Gökdelenlerin Gölgesinde Adalet Arayışı


  • Oluşturulma Tarihi : 24.10.2025 08:57
  • Güncelleme Tarihi : 24.10.2025 08:57

Bayraklı semaları artık gökdelenlerle dolu. İzmir’in yeni yüzü, yeni merkezi, yeni vitrini diyorlar... Beton kulelerin gölgesinde yükselen bu ihtişamlı görüntü, her geçen gün biraz daha genişliyor. Fakat o gölgelerin altında ezilen, görünmeyen, sesi kısılmaya çalışılan insanlar da var.  
O insanlardan biri Okan Çolak. Diğeri Erkan Arslan. Ve onların hikayesi, sadece bir bina meselesi değil; bu kentin vicdanına tutulmuş bir ayna.  
Her şey, iş insanı Yılmaz Esen’in vefatıyla başlıyor. Esen’in kiracısı olan Okan Çolak, yıllardır aynı yerde ekmeğini kazanıyor. Esen, hayattayken “Çıkma, burası senin yerin. Sen ailedensin” diyor. Yılların dostluğu, güveni… Okan Bey binayı elden geçiriyor, restore ediyor, işini büyütüyor. Sonra Yılmaz Esen vefat ediyor. Yerine mirasçılar geçiyor. Bir süre sonra kapıya gelen mühendisler, “Binadan karot alacağız” diyor. Ve bir sabah, Bayraklı’daki birçok işletme gibi, “Binanız çürük, tahliye edin” gerçeğiyle yüz yüze kalıyor.  
Ama ortada tuhaflıklar var.  
Katip Çelebi Üniversitesi’nden uzman akademisyenler aynı binayı inceliyor ve 16 usulsüzlük tespit ediyor. Ölçüler yanlış alınmış, zemin sınıfı kasıtlı olarak düşük gösterilmiş. Daha da önemlisi, 2020 İzmir Depremi’nde bu binada sıva çatlağı bile olmamış. Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın raporunda “0 hasar” denilmiş. Ama birileri illa ki bu binayı “çürük” göstermek istiyor.  
Neden mi? Çünkü o bölgede “çürük” ilan edilen her bina, kentsel dönüşümle 40-45 katlı gökdelenlere dönüşüyor. Milyonluk rantlar dönüyor.  
Bu hikayede adalet, tıpkı Bayraklı’daki o binalar gibi eğilip bükülüyor. Mahkemeler arasında karar farkları çıkıyor. Hakim, davacı lehine olan kararı aleyhine göstermiş bile... Kiracıların dava açma hakkı yok deniliyor, oysa Danıştay’ın emsal kararları var.  
Bir başka kiracı, aynı zamanda CHP Meclis Üyesi Erkan Arslan, işletmesine izinsiz girilip karot testi yapıldığını anlatıyor. “Bize kimse sormadı. Kapımız kırıldı, karot alındı. Sonra kapıya 90 gün içinde çıkın yazısı asıldı” diyor. Hukukun, adaletin, emeğin böylesine hoyratça çiğnendiği bir süreç...  
Ve sonra duyulan cümleler:  
“Bizim para gücümüzle savaşamazlar. Biz ne dersek o olacak.”  
Bu sözler, sadece iki kiracıya değil, hepimize söyleniyor aslında.  
Kentin gökdelenleri, rantın değil, adaletin de sembolü olmalı.  
Ama bugün Bayraklı’da adalet, beton kulelerin gölgesinde kaybolmuş durumda.  
Bu yazıyı kaleme alırken aklımdan şu cümle geçti:  
Kent büyüdükçe, vicdan küçülüyor.  
Bir binanın sağlamlığı sadece kolonlarında değil; o binayı ayakta tutan insanların emeğinde, alın terinde, adalet duygusundadır. Eğer biz bu duyguyu yıkarsak, ne kadar yüksek bina yaparsak yapalım, altında kalırız.  
Bayraklı’nın gökdelenleri büyüyor.  
Ama Okan Çolak gibi, Erkan Arslan gibi insanların mücadelesi bize hatırlatıyor:  
Gerçek güç, rantta değil, direnişte; gerçek yükseklik, adaleti savunabilme cesaretindedir.  

Gökdelenlerin Gölgesinde Adalet Arayışı
Erdal Erek
Yazarımız Kim ?

Erdal Erek