Türkiye’de “Türk milleti”, “Türk yurdu”, “Türkiye halkı”, “yurttaşlık” gibi kimlik temelli kavramlar üzerinden Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana süren tartışmalar hiç dinmedi. Bu çetin tartışmalar, MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin attığı adım ve ardından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Terörsüz Türkiye” yaklaşımıyla yeni bir ivme kazandı. Özellikle İmralı’dan gelen destekle birlikte, yaklaşık 40 yıldır çözülemeyen, her seçimde farklı şekillerde siyasete malzeme yapılan bu sorun, bir bakıma çorap söküğü gibi çözülmeye başlandı. Ancak “çözüldü” demek için erken; tam aksine, her şeyin yeni başladığını söylemek daha doğru olur.
Bu sürecin sağlıklı ilerleyebilmesi için güçlü bir altyapı gerekiyor. Toplumun sürece hazır olması, tüm aşamaların şeffaflıkla yürütülmesi, yurttaşların rencide edilmeden ikna edilmesi ve süreci destekleyecek yasal düzenlemelerin yapılması gibi pek çok önemli detay var.
Doğu ve Güneydoğu illerinde ise sessiz bir bekleyiş hakim. Gazeteci Adem Nakçı’nın kısa süre önce Diyarbakır’a yaptığı ziyarette gözlemlediği gibi, “Kentteki birçok yere asılan ‘Çok teşekkürler Reis’ pankartları dikkat çekiyor ama sahip çıkan yok. Kentte adeta bir sessizlik hâkim. Herkes deyim yerindeyse ‘sütre gerisinde’ olup biteni izliyor. Çünkü henüz net bir çerçeve yok. Bu da muhalefet cephesinde sert söylemlere yol açıyor.” Nakçı’nın aktardığına göre, asıl tartışmalar İmralı’ya yapılacak olası ziyaretlerle başlayacak. Sokakta bu ziyaretleri gerçekleştireceği iddia edilen bazı isimlerin konuşulduğunu, bunlar gerçekten giderse Cumhur İttifakı içinde büyük bir kırılma yaşanabileceğini dile getiriyor.
Tüm bu gözlemler, sürecin ne kadar zorlu geçeceğinin habercisi niteliğinde. Ancak bu noktada halkın vereceği tepkiler kadar, medyanın sürece nasıl yaklaşacağı da belirleyici olacak. Medya, “çözümsüzlük çözüm” anlayışına mı hizmet edecek, yoksa bu sorunun Türkiye’nin gündeminden kalıcı olarak çıkarılmasına mı katkı sunacak? Asıl soru bu.
Toplumun belli kesimlerinde elbette itirazlar olacaktır. Yıllarca şehit haberlerinin geldiği bir ülkede böyle bir sürecin kolay kabul görmesi beklenemez. Ama temel hedef, artık gözyaşı ve ölümün son bulmasıysa mesele bu noktadan ele alınmalıdır.
Muhalefet partileri sürece temkinli yaklaşıyor. Daha önceki deneyimler göz önüne alındığında bu temkinli tavırda haklılık payı var. Ana muhalefet partisi CHP ise süreci olumlu değerlendiriyor, ancak çözümün zeminini Meclis olarak gösteriyor. CHP’ye yönelik rüşvet ve yolsuzluk operasyonlarına rağmen sürece sahip çıkması, önemli ve dikkat çekici bir duruş.
Sonuç olarak şu an ülkede hakim olan sisli hava dağıldığında, herkes kartlarını açık oynadığında, sürecin hangi yöne evrileceği daha net anlaşılacak.
Çözüm Süreci Ve Medyanın Vereceği Sınav Üzerine