Sayfa Yükleniyor...
İnsanı hayata bağlayan duygular arasındadır. Evli insanların en tatlı meyvesidir. Evet çocuklarımızdan bahsediyorum. Hayat bir başka anlam taşır. Evlilikler de öyle. Aile daha bir değerli olur. Derken büyürler ve okul çağı gelir çatar. İşte o zaman çocuğunuz karşısında çaresiz kalırsınız. Bu çocuk nasıl okuma yazma öğrenecek? Dersiniz. Ama bir bakmışsınız okuma yazmayı öğrenmiştir. Zaman geçtikçe, çocuğunuzda okula karşı değişik sebeplerle bir duraklama gördüğünüzde, bunun yöntemini bilemeden üzerine gittiğinizde, okuldan soğur ve ders çalışmak istemez. Kulaktan dolma bilgilerle hareket edildiğinde uçurum gittikçe artar. Burada çocuğumuzun ilgi, istek ve yeteneklerinin göz ardı edilmemesi ve her çocuktan aynı davranışın beklenmesi hatanın başı olmaktadır. Şu örneği kafamızdan canlandırmakta fayda var. Bir ormanda maymun, aslan, kaplumbağa, yılan, kuş olduğunu hayal edelim. Bunlardan aynı davranışı bekleyelim. Yani yarış yaptıralım. Bakalım hangisi kazanacak? Daha başlarken yanlışı yapmış oluruz. Burada ebeveyn yani anne babanın, öğretmen ile irtibatlı olarak çocuğunun ilgi ve isteklerini, istidatlarını anlamaya çalışmasında büyük fayda var. Bundan sonra hedefe ulaşmada ciddi bir dönüm noktası yakalamış olunur şüphesiz. Çocuk doğası, yapısı, fıtratı gereği oyun oynamak ister. Gezmek ister vs. Ama ders çalışmakta bir disiplin var. İster istemez oyun oynaması, televizyon, tablet vs oynaması kısıtlanacak. Sorun buradan başlıyor. İstekleri kısıtlanıyor veya erteleniyor. İşte tam burada sorumluluk verme gayreti ilk amaç olarak hedeflenebilir. Anne babaya küçük küçük yardımdan tutun da, odasını temiz tutma, temizlik alışkanlığı sorumluluğuyla çocuğunuza çok olumlu etki vereceğinizden emin olabilirsiniz. Yani çocuk günlük yaşamın içine mutlaka dahil edilmeli. Araştırmalar böyle çocukların ileride daha başarılı olduğunu belirtmiştir. Çocuklar taklit ederek öğrenir. Çocuklar dilden ziyade gözleriyle eğitilir. Yani gördüğünü özümser. Televizyon karşısına geçen çocuğun acıkınca yanına yemeği götürüp “Aman baskı yapmayayım” mantığı olunca çocuk en temel konuları öğrenmiyor. Yani ebeveynler, anne babalar, biz hayatta çok zorlandık, çocuğumuz zorlanmasın demek çok da olumlu olmuyor. Çocuğun yaşamını hayatını sürekli kolaylaştırayım düşüncesiyle hareket etme yönünde davranışlar çocuğa faydadan çok zarar veriyor. Bunun sonucu olarak çocuk kendini zorlamıyor, geliştirmiyor. Aşırı korumacı davranmakla arkadaşlarından soyutlanıyor ve çocuk doğal olarak içe kapanık ve hassas oluyor. Böyle aşırı korumacı yetişen bir çocuk okulda bir terslik durumunda okuldan soğumasına veya derslerini yapmamak istemesine doğru evriliyor.
Çocuk erken yaşta sorumluluk almalı
Şimdi burada okuldaki mantığa gelelim. Sistem mantığı genel olarak şöyle işler: Çocuk okula gelmeli, dersi dikkatli dinlemeli, anlamadığını sormalı, evde öğrenilenleri tekrar etmeli ve verilen ödevler var ise ödevleri dikkatli bir şekilde yapmalı. Şimdi burada ailenin çocuğa verdiği sorumluluk (odasını toplama, yemek yeme alışkanlığı, okula gitmeden önce çantasını hazırlaması, evde anne babaya yapılan yardımlar vs) çocuğun yapabilme duygusunu geliştiriyor. Yani çocuk çok erken yaşlarda sorumluluk almayı öğrenmeli. Bunları yaparken çocuğun motivasyonunu sağlamak işimizi kolaylaştıracaktır. Çocuğa üniversite hayali ya da işte biz senin yaşındayken şöyle sıkıntılar çekerdik gibi sözler gereği gibi etkili olmaz. Motivasyonda kısa zaman verilmesi çocuğu çok etkiler. Yani şu dersi yaptıktan sonra şöyle şöyle yapalım gibi çocuğun motivasyonunu etkileyecek şeyler öne sürülmelidir. Severek yapılan iş başarı getirir. Motivasyon bunun etrafında dönmeli. Özellikle annelere burada çok ciddi görev düştüğü kanaatindeyim. Çocukların planlı ders çalışmasında ilkokul 3. sınıfa kadar annenin bu davranışlarla ilgili olumlu yönlendirmeler yapması sonraki sınıflarda çok ciddi faydalar sağlamaktadır. Çocuğun çalışmalarını yapabildiğini gördüğünde anne yavaş yavaş çekildiğinde, çocuk yapabiliyorum özgüveniyle bu sorunu rahat aşabilmektedir. Yani tabiri caizse ilk düğmeyi doğru iliklemek önemli. Gerisi geliyor. Özellikle ortaokulda liselere giriş ile ilgili sınav için bir yıl önceden 7. sınıfa geçerken çocuğu özellikle yaz tatilinde motive etmeye başlanmalı. 8. sınıfta bu bilinçle hareket edilmesi hedefe yaklaştıracaktır. Görüldüğü gibi sağlıklı bilinçli bir aile çocuk için çok önemli. Aslında okul ailede başlıyor.
Son olarak ebeveyn çocuğun başarısını değil, çabasını övmeli. Eğer başarısı övülürse çocuğun hırslı olması kaçınılmaz olur. Başarısı övülen çocuk hırslı olur. Ama çabası övülürse, çocuk azimli olur. Unutmayalım hırs yıkıcı, azim yapıcıdır.