanzimat dönemi olarak adlandırılan bu dönem 1839 yılında ilan edilen Tanzimat fermanı ile tohumları atılmış olsa da etkin anlamda 1860'tan sonra Tanzimatçılardan bahsetmek mümkündür. En genel tanımla açıklamak gerekirse, insanı insana insan yolu ile anlatan, insana özgü bir etkinliktir sanat.
İnsan; yaratıcı düşüncenin hem öznesi hem de nesnesi olarak varoluşsal anlamda yaratıcı bir zihinle doğmuştur... Mutlu bir hafta sonu geçirmeniz temennilerimle, kalın sağlıcakla.