Sayfa Yükleniyor...
Bugün sizlere Osmanlı tarihinde önemli bir yeri olan İbrahim Paşayı anlatacağım. Vikipediden derlediğim bilgilere göre Pargalı İbrahim Paşa, Makbul İbrahim Paşa, Frenk İbrahim Paşa ya da öldürüldükten sonraki unvanıyla Maktul İbrahim Paşa (1495, Parga - 15 Mart 1536, Kostantîniyye[b]), I. Süleyman saltanatı döneminde 27 Haziran 1523 - 15 Mart 1536 arasında sadrazamlık yapmış, önemli siyasal ve askeri olaylarda rol oynamış Osmanlı devlet adamı. Sahip olduğu yetkiler sebebiyle birçok tarihçi tarafından Osmanlı İmparatorluğu dış siyasetinin beyni olarak kabul edilmiştir.
Kesin memleketi bilinmemekle birlikte, çeşitli kaynaklarda Rum, İtalyan ya da Hırvat asıllı olduğu söylenmektedir. Babasının Parga’da balıkçı olduğu yazılıdır. Küçük yaşta esir düşerek Manisa’ya getirilen İbrahim, burada Süleyman tarafından alınmış ve ölümüne kadar onun yanından ayrılmamıştır. Belgrad ve Rodos seferlerinde yer almıştır. Süleyman’ın saltanatının başlamasıyla birlikte, hızla yükselerek önce has odabaşı olmuş, daha sonra ise sadrazamlığa yükselmiştir. Bunların yanında Rumeli ile Anadolu Beylerbeyi ve Seraskerlik makamlarınında sahibi olmuştur.
Görkemli bir düğünle evlendikten kısa bir süre sonra, Hain Ahmed Paşa’nın isyanı sonrası iç karışıklıklarla uğraşan Mısır’a düzeni sağlaması için gönderilmiştir. Mısır’a kara yolu üzerinden giderken, birçok noktada halkın şikayetlerini dinleyerek çözüme kavuşturmuştur. Mısır’da birçok yenilik yapmıştır. Macaristan’da gerçekleşen Mohaç Muharebesi’nin kazanılmasında büyük rol oynamıştır. I. Viyana Kuşatması’na katılmış, 1533 yılında Avusturya ile imzalanan ve Avusturya arşidükünü Osmanlı sadrazamına eşit sayan, İstanbul Antlaşması’nın görüşmelerini yürütmüştür.
Farsça, Rumca, Sırpça ve İtalyanca dillerini bilen İbrahim Paşa, sanata oldukça meraklıydı. Müzik alanında çocukluğundan itibaren yoğun bir eğitim görmüştür. Bunun yanında 13 yıllık sadrazamlık görevi süresince birçok camii, medrese, hamam ve çeşme gibi eserler yaptırmıştır.
İLK YILLARI
I. Süleyman’ın maiyetinden idamına kadar geçirdiği yıllar boyunca, Pargalı onun yakın arkadaşı ve danışmanı olmuştur. Süleyman padişah olduktan sonra onunla birlikte Kostantîniyye’ye gelmiş ve Osmanlı Devleti’nde Sadrazamlık, Anadolu ve Rumeli Beylerbeylikleri ve Seraskerlik (1528/29-1536) dahil olmak üzere en üst düzeylerdeki görevlerde bulunmuştur. Boğdan Prensi Dimitri Kantemiroğlu, İbrahim’in sekizinci odaya bağlı sıradan bir yeniçeri olduğunu iddia etmiştir. Ancak Hammer onun bu görüşünün doğru olmadığını ve İbrahim’in askeri değil, sivil bir eğitim aldığını belirtmiştir. İbrahim, Kostantîniyye’ye geldikten sonra ilk olarak Enderûn Mektebi’nde eğitim görmüştür. Süleyman’ın şehzadelik yıllarında iç oğlan olarak görev yapan İbrahim, Süleyman’ın padişah olması ile birlikte ilk olarak hademe-i hassa reisi ve doğancıbaşı makamlarına getirilmiştir. Daha sonra has odabaşılık ve iç şahincilerbaşı görevine atanmıştır. Bu makamlarda yaklaşık 2 yıl 8 ay görev yapmıştır. Padişah, İbrahim’i daha büyük rütbelere getirmeden önce çeşitli muharebelere götürerek tecrübe kazanmasını sağlamıştır. 1521’de Belgrad’ın Fethi’nde kapı ağası rütbesiyle görev almıştır. Bu seferin öncesinde masrafları Süleyman tarafından karşılanan At Meydanı’ndaki İbrahim Paşa Sarayı’nın inşası başlamıştır. Padişahın bir saray inşa ettirmesi, İbrahim’in nüfuz ve gücünün artmasını sağlamıştır. 1522’deki Rodos seferine katılmıştır. Bilim, cesaret ve düşünce alanlarında kendini geliştirmeyi başaran İbrahim, padişahla düşünce alışverişinde bulunup seferlere katılmış ve devlet yönetiminde de söz sahibi olmaya başlamıştır. Aynı zamanda da, kişisel serveti de artmıştır. Alçak gönüllü kişiliği sayesinde, diğer vezirler İbrahim’e karşı kin beslememiş ve onu padişahın bir eğlence arkadaşı olarak görmüşlerdir. Günümüzde İstanbul’daki Sultanahmet Meydanı’nda yer alan İbrahim Paşa Sarayı, I. Süleyman tarafından İbrahim Paşa’ya hediye edilmiştir. İbrahim 27 Haziran 1523’te, Osmanlı Devleti’nin kanun ve geleneklerinde görülmemiş bir şekilde, has odabaşılık görevinden Pîrî Mehmed Paşa’nın yerine sadrazam olarak atanmıştır. Aynı zamanda Rumeli Beylerbeyi makamının da yeni sahibi olmuştur. Bu makamda hiç tecrübesinin olmaması nedeniyle, divan kurallarını öğretmesi amacıyla Celâlzâde Mustafa Çelebi İbrahim Paşa’nın danışmanı olarak görevlendirilmiştir. Bu karar, önceki vezirlerin baskısından ve rekabetlerinden yılmış olan halk tarafından sevinçle karşılanmıştır. İbrahim, sadrazamlığa yükseldikten sonra, bu görevi Rumeli Beylerbeyliği ile birlikte yürütmüştür. 17. yüzyılda Koçi Bey, IV. Murad’a sunmuş olduğu eleştirel tarzdaki Koçi Bey Risalesi’nde, İbrahim’in kanun ve teamüllere aykırı bir şekilde sadrazam yapılmasını şu sözler ile tenkit etmiştir: Harem-i hâss huddâmmdan silâhdârı olan İbrahim Paşa’yı def’aten Vezir-i a’zam idüp evvelki kaideyi gözetmedi. (...) iltifât-ı Pâdişâhîye mağrûr olmağla vukuufu olanlara dakhî suâl itmeğe tenezzül eylemeyüp gafletleri kemâlde olmağın âlemin intizâmı bozuldu.