Henüz 3. sınıftaydım. Öğretmenim sınıfa girdi. O her zamanki güler yüzüyle birkaç dakika bizlerle sohbet ettikten sonra, “Çocuklar size bir duyurum var” dedi. Heyecanla hepimiz birden susup ağzından çıkacak cümleleri bekledik. “Biliyorsunuz 23 Nisan yaklaşıyor. Her birinizin evde şiir kitapları vardır. Olmayan da kırtasiyeden temin edebilir. Birer tane 23 Nisan şiiri seçip ezberlemenizi istiyorum. Sonra oylama yapıp bir tanesini seçeceğiz. Okul töreninde seçilen öğrenci şiirini okuyacak.”
Herkes çok heyecanlanmıştı. Benim de içimde heyecanla birlikte anlamlandıramadığım bir duygu daha vardı. Hani bir şeyler yapmaya meyletmişsin ama ona gidecek yolları bulamıyorsun. İnceden inceye bir çaresizlik içindesin ama umudunu da kaybetmemek için avuçlarında sımsıkı tutuyorsun. Eve geldiğimde kitaplarımı karıştırdım. İçlerinde bir tane bile şiir kitabı yoktu. Durumu anneme ve babama anlatmak istedim ama bir anda vazgeçtim. Alırlardı söyleseydim. Babam da yıllarca öğretmenlik yapmıştı ve benim derslerimle ilgilenmeyi severdi. Ama zor bir zamandan geçtiğini biliyordum. Ufak da olsa yoluna bir taş da ben koymak istemiyordum. Arkadaşlarıma sordum, kimse kitabını vermek istemedi. Tabi herkes kendisi birinci olsun istiyordu. İki gün bu duygularla geçti. Ertesi gün seçmeler vardı. Herkes şiirini bulup ezberlemişti. Ama benimki henüz yoktu. Babam neden üzgün olduğumu sordu, “hiç” ile geçiştirdim. Dedim ya, söylesem alırdı. Çünkü önceliği hep çocuklarıydı. 23 Nisan ne değerli bir gün diye düşündüm. Ne kadar anlamlı. Eğer ben de o kitapları yazan bir şair olsaydım neler yazardım. Aklıma güzel düşünceler geldi, mutlu oldum. Sonra o mutluluğumu defterime yazmaya başladım. Yazdıkça içimden vatan, bayrak, Atatürk aşkı kâğıda dökülmeye başladı. Sonra durup kâğıda baktım. İki dörtlük gördüm duygularımı anlatan. Sağ alt köşesine büyük harflerle adımı soyadımı yazdım. Defteri kapatıp çantama yerleştirdim. Kim bilecekti ki şiiri kitaplardan bulamayıp kendimin yazdığını. En kötüsü beğenmezlerdi. Olsun herkesinki seçilecek değildi ya. Bir tanesi seçilecek sonuçta. Öğretmenim sınıfa girdiğinde herkes elinde kağıtlarla bekliyordu. Birkaç dakika sonra öğretmenim masasının üzerindeki sınıf defterini açıp, “Çocuklar buradaki sınıf sıranıza göre gelip şiirlerinizi okuyacaksınız sonra da oylama yapacağız” dedi. Herkes sırayla tahtaya çıkıp şiirini okumaya başladı. Hepsi güzeldi, vatan kokuyordu. İçimizi tarifsiz bir gurur, mutluluk hissi sarmıştı. Her şiirin sonunda arkadaşımız ile birlikte ATATÜRK’ü de alkışlıyorduk ellerimiz patlarcasına. Alkış seslerimizin içinde minnet vardı, teşekkür vardı, özlem vardı. Ve sıra bana gelmişti. Tahtaya çıkarken bacaklarım titriyordu. Herkes için sıradan bir şiirdi. Ama ben biliyordum ya öyle olmadığını. Tahtada kimseyle göz göze gelmemek için hemen öğretmenime dönüp baktım, sonra karşıdaki sınıfın panolarında gözlerimi sabitleyip şiirimi okudum. Etrafıma baktım, kimse anlamamıştı. Alkışladılar herkese yaptıkları gibi. Yerime otururken içimde tarifsiz bir sevinç vardı. Seçilmesem de yurdum için iki kıtacık da ben söz etmiştim. Bu düşünce beni onurlandırmıştı. Herkesin şiiri bitince gizli oylama başlamıştı. Herkesin kendine oy vermesi yasaktı tabi. Öğretmenimiz ciddi bir şekilde oylamayı sonuçlandırıp, “Çocuklar şimdi size üçüncü, ikinci ve birinciyi açıklayacağım” dedi. Hepimiz adeta nefesimizi tutmuş bekliyorduk. Üçüncü olan arkadaşımız ismini duyunca heyecanla tahtaya koştu. Öğretmenimiz tebrik etti, hepimiz alkışladık. İkinci arkadaşımız da aynı şekilde sevgiyle alkışlandı. Sıra birinciye gelmişti. En beğendiğim birkaç şiiri okuyan arkadaşlarıma baktım. İsimlerinin okunmasını bekledim. O anda kulaklarıma inanamadığım iki kelime duydum öğretmenimizin dilinden FİLİZ AKKAYA şiir yarışmamızın birincisi, tahtaya bekliyoruz. Şaka mıydı bu, bir öğretmenime, bir arkadaşlarıma baktım. Herkes bana bakıyordu, o zaman gerçekti. Alkışlarla tahtaya çıkıp öğretmenimin elini öptüm. Eline iki damla gözyaşım aktığını hissetti mi bilmiyorum. Şiirimi bir kez daha okudum. Bu sefer ayaklarım yere daha sağlam basarak. Arkadaşlarımın gözlerinin içine tek tek bakarak, vatanıma, bayrağıma, ATATÜRK ‘e olan sevdamı haykırırcasına. İki gün sonra da 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda ufacık boyumla mikrofona uzanarak, köylü kızı kıyafetlerimin içinde, bir kez daha okuyacaktım.
Bugün sahip olduğum şiir, deneme, roman ve öykü kitaplarımın ilk cümlelerini o gün yazmıştım. Ve öyle kutlu bir amaç için yazmışım ki, beni bu günlere umutla getirdi.
23 Nisan kutlu olsun, içimiz sevinçle dolsun