Sayfa Yükleniyor...
Bugün size Uhud Savaşı’ndan bahsedeceğim. Bilgileri Wikipedia’dan derledim. Uhud Muharebesi, 23 Mart 625 tarihinde İslam Peygamberi Muhammed komutasındaki Müslümanlar ile Mekkeli Ebu Süfyan’ın ordusu arasında, Medine yakınlarındaki Uhud Dağı’nda yapılan muharebedir. Muharebenin sonucunda Müslümanlar çok fazla kayıp vermiş ve en önemli sahabelerden biri olan Hamza bin Abdülmuttalib öldürülmüştür. Kesin bir galibiyet olmamasına rağmen Mekkeli Kureyşliler, Bedir Savaşı’nın intikamını almak için geldikleri bu savaştan istediklerini almışlardır. Müslümanlar cephesinde ise Muhammed’e ve peygamberlik iddiasına güven sarsılmış, peygamber açıkça saldırı altında ve ölüm tehlikesi altındayken yakınları tarafından bile yalnız bırakılmıştır. Müslümanlar 73, Kureyşliler ise yaklaşık 45 kayıp vermiştir. Uhud Muharebesi, Hicret’in üçüncü yılında, 7 Şevval 3 (23 Mart 625) Cumartesi tarihinde vuku bulmuştur. Ancak bazıları bu savaşın Şevval ayının ortalarında meydana geldiğini zikretmiştir. Mekkeli paganlar, Bedir Muharebesi’nde (624) yaşadıkları büyük bozgunu unutamıyorlardı. Şam ticaret yolu Müslümanların eline geçmiş ve Muhammed iyice güçlenmişti. Mekkeliler, Ebu Süfyan öncülüğünde ikinci bir savaşa hazırlandılar. 200’ü süvari, 700’ü zırhlı olmak üzere 3.000 kişilik bir ordu hazırlandı ve yola çıkıldı. Muhammed’in amcası Abbas, o sırada Mekke’de bulunuyordu. Mekkelilerin hazırlıklarını bildiren bir mektup yazarak Medine’ye gönderdi. Bu mektup üzerine Peygamber Muhammed, savaşın nasıl yapılacağı konusunda sahabeleriyle konuştu ve ardından Mekkelilere karşılık bir ordu hazırlandı. Mekkeliler ordusu, 11 Mart 625’te Mekke’den Medine’ye doğru yürümeye başladı. Bu saldırıda Mekkelilerin birincil amacı, geçen seneki Bedir Muharebesi’ndeki kayıplarının öcünü almak ve Müslümanların yükselen gücünü kırmaktı. Müslümanlar ise muharebe için hazırlıklıydı. Bir süre sonra iki ordu, Uhud Dağı’nın bayırlarında ve düzlüklerinde karşılaştı. Peygamber Muhammed, iki ordunun karşılaştığı Uhud Dağı’ndaki dar bir geçidin iki tarafına okçularını yerleştirdi. Mekkelilerin Uhud Dağı’nın etrafından dolaşarak Müslümanlara saldırma ihtimalini önlemek istiyordu. Okçularına, “Haber verilmeden yerinizi terk etmeyiniz.” emrini verdi. İki tarafın kuvvetleri, Uhud Dağı eteklerinde karşılaştı. Savaşın ilk zamanlarında Müslümanların etkili taarruzlarıyla Mekkeliler ordusu geri çekilmeye başladı. Bunu gören okçular, muharebenin kazanıldığını sanarak yerlerini terk ettiler ve Mekkelilerin bıraktıkları ganimetleri yağmalamaya başladılar. Bu vaziyetten yararlanan Halid bin Velid, komutasındaki kuvvetlerle okçuların terk ettiği geçitten Müslümanlara saldırdı. Bu saldırı sonucu İslam ordusu zor duruma düştü. Çekilen Mekke ordusu geri dönüp Müslümanlara saldırdı. Müslümanlar Uhud Dağı’na doğru çekildiler. Dağa saldıran Mekkeliler, okçu atışları ile geri püskürtüldü. Mekke ordusu da kesin bir üstünlük elde edemeyip geri döndü. Müslümanların ağır kayıplarına rağmen Medine ele geçirilemedi ve İslam dini ortadan kaldırılamadı. Ebu Süfyan’ın karısı Hind bint Utbe, Bedir Savaşı’nda ölen akrabalarının intikamını almak istiyordu. Babasını öldüren Hamza bin Abdülmuttalib’ten intikam almak için, Vahşi adında bir köleyi vazifelendirdi. Vahşi, mızrak atmada çok ustaydı ve Muhammed’in amcası Hamza’yı öldürdüğü takdirde mükafatlandırılıp azad edilecekti. Savaşın ortalarında, ortamın kızıştığı bir anda Vahşi, uzaktan mızrağını fırlatarak Hamza’yı öldürmeyi başardı. Müslümanların kazandığını sanıp yerlerini terk eden okçular ise, Müslümanların bu savaşta büyük kayıplar vermesinde şüphesiz büyük bir rol oynadılar. Okçuların komutanı olan sahabe Abdullah bin Cübeyr, onlara Muhammed’in kesin emrini hatırlatsa da kimse onu dinlememişti ve geride 10 civarında okçu kalmıştı. Akabinde de Abdullah, arkasından kendilerine saldıran Mekkelilerle çarpışıp şehit olmuştu. Bu olay, Muhammed’in emirlerinin ne denli önemli olduğunun ve kendisinin başarılı bir askerî lider olduğunun göstergesiydi. Bir ara sahabelerden Mus’ab bin Umeyr, mızrakla öldürülünce Müslümanların birçoğu onu Peygamber Muhammed’e benzettiler ve bunu duyan Mekkeli paganlar da savaş meydanında ‘‘Muhammed öldü!’’ diye bağırmaya başladılar. Hatta daha sonradan Peygamber’in sağ olduğu anlaşılsa da, haber Medine’ye ulaşmıştı ve tüm Medineli Müslümanlar yas tutmaya başlamıştı. Savaşta, Utbe bin Ebû Vakkās tarafından atılan bir taşla Peygamber Muhammed’in miğferinin parçalandığı, sağ alt çenesindeki ön dişlerle azılar arasındaki dişinin kırıldığı, yüzünün yaralandığı, kanının akıtıldığı, velhasıl ağır yaralandığı bilinmektedir. Tarihçi Vâkıdî’nin daha sonraki açıklamalarına göre ise, Muhammed’in dişinin tamamen kırılmayıp mine kısmından bir parçanın koptuğu anlaşılmaktadır. Sonuç olarak, bu savaşta Müslümanlar 73 kayıp vermiş iken, buna karşılık Mekkeli paganlar 45 kayıp vermişti. Mekkelilerin lideri Ebu Süfyan, bu günün Bedir Savaşı’nın karşılığı olduğunu söylemişti.