Bugün size Anunnakilerden bahsedeceğim. Bilgileri Wikipedia’dan derledim. Anunnaki, antik Sümer, Akad, Asur ve Babillerin mitolojik geleneklerinde ortaya çıkan bir tanrı grubudur. Kaç Anunnaki olduğu ve hangi rolü üstlendiklerine dair açıklamalar hem değişkenlik gösterir hem de çoğu zaman tutarsızdır. Akad öncesi dönemden kalma en eski Sümer yazılarına göre Anunnaki, panteondaki en güçlü tanrılardır. Göklerin tanrısı An ile yeryüzünün tanrıçası Ki’nin torunlarıdır ve asıl işlevleri insanlığın kaderini kararlaştırmaktır. İnanna’nın Ölüler Diyarı’na İnişi’nde Anunnaki, yeraltı dünyasında Ereşkigal’ın tahtının önünde oturan yedi yargıç olarak resmedilmiştir. Gılgamış Destanı gibi sonraki Akadca metinlerde de bu betimleme sürdürülür. Eski Babil döneminde Anunnaki’nin yeraltı dünyasının kitonik tanrıları olduğuna inanılırken göklerin tanrıları İgigi olarak bilinirdi. Antik Hititler, Anunnaki’yi genç tanrılar tarafından devrilip yeraltı dünyasına sürülen en eski tanrı nesli olarak tanımlamıştır. Anunnaki, Zecharia Sitchin ve Erich von Däniken’in kitapları gibi modern sözde arkeolojik eserlerde kullanılmıştır. Anunnaki ismi, Sümer gökyüzü tanrısı An’dan türemiştir. İsim, “da-nuna”, “da-nuna-ke4-ne” ya da “da-nun-na” şeklinde çeşitli biçimlerde yazılmış ve “soylu yavru” ya da “An’ın yavrusu” anlamına gelmektedir. Anunnaki’nin, An ve toprak tanrıçası eşi Ki’nin çocuğu olduğuna inanılmaktaydı. Samuel Noah Kramer, Ki’nin Sümer ana tanrıçası Ninhursag ile aynı olduğunu söyleyerek ikisini bir tutmuştur. Anunnaki’nin en büyüğü hava tanrısı ve Sümer panteonunun baş tanrısı Enlil’di. Sümerler, Enlil doğana kadar gök ve yerin birbirinden ayrılmadığına inanmaktaydı. Enlil, daha sonra gök ve yeri ikiye bölerek yeryüzünü alıp götürürken babası An ise göğü uzaklaştırmıştır. Anunnaki’ye edebi metinlerde başlıca değinilmiştir ancak kendilerine yapılan herhangi bir tapınmayı destekleyen çok az kanıt bulunmaktadır. Bu durum, Anunnaki’nin her bir üyesinin diğerlerinden ayrı, kendi inananlarına sahip olmalarından kaynaklanmaktadır. Benzer bir şekilde üyelerin bireysel olarak birkaç tasviri belirlenmesine karşın, Anunnaki’nin bir grup halinde temsil edildiği bir tasvir henüz keşfedilmemiştir. Antik Mezopotamya’daki tanrıların neredeyse tamamı antropomorfiktir. Olağanüstü güçlere sahip olduklarıve genellikle çok büyük fiziksel boyutta oldukları düşünülmüştür. Tanrılar tipik olarak “onları korkutucu ihtişam içinde gösteren” belirsiz bir madde olan melam giymekteydi. Melam ayrıca kahramanlar, krallar, devler ve hatta iblisler tarafından da giyilebilirdi. Bir tanrının melam’ını görmenin insan üzerindeki etkisi ni (etin fiziksel karıncalanması için kullanılan bir kelime) olarak tanımlanmaktaydı. Tanrılar, neredeyse her zaman üst üste binmiş yedi öküz boynuzu çiftinden oluşan boynuzlu başlıklarla tasvir edilmişti. Ayrıca bazen, dekoratif altın ve gümüş süslemeli giysiler giymişlerdir. Antik Mezopotamyalılar tanrılarının cennette yaşadıklarına; fakat tanrı heykellerinin tanrıların kendilerinin fiziksel birer simgesi olduğuna inanmaktaydı. Bu nedenle, tapınılan heykellere sürekli özen ve dikkat gösterilmiş ve bu heykellere bakmaları için bir grup rahip atanmıştı. Bu rahipler, heykelleri giydirir ve “yemek yiyebilmeleri” için önlerine yiyecek koyardı. Bir tanrıya ait tapınağın, tanrının gerçek ikametgâhı olduğuna inanılıyordu. Tanrıların tekneleri vardı ve bu tekneler, normalde tanrıların tapınaklarında saklanan, çeşitli dinî bayramlarda tapınma heykellerini su yolları boyunca taşımak için kullanılan tam boyutlu mavnalardı. Tanrılar ayrıca tapınma heykellerini kara yoluyla taşımak için kullanılan savaş arabalarına da sahipti. Bazen bir tanrının kült heykeli savaşın bulunduğu yere taşınırdı böylece tanrı, savaşın gelişimini izleyebilirdi. Anunnaki’yi de içeren Mezopotamya panteonunun büyük tanrılarının, tüm kararların verildiği “tanrıların meclisine” katıldığına inanılıyordu. Bu meclis, Ur’un üçüncü hanedanlığı döneminde var olan yarı demokratik yasama sisteminin ilahi bir karşılığı olarak görülmüştür.
Anunnaki teriminin bilinen en eski kullanımları, Gudea egemenliği ile Ur’un üçüncü hanedanlığı döneminde yazılmış olan yazıtlardan gelmektedir. Terim, ulaşılan en eski metinlerde Sümer panteonundaki en güçlü ve önemli tanrılara uygulanmıştır: Gök Tanrısı An’ın soyundan gelenler. Bu tanrı grubu muhtemelen “karar alan yedi tanrı”yı içeriyordu: An, Enlil, Enki, Ninhursag, Nanna, Utu ve İnanna.