1
Erdal Erek
İlkses Gazetesi Yazarımız

İLKSES Gazetesi Yayın Koordinatörü Erdal Erek

Yazarın Köşe Yazıları

Şiddet görüntüleri haber değeri taşıyor mu?

Meslek olarak çok ince sınırı olan bir noktada duruyoruz. Amacımız kamuoyunu bilgilendirmek bu kadar basit. Ama burada meslektaşlarımın da sinir uçlarına dokunacak, sürekli tartışılan bir konuyu gündeme getirmenin gerekli olduğunu düşünüyorum. Gazeteci olarak verdiğimiz bilginin içeriği ne olmalı, sınırı neresi, bilginin yarattığı etki, verilen bilginin fayda mı yoksa daha fazla zarar mı verdiği gibi birçok merak uyandıran soru sorulabilir. Konuların elbette bilimsel olarak ve uzun yıllar süren araştırmalar sonucunda ortaya çıkabileceğini tahmin ediyorum.

Bazı konularda gerçeğin tüm çıplaklığıyla verilmesinin kamuoyu oluşturma noktasında önemli buluyorum. Örneğin Gazeteci Nilüfer Demir’in çektiği Aylan bebek fotoğrafı savaştan kaçan mültecilerin göç yollarında ölümleri konusunda tüm dünyanın dikkatini çekti. Fotoğraf Türkiye ve uluslararası kamuoyunda infial yarattı. Sadece bir fotoğraf buna yetti. Ya da Macar gazeteci Petra László, kucağında çocuğu bulunan bir mülteciye çelme takması… Bu tür konular elbette tüm çıplaklığıyla verilmeli. Kamuoyunun bilgisine muhtaç ve oluşacak kitlesel tepkilerle belki de yaşanan çaresizliğe çözüm bulması adına elbette verilmeli.

Başlıkta da kurduğum cümle noktasından bakmak gerekiyor: Şiddet görüntüleri haber değeri taşıyor mu?

Çünkü bu konuların gerçekten kamuoyu bilgilendirme adına mı yoksa reyting uğruna insanların psikolojisini altüst etmeye mi yarıyor anlamış değilim.

Kamuoyu bilgilendirmekle görevli basın yayın kuruluşları uzun yıllardır özellikle çocuk istismarı, şiddet, kadın cinayetleri gibi toplumda


Bu Kirlilik Hepimizi Yutacak

Günlerdir konuşulan İzmir Körfezi’nde yaşanan balık ölümleri ve kirlilik, çevre felaketlerinin popülist yaklaşımlarla çözülemeyeceğini gözler önüne serdi. Kimse kimseyi suçlamasın artık. Bunun bir anlamı da kalmadı. Aslında İzmir Körfezi ile ilgili kirlilik konusu önemli bir noktaya geldi. Bir tarafta felaketin bilincinde olan ve iş birliği çağırısı yapan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay var, diğer tarafta olumlu yönde karşılık veren AK Partili milletvekilleri ve siyasetçiler var. Bu iş siyaset konusu yapılıp birbirini başarısız gösterme noktasını çoktan aştı. İlgili bakanlıklara, Büyükşehir’e, ilçe belediyelere, üniversitelerin ilgili bölümlerine, bilim insanlarına, iş dünyasına ve kentin önde gelen sivil toplum kuruluşlarına üzerlerine düşen ne varsa-oluşturulacak Bilim Kurulu’nun önerisiyle-yapmak düşüyor. Başlanmazsa olacakları hafızamızda canlandırmak bile insanı ürpertiyor. O yüzden tüm siyasetçilerden ricamız ve beklentimiz artık İzmir için tek ses olmalarıdır. Başka İzmir yok. Hepimizin yaşadığı yer burası. Körfezin havasını, hangi partiden ya da görüşten olduğunuza göre almıyorsunuz. Bu kentin kaynaklarını kullanırken kimse kimliğinize bakmıyor.

Bu konuda bize de önemli bir görev düştüğünün inancındayım. Alışılagelmiş tabirle “Medya dördüncü kuvvet” ise o zaman bu gücü şimdi İzmir Körfezi’ni kurtarmak için kullansın. Bu konuda siyasete alet edilip, popülist yaklaşımlara pirim verilmesin. Bu konu, siyasetçilerin birbirini eleştirmek için kullandığı bir malzeme yapılmasın diye karar alalım. Bilim Kurulu önerisi


İLKSES Gazetesi, İzmir Halkının Gazetesidir

İLKSES Gazetesi, 15 Ağustos 2010 tarihinde yayın hayatına merhaba dedi ve o günden bugüne, gelişen teknolojiye ayak uydurarak ilerlemeye devam ediyor. Sürekli yenilenen teknolojik koşullar karşısında, gazeteciliğin temel ilkelerine bağlı kalmak ve kendimizi sürekli olarak güncellemek için büyük bir çaba gösteriyoruz. İnternet sitemize yaptığımız teknolojik yatırımlarla, okuyucularımıza güncel ve özel haberler sunarak çekici içerikler üretmeye özen gösteriyoruz.


Sahipsiz kent: İzmir

Biliyorsunuz İzmir’de kent içi trafiği denetleme düzenleme gibi konularda UKOME kararı şart. Bunun yanında kent trafiğini planlama, düzenleme ve geleceğini hazırlama için de İzmir Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Dairesi Başkanlığı var.  Sanki İzmir trafiğinin bu kurumlarla ilgisi yokmuş gibi bir durum ile karşı karşıyayız.


Popülist Politikalarla Kent Yönetilemez

31 Mart 2024 Yerel Seçim süreci başladı. Siyasi partiler aday belirleme çalışmaları tüm hızıyla devam ediyor. Hem iktidar hem muhalefetin büyükşehirleri en sona bırakacağı görünüyor.


Sosyal Demokrat Bir Kentte Irkçılığın Daniskası Yapılıyor

Sosyal medyaya düşen ve kısa sürede çok fazla izlenme ile birlikte toplumda tepkilere neden olan utanç dolu anlar yaşandı. İzmir Buca’da yaşanan sığınmacı bir aileye otobüste yapılan muamele insanlığımızı yeniden gözden geçirme ihtiyacı hissettiriyor.


Sosyal demokrat bir kentte ırkçılığın daniskası yapılıyor

Olayı videoda yaşanan görüntülere göre kısaca özetlemek istiyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bünyesinde faaliyet gösteren ESHOT’a ait belediye otobüsünde henüz bilinmeyen nedenle çıkan tartışmanın ardından Suriyeli 3 kadın ve çocuklarıyla birlikte belediyeye ait otobüsten indirildi. Sebebi ise yolcular bilinmeyen bir nedenle 3 Suriyeli kadın ile tartıştığı için. Tartışma sonrasında otobüsteki bazı yolcular Suriyeli kadınları ve çocuklarını otobüsü durdurup dışarı attılar. Olay anı cep telefonu kamerasıyla saniye saniye kaydedilirken, otobüsteki vatandaşların “defolun gidin ülkenize, ohh” dedikleri duyuluyor…


Gazetecilere Hakaret Kabul Edilemez

Bu anlayışı sürdürmek için de beraber mesai harcadığımız meslektaşlarımızın özverili çalışmaları ile başardık. Bunların başında yıllardır gece gündüz demeden nerede bir haber varsa orda olan Çağla Geniş var. Yıllardır bu mesleğe verdiği emek, yaptığı haberler ortada. Çağla’nın bunu kimseye kanıtlama gibi bir ihtiyacı da yok. Verdiği emeğin ne kadar değerli olduğu İzmir’in en prestijli mesleki çalışmalarını değerlendirmeye alan yarışmalarda almış olduğu ödüller kanıtıdır.
Dün hiç tanımadığım ve kendisini gazeteci olarak lanse eden bir şahsın olur olmaz saçmaladığını izledim. Kendisini tanımam etmem, bugüne kadar hiçbir mesleki çalışmanın içinde de görmedim. Ağzına dayamış bir mikrofon bir otoriteymiş gibi herkese emir yağdırıp gevşek gevşek insanlara hakaret ettiğini üzüntüyle izledim. 
Bergama Belediye Başkanı Hakan Koştu’ya talimat veriyor. Türkiye’nin en eski ve en fazla üyeye sahip mesleki örgütü İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nden söz ederken de “sözde” kelimesini kullanıyor. Meslektaşımız Çağla hakkında şuursuzca konuşuyor. 
Gazeteciler için utanmadan ağır ithamlarda bulunarak, “Belediye ödülleri veriyor, servis yolluyor, gazetecileri getiriyor, yedirip içirip geri gönderiyor. Başkan katılmasın törene, yardımcısı yeter” şeklinde beyanda bulunuyor.
Her yıl gururla ve özlemle andığımız merhum gazeteci Şakir Süter adına düzenlenen yarışmanın saygınlığına da dil uzatıyor.
Yapılan çirkin söylemleri için ismini asla anmayacağım şahsı şiddetle kınıyorum. Gazeteci, her şeyden önce mesleki etik değerleri ve insana saygıyı en ön planda tutmak zorundadır. Böyle davranmayan birine gazeteci denmez, bu meslekten kabul edilmez. Kişisel itibarın olmayışı kişileri bağlamakla birlikte mesleğin itibarını küçük düşüren, meslek ilkelerini çiğneyen hiçbir girişim ve söyleme izin vermeyeceğiz. İLKSES Gazetesi’nde görev yapan hiçbir fikir işçisi yalnız değildir.


İLKSES Gazetesi 14 yaşında

Haberciliğin özü asırlardır değişmiyor. Haber haberdir. Önemli olan doğru, güvenilir, tarafsız ve kamuoyu yararına yapılmasıdır. İnsanlık tarihinde haber verme şekli ne olursa olsun söz konusu kurallar geçerliliğini koruyor. Mesleğimizin özü aslında aynıdır. Sadece haber vermek… 


İLKSES’imiz Büyüyor

Başarı tesadüf değildir, tesadüfler bir ya da iki defa denk gelmeyle olandır, başarı ise süreklilik arz edendir. 2013 yılında, gazeteye ilk adım attığımda henüz emekleme dönemindeydi. Önce çekirdek kadromuzu kurduk. Zaten kaliteli ve verimli bir kadro oluşturursanız gerisi kendiliğinden gelir. Sonra İLKSES Gazetesi, İzmir’de ses getirmeye başladı, birlikte çalıştığımız gazeteci arkadaşlarımız sayısız başarı yakaladı, kentin tüm prestijli yarışmalarında hep başı çekti. Ödül üzerine ödüller kazandı ve bu süreklilik haline geldi. Bizi de mutlu eden budur. Başarının süreklilik arz etmesi… Haber merkezimiz, Haber Müdürü Esin Gençel Özipekçi önderliğinde büyük bir ustalıkla haber sürecini yönetti. Popülist yaklaşımlardan uzak durarak, haber değeri olmayan hiçbir bilgiye itibar etmedik. Doğruluğu kanıtlanmış ve kamuoyu ilgisi olan haberlere yer verdik. Gazetecilik etiğinin dışına asla çıkmadık ve taviz vermedik.


Çeşme Belediyesi Neden Taşınmaz Satıyor?

Çeşme Belediyesi sürekli gündemde olmayı başarıyor. Aslında bu Başkan Ekrem Oran’ın başarısı denilebilir. Her ay yaptığı muhteşem çıkışlar ve icraatler ile gündem olmayı başarıyor. Bu kez geçen ay Tarihi Çeşme Kalesi’nin önüne tüm tepkilere rağmen yaptığı yapılaşma ile gündem oldu. Tabi yerel bir siyasetçinin yaklaşan seçimlere göre planlama yaparak gündem olması kadar normal bir şey yok. Asıl bizi ilgilendiren gündem olduğu konuların Çeşmelilere telafi edilmeyecek zarar verip vermediğidir. Bir taraftan şeffaf bir yönetim, Türkiye’nin geleceğini yeniden inşa edeceğini Millet İttifakı ile birlikte ilan eden CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu. Diğer taraftan CHP’li yerel yönetimlerin tuhaf savurganlıkları.


Halkın Doğru Habercisi

Gelişen teknoloji ile beraber, habercilik anlayışında da önemli değişimler oldu. İnternet haber siteleri, dijital yayıncılık, sosyal medya derken gazetecilik mesleği neredeyse unutulur hale geldi. Her sektörün kendine has farklı bir gazeteci furyası ortaya çıktı. Gazetecilik yapmak adeta bir çıkar gailesi haline geldi. Her kurumun kendine ait yandaş-candaş gazetecileri oldu. İktidar ya da muhalefet fark etmeksizin herkesin kendi mahallesi oldu. Tüm bunlar olurken halk adına sorunların ele alındığı, dosyaların gündeme taşındığı gazetecilik adeta geri plana itildi. Gazete olarak tek derdimiz adil ve şeffaf anlamda bir iklimin oluşması, yapılan her şeyin halk adına yapılıyor olmasıdır.


Reklam Panoları İhalesinde İlginç İddialar

Gündeme getirdiğimiz günden bu yana İzmir’de en çok konuşulan konular arasına giren ve ulusal basına da konu olan reklam panoları ile ilgili yeni gelişmeler yaşanıyor. İzmir Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Daire Başkanlığı’nın yaptığı reklam panoları ihalesindeki iddialar yargıya taşınıyor.


İzmir’in Sokaklarında Panolar Açar

Son zamanlarda İzmir’de reklam yoğunluğu dikkatimi çekti. Normalde tabelalarda belediye ilanlarından başka ilan yokken bu kadar ilanın aniden artması ilginç geldi bana. Otobüslerin dış kaplamaları, tramvay, İZBAN girişleri, kentin en işlek noktaları, hatta ESHOT otobüslerinin içindeki bilgi amaçlı konulan küçük televizyonlarda bile reklam var. Konulan reklam tabelaları bazı yerlerde çok daha dikkat çekici. Nereye baksam her taraf pano ve cep tabelaları ile dolu.


Yerel Basının Sorunları ve Çıkış Önerileri

Medyanın Evirilmesi


İzmir Trafiği Çileye Dönüştü Tunç Soyer Farkında mı?

İzmir’de pandemi ile birlikte artan trafik yoğunluğu okulların açılması ile birlikte adeta çileye dönüştü. Pandemi süresinde toplu ulaşımda bulaş riskine karşı birçok vatandaş özel araç tercihine yöneldi. Bu da her yıl artan trafik yoğunluğunu iyice arttırdı. Artan yoğunluk, yolların yetersizliği, plansız çalışmalar İzmirlileri isyan ettirdi. Son 1 aydır en çok şikayet edilen ilçe ise Buca oldu. Buca’da geçtiğimiz ay İzmir Büyükşehir Belediyesi Buca ve Karabağlar bağlantısını sağlayan noktada alt yapı çalışması başlatmıştı. Toplu ulaşımı kullanan ve görüşüne başvurduğumuz vatandaşlar ise duruma tepkili. Vatandaşlar her gün işe gitmek için trafikte neredeyse 1,5/2 saatinin geçtiğini söyleyerek adeta isyan ediyor.


9 Eylül İlerleme Demektir

Bugün İzmir’in düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yıl dönümü. İzmir’in kurtuluşunu bu kente yakışır bir şekilde kutlamak hepimizin hakkı. Çünkü İzmir demek, umut demektir, mücadele demektir, en önemlisi emek demektir. 9 Eylül, sadece İzmir’in değil ülkenin kurtuluşu ve bağımsızlığını elde edişinin simgesidir. O nedenle İzmir ve İzmir ruhunu taşıyan herkesin 9 Eylül kurtuluş bayramı kutlu olsun.

Halkımız kurtuluş mücadelesinde eşsiz bir kahramanlık örneği sergileyerek yeni bir tarih yazdı. 9 Eylül 1922’de İzmir kurtarılarak, Cumhuriyet’e giden yolun temelleri atıldı. İşte bizler de bize kurtuluş yolunu açan, Cumhuriyet’i gelecek nesillere armağan eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına, şehitlermize bu uğurda mücadele veren her bir vatan evladına karşı sorumluluk duygusunu yitirmeden çalışmak zorundayız. Bunu sözde değil gerçekten samimiyetle çalışarak yapmalıyız. Hiçbir görüş ve ideolojiye bakmadan üreterek ve her daim ileriye bakarak çalışmalıyız.

İzmir, ülkemizin gelişimi ve ekonomik kalkınması için de kilit bir öneme sahiptir. Bu nedenle ülkemizin gelişimi için tüm gücümüzle çalışmak en önemli ödevimiz olmalıdır. Bu duygularla İzmir’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 99’uncu yılında başta büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmet, minnet ve şükranla anıyorum.

Hasan Tahsin’in ilk kurşunu atarak kurtuluş ve bağımsızlık meşalesinin yakıldığı şehirdir İzmir. O yüzden


Pandemide Gazetecilik

Gazetecilik mesleği her dönemde zorluklarla karşılaşmaktadır. Dünyada ki gelişmeler ne üzerine yoğunlaşırsa bizler de kendi durumumuzu ona göre değiştirmek zorunda kalırız. Diğer meslekler her şarta göre işini yapmaya çalışırken bizler değişen şartlara göre iş yaparız. O yüzden başta da belirttiğim gibi gazetecilik zor meslektir. Bunu darbeler döneminde de gördük, 28 Şubat’ta da, 15 Temmuz’da da, son yaşanan 30 Ekim büyük İzmir depreminde gördük. Her koşulda en önce olan gazeteciler olmuştur.


Tunç Soyer'den Flaş Karar

Önceki akşam haber merkezlerine flaş bir gelişme düştü. “İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmed Adnan Saygun Sanat Merkezi (AASSM) Müdürü Dr. Mustafa Bayık görevden alındı” diye. İzmir’in en büyük sanat arenasında flaş karar neden alındı bilmiyoruz. Herhalde atamayı yapan biliyordur. Bayık’ın yerine aldığım duyumlara göre atama için Sergi Sorumlusu Özgür Özdemir ya da Aykut Cansız’ın ismi geçiyor. Avrupa’nın bile en önemli kültür sanat merkezleri arasında gösterilen AASSM’ye bu şekilde görev değişikliği insanı düşündürmüyor değil.
Öte yandan Dr. Mustafa Bayık aldığı haber sonrası kısa süreli bir rahatsızlık geçirdi. Gün içerisinde de tansiyon hastası olduğu için hastaneye sevk edildi. 
Burada aklıma takılan bunca yıldır sorunsuz bir şekilde Bayık’ın sürdürdüğü görevden neden alınmak istenmesi?
Tunç Başkan sanki başkanlık görevini muhalefetten almış gibi bir imaj veriyor. Ancak Tunç Başkan görevi kendi partisi de olan CHP’li Aziz Kocaoğlu’ndan aldı. Sürekli bir yerlere birilerini yerleştirme telaşını anlamış değilim.
Tunç Soyer’den söz etmişken, “ilk 500 günü” diye bir dijital kitap yayınladı. Dileyen www.bizizmir.com platformunda başkan kısmında inceleyebilir. 186 sayfalık sosyal medya paylaşımlarının ve yapılan çalışmaların ele alındığı bir kitap. Üzerinden, başkanın


Gazeteniz 11 yaşında

En sonunda söylenmesi gerekeni en başta söyleyeyim, bu zor dönemde doğru, tarafsız ve özgür yayıncılık yaptığımızdan dolayı gerçekten gurur duyuyorum. İzmir gibi köklü gazetecilik geleneği olan bir kentte kabul edilmek kolay değil. O yüzden İLKSES artık sizin gazeteniz. Kuruluşundan bu güne “Halkın Doğru Habercisi” sloganı öylesine yazılan bir mesaj değil. Bu doğrultuda yayın yapıyoruz. Her kalemimiz, her sözümüz halk adına yazılıyor. Umarım söyleyecek sözümüz yazacak gücümüz olana kadar da bu böyle devam edecek.
Geleneksel gazetecilik kurallarından ödün vermeden, gelişen teknolojileri de takip ederek yolumuza emin adımlarla devam edeceğiz. Genç, dinamik ve eğitimli kadromuzla İzmir’in sesi olmaya devam edeceğiz.
Pandemi sürecinde dahi arkadaşlarımızla sahada olduk. Tüm tedbirlerimizi alarak sizlere haber verme adına sahadan çekilmedik. Haber sokakta anlayışıyla çalışarak ne olursa olsun sokağı terk etmeden yayın çizgimizi sürdüreceğiz.  
Bize bu özgür gazetecilik ortamı sağlayan gazetemiz İmtiyaz Sahibi Halil Arslan’a bugüne kadar bağımsız çizgimizden ödün vermeden çalışmamıza sonuna kadar destek verdiği için meslektaşlarım adına teşekkür ederim. Halil Bey’in Türkiye geneli basın camiasına katkıları yok sayılmaz. Tüm kurumlarıyla özellikle yerel medyanın ayakta kalması için tüm


Birbirimize Saygı Göstermek Zorundayız

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ile İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu geçen hafta Tarihi Asansör’de bir araya geldi. İGC Yönetim kurulu üyesi olarak ben de katıldım. Tunç başkan kentin sorunları ve güncel konular ile ilgili tüm merak edilenleri açık yüreklilikle cevap verdi. Toplantı uzun soluklu olunca epey konu ele alındı. Önemli satır başlarını not aldım.
***
Ulaşım konusunda birçok projenin sürdüğünü mevcut sıkıntıları da çözmek için uğraştıklarını söyledi. Kısa dönemde Hocazade Camii’nden Tarihi Hava Gazı’na kadar trafiğin yer altına alınacağını müjdeledi. Kangren haline gelen Alsancak trafiğine ve tüm İzmir’e nefes aldıracak. Diğer önemli bir konu ise 400 elektrikli otobüs filosunun kurulmasına yönelik olması sevindirici. Daha çevreci daha temiz bir kent olma yolunda önemli bir karar olduğunu düşünüyorum. Zaten proje eski başkan Aziz Kocaoğlu döneminde devreye sokulmuştu. Tramvay projeleri devreye girince iptal etmek zorunda kalınmıştı. Şimdi yeniden planlama alınması ve 2024 yılına kadar 400 elektrikli otobüse ulaşacak olması gerçekten önemli bir karar. Tunç başkan Dünya Bankası ile görüşmelerin gerçekleştiğini ödeme noktasında garantilerin verildiğini, bu yıl 20 tanenin de alımının yapılacağını söyledi.


Yoktan Var Olma Böyle Bir Şey

Küçük bir ada… Neredeyse keşfinden bugüne kadar başı belada olan bir ada… Sürekli el değiştirmiş farklı kültürlere ev sahipliği yapmış. Tüm bunlara rağmen dik durmayı başarmış bir ada…
‘Böyle bir yer var mı civarımızda? diye düşünmeye başladığınızı biliyorum. Elbette var.
Ülkemizde artık Wikipedia açık, dileyen oradan detaylı tarihini okuyabilir. Çünkü toplumda yerini dahi bilmeyen hatta Karadeniz'de diyen insanların olduğunu da biliyorum. Bahse konu olan ada elbette Kıbrıs adası… Ada, çok eski ve köklü bir tarihe sahiptir.
Kıbrıs; Mısır, Hitit, Fenikeliler, Asur, Antik Yunan, Roma İmparatorluğu, 1571’de Osmanlı İmparatorluğu, 1878’de Birleşik Krallık, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti ve 1974’te mevcut halini aldığı iki kesimli bölünmüş bir şekilde varlığını sürdürmektedir.
Tabi bizi ilgilendiren kısım son günlerde insanı heyecanlandıran bir gelişmenin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde meydana gelmesi. Bildiğiniz gibi Kuzey Kıbrıs dünyada tanınmayan tek ülke diyebiliriz. Sadece Türkiye tarafından tanınmaktadır. Bu da ekonomik ve sosyal sıkıntılarla beraber birçok problemin oluşmasına neden olmaktadır. Buna rağmen dünyaya entegre olmaya çalışan birçok kurumu var. Üniversiteler en önemli gelir kaynağı ve istihdam olanağı sunuyor.
Yakın Doğu Üniversitesi de 1988 yılında küçük bir dershaneden şu anda Orta Doğu’nun en önemli eğitim kampüslerinden biri haline geldi. Kurucusu Suat Günsel muazzam çalıştı. Kendisini takip eden oğlu İrfan Suat Günsel’de babasının yolunda başarılı işlere imza atıyor.
Kuzey Kıbrıs, dünya tarafından tanınmamasına rağmen eğitime yaptıkları yatırımlar ile adeta bir sihirbaz gibi adanın geleceğini kurtarmayı başardı.
Şu anda neredeyse 20’yi aşkın üniversite var, kurulmaya da devam ediyor. Türkiye’nin birçok üniversitesi KKTC Kampüsü kurdu. Sosyal ve ekonomik özgürlüğüne tam olarak kavuşmasa da bu nokta da gelişimini sürdürüyor.
Biz yıllardır yerli ve milli otomobil üretelim dedik. En son 5 babayiğit güçlerini birleştirerek otomobil yapmaya karar verdi. Yerli otomobili yollarda görme ihtimalimiz en erken 2022.
Yakın Doğu Üniversitesi bu işe 2012 yılında başladı. Üniversite bünyesinde güçlü bir ekip kurdu ve yıllardır üzerinde çalıştılar. En son tamamı yerli elektrikli otomobil yapmayı başardılar. İsmi de Günsel koydular. Günsel markasının B9 ve J 9 modellerinin bugün lansmanı olacak.
Seri üretime geçecek. Ar-Ge merkezi ve fabrikanın inşaatı bitti. 2021’de ilk hedef 2 bin adet 2025’te 20 bin adet hedeflenmekte. Tebrik ederim. Küçük bir adada bunca baskı ve kısıtlamalara rağmen bunu başaran emek veren herkesi kutluyorum…


J9’un gözden kaçmayan detayı ise dikiz aynalarının KKTC bayrağını sembolize etmesi.


Bu kentte rant var

En son söylenecek olanı en başta söyleyeyim. “Bu kentte rant var” kim ne derse desin ben gördüğüme ve yapılanlara bakarım. Yıllardır İzmirli, Basmane çukuruyla uğraşıyor. Ne olmalı? Nasıl değerlendirilmeli, gökdelen mi olsun, sosyal yaşam alanı mı olsun derken yıllar geçiyor başkanlar değişiyor. Şehrin göbeğinde Kültürpark ile iç içe olan Basmane çukurunun  derdi bitmiyor. Bu alanı bir şekilde değerlendirip kurtaramadık. Geçen dönem oldubittiye getirilerek bir baktık Folkart’a verildi. Çıkan tartışmalar, itirazlar derken en güzel yaptığımız şey olan etrafına güzel bir “makyaj” tabelalar yaptık. Sır gibi saklandığı için yapıyoruz ediyoruz derken Folkart sürpriz bir karar ile çekildi. Yine döndük başa ve hala atıl bir şekilde duruyor.
Yine eski dönemden Kültürpark direkt belediye meclisi eliyle Tınaztepe Üniversitesi Rektörlük binası olarak tahsis edildi. Hem de tüm kentin karşı çıkmasına rağmen. Neyse ki yeni başkan Tunç Soyer iptal ettiğini duyurdu şimdilik Kültürpark kurtulmuş oldu.
Ve başka bir proje…İstinyepark. İzmir’i nefes alınmayacak hale getirmeden rahat etmeyecek insanoğlunun yeni projesidir.
Fahrettin Altay Meydanı’ndaki Üçkuyular pazar yeri, otobüs durakları ve maliye binasını kapsayan alana yapılan yeni alışveriş merkezi. Bu kadar büyük bir projeyi zaten belli saatlerde karman çorman ilerleyen meydan trafiği kaldırır mı ayrı bir mesele. Yeni bir düzenleme mi yapılır, otobüs durakları nereye gidecek,


Bu Kentin Makyaja Değil Hizmete İhtiyacı Var

2019 tüm kesimler için zor bir yıl oldu. Deyim yerindeyse dengeleme yılı oldu denilebilir. Dövizdeki dalgalanmanın dengelenmesi, ekonomik dengeleme, siyasi dengeleme, dış politika da dengeleme… Örnekleri arttırmak mümkün. Yerel yönetimlerde de seçim olduğu için yeni başkanların gelmesi uyum, adapte olmak derken yılı da bitirmiş olduk.
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’de 2020’ye toplu ulaşımda vatandaşlarla girdi. Başkanın vatandaşlarla iç içe olması gerçekten herkesin özlediği bir tablo. Aslında sık sık yapılması gerektiğini düşünüyorum. İzmir çok büyük bir kent, her ilçenin birçok ilden fazla nüfusu var. O yüzden tüm ilçelerde vatandaşla birebir olmak onların sorunlarını dinlemek daha etkili olacaktır.
Tunç Soyer’in toplu ulaşımı kullandığı haberini okuyunca şöyle bir hayal ettim; acaba Tunç Başkan, hafta içi herhangi bir gün sabah 7.30 ile 9.00 arasında Buca’dan Konak yönüne gelen herhangi bir ESHOT otobüsüne binse ya da akşam 17.00 ile 20.00 saatleri arasında Konak’tan Buca ya da Karabağlar yönüne giden bir ESHOT otobüsüne binse ne olurdu. Sonra hayal kurmaktan vazgeçtim çünkü Tunç Bey’in otobüse değil binmek yolculuk etmesi bile mucize olurdu. Keşke başkan bu tür faaliyetleri rutine bağlasa tek başına gizliden yapsa o zaman