2

Uçtum, çünkü…


  • Oluşturulma Tarihi : 22.01.2017 07:04
  • Güncelleme Tarihi :

ELİF YILMAZ

Ruhu özgür insanlar… Keşif arzusunda olanlar… Gökyüzünü sevenler… Yere sığmayıp, göğe sığmayı tercih edenler…

17. yüzyılda Osmanlı’da yaşadığı söylenen Hezarfen Ahmed çelebi kendi geliştirdiği takma kanatlarla uçmak istemişti. Kollarına geçirdiği kanatlarla 3358 metre uçarak kendini Galata Kulesi’nden atmış, İstanbul Boğazı’nı geçip Kız Kulesi’ne ulaşmıştı. Daha önce kollarına kanat takarak ilk uçuş denemesi sırasında yaşamını yitiren İsmail Cevheri’ ye bakacak olursak bu bir intihar girişimi olmalıydı. Hezarfen Ahmed Çelebi’ye bu cesareti veren tabii ki uçma merakıydı.

Uçmayı nereden öğrendiği konusuna gelecek olursak; Leonardo Da Vinci’nin bu konudaki çalışmalarının ve kendinden önce bu konuda çalışmalar yapan İsmail Cevheri’nin sıkı bir takipçisi ve ilham kaynağı olduğu kuşkusuz. Fakat bu merakın ve başarının bir de cezası oluyor. Dönemin padişahı 4. Murat tarafından “Her ne murad ederse elinden gelir, böyle kimselerin bakası caiz değil” denilerek Cezayir’e sürgün edilir. Akıllı, bilgili ve cesur bu bilgin adam ömrünün kalanını burada geçirir.

“Uçmanın cezasının sürgün olacağını bilseydi yine de uçar mıydı?” derseniz; bence her şeye rağmen uçardı…

Zamanın çok ötesinde buluşlara sahip olan Leonardo Da Vinci’de uçmaya merak salanlardan... Gün boyu kuşları hayranlıkla seyrederdi. Geniş çaplı gözlemlerinden ve araştırmalarından yola çıkarak bugün kullandığımız paraşütü tasarladı. Nitekim kanat çırparak havalanma (Ornithopter) fikri de bu seyrin bir sonucu olarak ortaya çıktı. “İnsanlarında bu şekilde bir kanatları olsa uçabilir miydi?” Diye düşündü. Ve Ornitkopter’in, paraşütten farklı olarak kuşlar gidi havada uçma imkanı sağlayabileceğini düşünüp tasarladı. Fakat bu sadece tasarı ile sınırlı kalabildi.

Ünlü bir Türk bilgini olan İsmail Bin Hammad el-Cevheri (İsmail Cevheri)’de uçmaya merak salmış hatta ölümü bile bu uğurda olmuştur. Kollarına kanat olarak kapı takmış, uçuş gösterisini izlemek için gelen halka “Ey ahali benim yaptığım buluşu şimdiye kadar kimse yapmamıştır. Sizin gözlerinizin önünde şimdi uçacağım. Dünyada yapılacak en mühim şey göklere uçmaktır. Ben de onu yapacağım” şeklinde seslenerek kendini Nişabur’da bir caminin damından atmıştır.

Yine sormak gerekir; öleceğini bilseydi uçmaktan vazgeçer miydi?

Bir de tarihe geçen bisiklet tamircileri Wilbur ve Orville Wright kardeşler var tabi. Uçmanın onlar için tutkudan daha fazla şeyler ifade ettiğini yaptıkları icatlarla anlayabiliyoruz. Motorla çalışan ilk insanlı hava aracının icadı bu kardeşlere ait. İlk başarılı uçuşlarının ardından havacılık sektöründe kendilerini geliştirerek ülkesine ve dünyaya hizmetlerini sürdürerek tarihe adlarını kazıdılar.

Peki sizce de uçma fikri kulağa çok hoş gelmiyor mu? Onların yerinde biz olsaydık her şeye rağmen uçmayı tercih etmez miydik?

Uçma kelimesine yüklenen derin anlamın içine girip bu duyguyu yeniden keşfedebiliriz, bunun için çok fazla fırsatımız var…

 

Uçtum, çünkü…
Elif Yılmaz Pekçalışkan
Yazarımız Kim ?

Elif Yılmaz Pekçalışkan