Sayfa Yükleniyor...
Urla’ya gidenleriniz, hazır gitmişken de kadın üretici pazarını ziyaret edenleriniz var mı bilmiyorum ama ben mekânı ve ortamı çok sevdim. Urla merkezinde yer alan ve eski tamirhane binasının içerisinde kurulan Kadın Üretici Pazarı görülmeye değer bir yer. Özellikle alışveriş yaparak kadın üreticilere destek olduğunu bilmek inanılmaz bir keyif. Bir kadın olarak her zaman kadınların desteklendiğini ve ürettiğini görmek beni çok mutlu ediyor.
Kadınlar üretiyor ve ürettikçe güçleniyorlar
Eski tamirhane binasının mistik ve büyülü bir havası var. İçeri giriyorsun ve her yer cıvıl cıvıl, renk renk… Tarlalardan meyveler sebzeler, el yapımı inciler boncuklar, çantalar, süt ürünleri, hamur işleri, doğal kozmetik ürünler… Neler yok ki…
Her stantta ayrı bir hikâye var
Sadece bakıp geçmeyin derim. Biraz vakit geçirin. Alacak hiçbir şeyiniz yoksa bile, üretici kadınlarımızla muhabbet edin. Hikâyelerini dinleyin. Umarım ki sizde güzel vakit geçireceksiniz.
Emektar eller
Üreten kadınlarımız, tezgâhında ürünlerini sunmak için bir hafta önceden yoğun bir tempoya giriyor. Geceleri bazen hiç uyumuyor. Hatta müşteri beklerken yorgunluktan uyuyakalanlara
Bademler Urla’nın en temiz en üretken en güzel köylerinden sadece biri. 2010 yılında açılan Bademler doğal yaşam köyü Urla’ya ve İzmir’e yeni bir değer daha katmış. İlk köy tiyatrosundan veya kütüphanesinden veya müzesinden hiç bahsetmiyorum bile.
Bademler ’e değer katan isim
Bademler değince akla ilk gelen isimdir; Mahmut Türkmenoğlu. Bademler’in kaderini değiştiren başarılı bir siyasetçi. Aynı zamanda eski Gümrük ve Tekel Bakanı. Bademler Köyü Kooperatifi’nin kurulmasına öncülük ederek köylünün üretimine ve kalkınmasına destek oldu. Toplum yararını gözeten çalışmalara imza attı. Bu sebeple başta Bademler için Mahmut Türkmenoğlu çok şey ifade ediyor.
Gelelim doğal yaşam köyüne…
Bademler Doğal Yaşam Köyü 2010 yılında açılmış. Daha yeni gitme fırsatı buldum. Çok şey kaçırmışım. Yaşam köyü içerisinde atölyeler, kafeterya, kooperatif ürünleri pazarı ve konaklama alanları ve daha birçok şey bulunuyor. Büyük ve örnek bir tesis. Şuan Zeytinyağı fabrikaların Bademler zeytinyağını sıkıyorlar fakat ileriki süreçlerde hayvan barınaklarında büyüttükleri
Geçtiğimiz günlerde sağlıklı atıştırmalık şeyler yiyebileceğim bir yer keşfettim. İsmi RUUDO COFFE&BAKERY … İyi ki keşfetmişim. Genelde böyle reklama giren yazılar yazmaktan kaçınırım ama bu yer övgüleri hak ediyor. Belki örnek alınır, sayıları çoğalır. Üstelik kafe sahibi de oldukça mütevazı ve paylaşımcı. Sohbet etme şansımız oldu. Bana ve sorularıma epey bir vaktini ayırdı.
Aslında RUUDO COFFE&BAKERY’nin beni etkileyen tarafı işletme yapısı ve müşteriye bakış açısı.
Merak edip soruyorum;
Bizim glutensiz gıdalarla ilgili fiyat algımız çok yüksek. Sizin ürünleriniz hem kaliteli hem uygun. Bu nasıl oluyor?
Ürün üreticiden satıcıya satıcıdan müşteriye gelinceye kadar ürün ‘glutensiz’ diye inanılmaz fiyatlara satılıyor. Buda glutensiz ürünlerde pahalı algısını yaratıyor. Çölyaklı bireylerin kısıtlı ürün çeşidi olduğundan nasıl olsa almak zorunda mantığı çok yanlış. Fiyat kontrollerinin yapılması gerekiyor.
Ben çok şükür kazanıyorum. Bana yetiyor. Ama ulaşılmaz değilim. Hem kaliteli, hem de uygun fiyata satış yapmaya çalışıyorum. Bir üründen yüzde 300 kazanacağıma yüzde 50 kazanıyorum. Gelenler memnun kalıp bir daha geliyorlar. Buda bizi devamlı tercih etmelerini sağlıyor.
Son yıllarda glutensiz ürünlere ilgi hızlı bir şekilde artmaya başladı. Gerek teşhisi konmuş çölyak gibi önemli bir hastalıktan dolayı, gerekse daha sağlıklı bir yaşam için yapısında gluten bulunduran başta buğday, arpa, yulaf gibi önemli ve zengin besin içeriklerine sahip gıdaların tüketimi azalmaya başladı. Fakat glutensiz diyet ile beslenenlerin önem vermesi gereken çok önemli noktalar var.
Demir eksikliği anemisi %50’nin üzerinde
Yapılan bir araştırmaya göre; okul öncesi çocukların ve kadınların %50’sinin evde bilinçsiz olarak hazırlanan gıdalardan dolayı sağlık sorunları yaşadığı belirtilmiş. Bunun sebebinin ise vitamin ve mineral eksikliğinden kaynaklanan sağlık sorunları olduğu vurgulanmış. Bu sorunların en başında demir eksiliği anemisi gelmektedir. İstatistiklere göre anemi gelişmekte olan ülkelerde %43, gelişmiş ülkelerde %9 prevalansa sahip yaygın bir halk sağlığı problemi olarak görülüyor.
Daha da ayrıntıya inersek şuanda orta doğu bölgesinde kırsal ve kentsel kesimlerde demir eksikliği anemisi prevalansı okul öncesi çocuklarda % 17-70, okul çocuklarında % 12,6-50, hamile kadınlarda %11-54 arasında değiştiği saptanmış. Hal böyle olunca ne şekilde bir beslenme şekline sahip olursak olalım, dengeli beslenmenin en başta anemiyi önlemek için kritik bir öneme sahip olduğu tartışılmaz bir gerçek.
Sayısal verilere göre son yıllarda probiyotik gıda sektörünün büyüme hacmi hızla artmış. Önümüzdeki 2020 yılına kadar ise daha hızlı bir artış göstereceği öngörülüyor.
Euromonitor verilerine göre probiyotik gıda satışlarının; %76’sını probiyotik yoğurt, %14’ünü fermente süt ürünleri, diğer kısmını ise probiyotik gıda takviyeleri oluşturuyor.
Probiyotik gıdaların pazar değerinin şuan itibari ile 32 milyar avro olup 2020 yılına kadar 43,5 milyar avro seviyelerine yükseleceği tahmin ediliyor.
En güçlü büyüme Birleşik Arap Emirlikleri’nde
2020 yılı sonuna kadar en yüksek büyüme oranının Orta Doğu ve Afrika bölgesinde olacağı tahmin ediliyor. En dikkat çekici olanı ise Birleşik Arap Emirlikleri’nde %156 oranında yüksek bir büyüme oranına sahip olması.
Probiyotik yoğurtlara ilgi artıyor
Japonya, Avustralya, Orta Doğu ve Hindistan’da probiyotik yoğurt pazarı güçlü bir büyüme gösterip bu alanda yatırımlar artıyor. Sayısal rakamlara bakıldığında en çok
Araştırma yaparken dikkat çekici bazı sayısal verilere gözüm takıldı. Girişimcilikte başarı oranları madde madde verilmiş. Açıkçası girişimcilik piyasasının problemini tanımlamada bu veriler oldukça önemli diye düşünüyorum.
Bu verilere göre (1);
-Fikrinizin bir hızlandırma merkezi tarafından kabul edilme oranı ortalama %5
-Hızlandırma merkezinden 3 yıl sonra hala aktif olan ve büyüyen girişimlerin oranı %10
-Hızlandırma merkezinden çıkan ve önemli yatırım alarak hızlı büyüyen girişimlerin oranı %4
-Fikrinizin başarılı bir girişim olma ihtimali 10.000’de 1
-40 yaşın altında Dünyanın en zenginleri listesine girme olasılığı 7 milyarda 1
Türkiye 37. sırada
ABD merkezli The Global Entrepreneurship and Development Institute (GEDI) tarafından yayınlanan bir çalışmada (2), 137 ülke arasında gösterilen Türkiye, Küresel Girişimcilik İndeksi listesinde (The Global Entrepreneurship Index) dört
Geçtiğimiz günlerde İYTE-Teknopark tarafından verilen bir eğitime katıldım. Eğitimde yer yer Türkiye’de girişimcilik ekosistemi hakkında bilgi verildi ve katılımcılarla bu konu tartışıldı. Hakikaten çok ilginç ve düşündürücü veriler kayda geçmiş. Bende biraz bu konu hakkında araştırma yaptım. Ve ortaya birazdan paylaşacağım sonuçlar çıktı.
Türkiye’de Unicorn şirket sayısı ‘Sıfır’
Türkiye’de 2016 yılında 51 milyon dolar toplam yatırım yapılmış. 2017’de ise bu sayı neredeyse iki katına eşdeğer bir şekilde artarak 103 milyon doları bulmuş. Yatırım yapılan toplam şirket sayısı ise 162 dolaylarında. Bu yatırımları destekleyen toplam melek yatırımcı sayısı sadece 1.000. Bu şirketlerden bir milyar dolar değerlemeye ulaşan girişim yani Unicorn Türk şirket sayısı 0.
Rakamlar gerçeği ortaya koyuyor
Nüfus olarak bizden bir hayli düşük olan İsrail’de yapılan yatırım 5.24 milyar dolar. ABD’de bir yılda yatırım yapılan şirket sayısı 60.000. Unicorn (Stanford mezunu) şirket sayısı ise 70. Aradaki fark gerçeği yansıtıyor…
Suç kimde?
Geçtiğimiz günlerde TÜBİTAK tarafından, TÜBİTAK Başkanı Prof.Dr. Hasan Mandal’ın katılımları ile başarısız bulunan girişimciler için bir çalıştay düzenlendi. O çalıştayda başarısız olan girişimcilerin neden başarısız olduğu ve iş fikirlerini geliştirilmesi gereken yönleri ile ilgili konuşmalar yapıldı. Ve Prof. Dr. Hasan Mandal çalıştaya katılan girişimcileri etrafına toplayarak soru ve önerilerini ilgiyle tek tek dinledi. Başarısız olan girişimcilerin içinde iş fikri için patent başvurusu yapanlar, firmaların yöneticileri ile birebir görüşüp yatırım desteği alanlar, ortaklık anlaşması yapanlar var. Girişimcilerin birçoğu, TÜBİTAK tarafından girişimcinin iş fikrini değerlendirmesi için akademisyenler, sanayiciler ve yatırımcılardan oluşturulan jürinin/Panelistin hatalı değerlendirme yaptığı yönünde. Bir kısmı ise Uygulayıcı Kuruluş tarafından yanlış yönlendirildiği, TÜBİTAK’ın istediği şekilde bir yönlendirilme yapılamadığı için başarısız olunduğu yönünde.
Elenme/Reddedilme gerekçelerinde bir anlaşılmazlık var
TÜBİTAK’ın değer verdiği yenilikçilik, teknolojik düzey, katma değeri yüksek ürünlerin pazar payı oldukça yüksek olup müşterisi olan, aynı zamanda firma desteği alan girişimler panelistler tarafından olumsuz değerlendiriliyor. TÜBİTAK’ın öncelik verdiği değerlere panelistler öncelik vermiyor olabilir mi? Sorusu akla gelmiyor değil? Bazı girişimcilerin reddedilme nedeni ise ekibin yetersizliği. Fakat bu noktanın iyi anlaşılması kesinlikle şart. Ekibin iş fikrini
Yakından takip edenler bilirler (genç) girişimcileri destekleme programları son yıllarda gittikçe artıyor. Bu programlar içerisinde en avantajlı ve en çok yönlendirilen programlardan bir tanesi TÜBİTAK tarafından %100 hibe ile desteklenen BİGG-1512 (Bireysel Genç Girişim) programı.
2012 yılından bu yana birçok girişimci iş fikirlerini gerçekleştirmek için bu programdan yararlandı. Geçen yıllarda TÜBİTAK başvurular arasından neredeyse %60’a yakın girişimciye destek verdi. Bunlar arasından bir kısım girişimci battı. Hatta bazı girişimciler ürünü yanlış konumlandırdığı için iş planını değiştirmek zorunda kaldı. Tabi bazı girişimcilerde girişimlerini büyüttü. Bu yıl TÜBİTAK destek verdiği girişimci oranını düşürerek %35’e yakın kişiye destek verdi. Başarısızlık oranı %65. Böyle güzel kurgulanmış bir sistem için oldukça önemli bir düşüş. Bu düşüşün birçok farklı sebebi var tabii. Ama ben bir girişimci gözü ile değerlendirmelerde bulunacağım.
Uygulayıcı kuruluşların buradaki işlevi ne?
TÜBİTAK BİGG programı kapsamında koymuş olduğu kriterleri sağlayan Teknokent’ler içerisinden, Uygulayıcı kuruluşlarını seçer. Uygulayıcı kuruluşlar ise başarılı bulduğu girişimci adaylarını seçer ve eğitim, mentörlük, kuluçka gibi geniş çerçevede hizmetler sunar. Amacı yenilikçi, teknolojik, yapılabilirliği, pazar payı ve katma değeri yüksek iş fikirlerini TÜBİTAK’ın istediği
Bir süre mıknatıslarla ilgilenmiştim. Elime mıknatısı alıp uzun uzun sentezlediğimiz maddeleri çekerken aklımdan farklı sorular geçmiyor değildi. Başta sadece ürettiğimiz manyetik özelliklere sahip malzemelerin kullanım alanları ve insan vücuduna etkilerini araştırıyordum. Sonra mıknatıslar beni kendine çekmeye başladı. Ve manyetik alana girip, dünya ve insan ilişkisi üzerine araştırmaya yöneldim. Bilimde araç ve amaç ilişkisi tam olarak bu olsa gerek.
Mikrodalga fırın evlerde ve restoranlarda çok yaygın kullanılan bir cihazdır. Bazıları için mutfağın vazgeçilmezlerindendir. Tabii pratik olması onu en çok popüler kılan şeydir. Bazen kendi aramızda konuşmalarımızda da mikrodalga fırınların zararlı olup olmadığı hakkında tartışmalara gireriz. Fakat sonuç değişmez mikrodalga fırını herkes sever ve laf konduramaz. Hatta bazıları o kadar çok benimsemiş ki o benim çocuğum gibi ifadesini bile dillendirmeye başlamış. Mikrodalgadan kopmak biraz zor olacak ama bazı gerçekleri söylemem gerek.
Yıllardır tanıdığım bir arkadaşımla sohbetimiz sırasında konumuz iş muhabbetlerine dönüyor. İster istemez yakınmalar başlıyor. İlk iş deneyimleri olduğu için normal karşılıyorum. Malum herkes mezun olduğunda çok güzel hayallerle başlar hayata. Mesleği okurken değil de çalışırken öğrenmeye başlarsın. Konuşmalarımızdan bazı kesitler sunacağım. Ve arkadaşımın ilk iş deneyimlerine yer vermiş olacağım.
Birçok icadın keşfedilmesi uzun yıllar alırken bazı icatlar zorlu deney sürecinden hiç geçmeden hayatımıza girmiş. Yani tesadüfen ortaya çıkmış.
Uzun süredir kendimi edindiğim bazı alışkanlıklardan uzaklaştırmaya çalışıyorum. Çevremizde birçok faktör bizim sağlığımızı olumsuz yönde etkilemekte.
Nüfusunun sürekli artmakta olduğu ülkelerde hiş şüphesiz ki enerji ihtiyacı da artmaktadır.
Kehribar (amber taşı), yakut (değerli taşların efendisi-aşk taşı) ve akik taşı (ölümsüz taş-yemen taşı) doğanın bize sunduğu, harika renklere sahip eşsiz taşlardan sadece birkaç tanesi. Eski zamanlarda olduğu gibi günümüzde de taşlara olan ilgi hiç azalmadı. Aksesuar olmaktan çıkıp tedavi amaçlı kullanılan bu doğal taşların cazibesine bir kez daha kapılıp, gücünü bir kez daha hissedelim...
Üç büyük iş adamı... Kadir Has, Sakıp Sabancı ve Vehbi Koç... Onları başarılı kılan neydi? Başarı sözlerini, tavsiyelerini ve hikayelerini gelin bir kez daha hatırlayalım...
Tüketilmesi sağlık açısından faydalı baharatlardan bir tanesi daha Kokusu bile hafıza ve beyin fonksiyonlarını uyarmaya yetiyormuş. Özellikle migren ve baş ağrısı şikayetleri olanlar bu yazıyı mutlaka okumalılar.
Osmanlı mutfağında dolmaya lezzet katan ana unsurlardan biridir yenibahar. Benimde yenibaharla tanışmam bu lezzeti keşfetmem ile oldu. Tadı ve kokusunun yanında sağladığı faydalar yönüyle de kullanımını tavsiye edebileceğim doğal ilaçlardan
yilmazelif68@gmail.com
Yüzden fazla hastalığa iyi geldiğini duyduğumda zerdeçala olan ilgim birdenbire yoğunlaştı. Zerdeçal ile ilgili o kadar çok karışım var ki, neredeyse birçok hastalığın tedavisinde destekleyici olarak vücuda alınması tavsiye ediliyor. Bende yazımın bir köşesinde bu karışımlara ve etkilerine yer vermeden edemedim. Doğanın bize sunduğu mucizevi ilaçları keşfetmek isterseniz bu köşede kendiniz için bir şeyler bulabilirsiniz.
Sevginin bedensel ve ruhsal durumumuzda meydana getirdiği etkiler psikologlar ve nörologlar tarafından çokça araştırılmıştır. Sevginin tıp dilinde karşılık gelen bir anlamı vardır. Bu yazımda ağrı kesici ilaçların uyardığı bölgeyi uyaran etkili bir ilaç SEVGİ den bahsedeceğim.